"Evlatlarımın kokularını özledim, buna sebep olanlar en ağır şekilde ceza alsınlar"

İsias Otel enkazında iki oğlunu kaybeden Osman Akın konuştu… Osman Akın, oğulları Alp ve Doruk ile tüm çocukları, en çok da antrenman yaptıkları sahaya girince özlediğini anlattı, ‘adalet’ istedi…

Fehime ALASYA

İsias Otel enkazında iki oğlunu kaybeden Osman Akın, oğulları Alp ve Doruk Akın ile tüm çocukları en çok da antrenman yaptıkları sahaya girince özlediğini anlattı, ‘adalet’ istedi…

Baba Akın, “Ter kokularını özledim, salondaki bu kokuyu solumak için derin bir nefes aldım ama burnuma hiçbir şey gelmedi…” dedi.

Namık Kemal Lisesi’nde beden eğitimi öğretmeni olan ve oğlu Doruk ve Alp’in de bulunduğu TMK takımlarının antrenmanlarını sık sık sahada takip ettiğini kaydeden Akın, uzun süre sonra okulun spor salonuna girince kendini çok kötü hissettiğini belirtti.

Yaşadıklarını ifade etmeye çalışan Akın, konuşmakta güçlük çekti… Akın, “Eve girdiğimde bile böyle kötü olmamıştım, salona girdiğim an dünyam dağıldı, çocuklarımın, tüm çocuklarımızın ter kokusunu solumak için derin bir nefes aldım ama burnuma hiçbir şey gelmedi… Salona girince farklı bir oluşum içine girdim, çok dağıldım… Her biri benim çocuğumdu, hangisine ağlayım, hangisine yanayım…” dedi.

Şampiyon meleklerin aslında bir dönüm noktası olduğunu, bu sayede ülkede çok şeyin değişmeye başladığını kaydeden Akın, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu durum birçok şeye öncülük edecek. Çocuklarımız bundan sonra birçok şeyi başaracak. Yargı süreci de bunun başlangıcı olacak. Bu yargı sonunda benim acım sönmeyecek ama bu toplu mezarı oluşturanlar gerekli cezayı alacak, almalı…” yorumunda bulundu.

 

“Bir apartman bu şekilde inşa edilemez”

Yargı sürecinin yakın takipçisi olacaklarının da altını çizen Akın, İsias Otel enkazıyla ilgili de şu ifadelere yer verdi:

“Bir apartman bu şekilde inşa edilemez, bu olamaz… Oradaki manzarayı görseniz asla unutmazsınız, o zaman olayın vahametini anlarsınız. Orası bir bina değildi… Buna sebep olanlar, işçisinden, izin veren memuruna, sahibine, denetleyene, herkes sorumlu ve her kim sebep olduysa en ağır cezayı almalı. Takipçisi olacağız.”

“Apartmanların biri çöktü, biri çökmek üzere, çığlıklar, ağlamalar, kaçanlar, her yan çok kötüydü”

Deprem günü Maraş’ta Namık Kemal Lisesi takımlarıyla olduğunu anlatan Akın, sürekli bilgi kirliliği yaşadıklarını ifade etti. Bu kirliliğin ilerleyen saatlerde ailelerde büyük bir yıkıma neden olduğunu da işaret eden Akın, çocukların bazılarının kurtulduğuna dair haberlerin tümünün yalan olduğunu otel enkazını görünce anladığını belirtti.

“Otele gittiğim zaman hiçbir umudum kalmamıştı. Böyle bir yapı olamazdı. Yine de dilimizde hep bir umut duası vardı… Saatler geçtikçe ‘sağ-salim bulmaktan’ geçtik, ‘bir tamam bulmaya’ yoğunlaştık…” diyen Akın, deprem günü yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Sabah saatlerinde çocukların yanındaydım, Maraş’tan giderken onlara meşhur dondurmasından da götürmüştüm. Benim NKL ekibim geleceği için deprem günü yanlarından ayrılıp Maraş’a geçtim. Deprem günü Maraş’ta Namık Kemal Lisesi takımlarıyla birlikteydim. Maçlarını izleyip dönmem için ısrar etmişlerdi ama kalırsam kendi ekibimi karşılayamayacaktım ve esas sorumluluğum oradaydı. Bu nedenle kalmadım. Kendi kafilemi karşıladım, öğretmen evindeydik. Ertesi gün teknik toplantımız vardı. Gece geç saatlere dek onlarla telefonda konuştuk. Yattık, bir uyandık, cehennem gibi… Her yan sallanıyor, etrafta patlama sesleri, yürümeye çalışıyoruz, yürüyemiyoruz, bina sallanıyor, bizi sağa sola atıyor, çaresizlik… Bu esnada çocuklar panik halinde odada bekledi. Deprem geçince dışarıya koştuk. Dışarıdaki manzara çok daha beterdi. Apartmanların biri çöktü, biri çökmek üzere, çığlıklar, ağlamalar, kaçanlar, her yan çok kötüydü.”

