Birkaç yıl önce Türkiye’de bir Anayasa referandumu yaşandı. Faşist, darbeci Generallerin dayttığı 12 Eylül Anayasa’sına büyük değişiklikler getiren maddeler içeren yeni Anayasa referandumla halkın onayına sunulmuştu.
Hatırlarsınız AKP’nin desteklediği ve evet kampanyası yürüttüğü, CHP ile MHP’nin de hayır kampanyası yürüttüğü bu Anayasa’ya kimi sol çevreler de değişiklikleri yetersiz buldukları için hayır çağrısı yapmışlardı.
Buna rağmen birkısım sivil toplum örgütü ve demokrat aydınlar “Yetmez ama evet” diyerek literatüre yeni bir kavram kazandırmışlardı.
O dönemde yine bu köşede yazdığım gibi ben de yetmez ama evet diyenlerdendim. Anayasa değişikliklerinin yalnızca “darbeci generallerin yargılanmasının önünü açacak” olması bile bu Anayasa’ya evet denmesi için yeterli olduğunu düşünerek “yetmez ama evet” dediğimi de anımsıyorum.
Anayasa referandumda %50’nin üzerinde evet alarak halktan onay aldı. Yeni Anayasa yürürlüğe girer girmez de darbeci generallere davalar açıldı. Bu davalar uzun sürdü. Ama nihayet önceki gün sonuçlandı. Bugün hala hayatta olan darbeci generaller Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya ömür boyu hapse mahkum edildi. Ayrıca rütbeleri de söküldü.
Henüz hapse girmediler. Belki istinaf filan derken bu dünyadan göç ederek hapse girmekten de kurtulacaklar. Ama tarih başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de darbecilerin yargılanarak mahkum edildiğini yazacak.
Bu Türkiye demokrasisi için çok ama çok önemli bir gelişmedir.
O gün “Yetmez ama evet” diyerek Anayasa değişikliklerinin referandumda onaylanmasına katkı yapanların ne kadar haklı olduğu bugün bir kere daha kanıtlandı.
KKTC ANAYASA REFERANDUMU:
Önümüzdeki hafta sonu Yerel Seçimlerle birlikte bizde de Anayasa referandumu yapılacak. 29 Haziran’da hem yerel idarecilerimizi seçeceğiz, hem de Meclis’ten oybirliği ile geçirilen Anayasa değişiklikleri için “Evet”, ya da “Hayır” diyeceğiz.
Ben bu referandum için de “yetmez ama evet” diyorum. Gerçekten de geçici 10. maddenin bile kaldırılamadığı Anayasa değişiklikleri için yeterlidir denemez. Çünkü bu madde orda durduğu sürece bu ülkede demokrasi olduğu iddia edilemez. Ama Anayasa’nın değiştirilmesi için 3’te 2 çoğunluk gerektiği, bunun da 34 milletvekilinin oyu demek olduğunu biliyoruz.
Meclis’teki sandalye dağılımının da buna imkan vermediğini herkes biliyor. Buna rağmen hala “bu değişiklikler yeterli değil, o nedenle hayır denmesi gerekir” demek süreci doğru okuyamamak ve statükoyu korumaya çalışmaktır.
KKTC’deki kimi sol çevrelerin bu yaklaşımları yalnızca statükonun devamına çanak tutmaktadır.
Bu değerlendirme karşısında eminim bu arkadaşlar “statükocu partiler UBP ile DP-UG bu değişikliklere onay verdi, sen nasıl bizi statükonun devamına çanak tutmakla itham ediyorsun” diye sormaktadırlar.
Hemen söyleyim. UBP ve DP-UG yaklaşık 20 yıldır değiştirilemeyen bu Anayasa’nın artık taşınamadığını ve mutlaka değiştirilmesi gerektiğini idrak etmişlerdir. Bu nedenle gerek komite çalışmalarında, gerekse de Meclis’te ayak sürüyerek de olsa sürecin dışında kalmamak için bu değişiklikleri onaylamak durumunda kaldılar. Yoksa canı gönülden bu değişikliklere katılmadılar.
Ayrıca yapılan değişikliklere baktığımızda tümü de demokrasi, insan hakları ve çevre duyarlılığı bakımından gerçekten çok önemli gelişmelerdir.
O nedenle Anayasa değişiklikleri için “Yetmez ama evet” kampanyası yürütmek demokratım diyen her bireyin görevidir diye düşünüyorum.