 

“Yardım çağrıları geliyordu, kulaklarınızı tıkayın, kimse buradan ayrılmayacak’ dedik”

“Çocukları boş alana aldık. 7- 8 saat aralıksız yağmur yağdı, hava çok soğuktu, çocukları bir şey yıkılsa üzerimize düşmeyecek boş bir alana aldık, güvenliydi ama o soğukta 7-8 saat hareketsiz şekilde durduk, hiç kıpırdamadık. Etrafta yıkılan apartmanlar vardı ve onlardan çığlıklar yardım çağrıları geliyordu. ‘Yardım, yardım’ diye çağırıyorlardı. Çocuklarımız o kör karanlıkta bilinmezliğe gönderemezdik. Çok zor bir durumdu biliyorum ama çok korkunçtu. Çocuklarımızdan montunu alabilen aldı, kimisi pijamasıyla çıktı, kimisi çorabıyla, heyecan ve panikten kimse ne yaptığını bilmiyordu.

Çocuklara ‘yardım çığlıklarına kulaklarınızı tıkayın, kimse buradan ayrılmayacak’ dedik. 14 kız, 14 erkeğin sorumluluğu bizdeydi ve çocuklarımızı yeni bir tehlikeye sokamazdık. Hava karanlık, sadece sesler ve çığlıklar vardı…”

 

“Eşimden gelen mesajla benim için her şey bitti…”

“İletişim hemen koptu, ilk dakika iki okul güvendeyiz diye mesaj attık, ardından iletişim de koptu. Yağmur durmuyordu, çocukları daha korunaklı bir yere götürmek için çabaladık. Maraş’tan uzaklaşmaya çalıştık ama çok trafik vardı, yollar hasarlıydı. Adıyaman’ın çok kötü olacağını düşünmedim çünkü deprem üssü Maraş deniyordu. Bu ana kadar çok kötü değildim, eşimden gelen bir mesaj: ‘Adıyaman çok kötü, otel yıkıldı’ Orada benim için her şey bitti… Bir yanımda sorumlu olduğum onlarca canın güvenliği, diğer yanda kendi çocuklarım ve diğerleri… Gitsem gidemem, kalsam kalamıyorum, çaresizlik, kaos ortamı, anlatılmaz…”

 

“Bize sürekli umut aşıladılar ama günü sonunda hiçbiri gerçek değildi…”

“Bir yolunu bulduk ve çocukları otogara götürdük, orada bilgi kirliliği başladı. Yoğun bir mesajlaşma, yalan yanlış haberler, ailelere pompalanan umutlar, bize sürekli umut aşıladılar ama günü sonunda hiçbiri gerçek değildi…”

 

“Kimse geç kalmadı aslında çünkü geç kalınacak bir durum yoktu”

“Ankara Büyükelçisi İsmet Bey geldi ve çocukları Adana’ya doğru gönderdik ve biz Adıyaman’a doğru yola çıktık. O gördüğüm manzara, şehirde her taraf yıkık dökük…  Sadece İsias Otel’de çalışma vardı. Kimse geç kalmadı aslında çünkü geç kalınacak bir durum yoktu, bina buna olanak sağlamadı.”

 

Çocuklarıyla son konuşma, son görüşme: Birlikte çok mutluydular!

“Son konuşmamızda odalarındaydım, sarıldık, öpüştük, şaklaştık, klasik sohbetlerimizi yaptık, ben ayrılmadan onları tembihledim, akıllı olun, uslu olun dedim. Gidiyordum, onlara konuşuyordum ama onlar bir an önce arkadaşlarının yanına gitmek istiyordu, çok ama çok heyecanlıydılar, çok mutluydular. Onlarla konuştum ve gittim…”

“Kısacık hayatlarında çok güzel şeyler başardılar, daha da başaracaklar”

“Bir güç var ki bize bu gerçeği dayatıyor çünkü yaşam geride kalanlarımız için devam ediyor, çok karmakarışık duygular… Tek gerçek çocuklarımız bu kısacık hayatlarında çok güzel şeyler başardılar, daha da başaracaklar. Gidişleri de bir başlangıç oldu, çok şeyler daha başaracaklar, bizler toplum ve devlet olarak sadece buna aracı olacağız. Bazı şeyler zaten başladı, ülkemizde depreme karşı bir farkındalık oluştu.”

 

Özel Haber Haberleri