Evrensel Çocuk Hakları Derneği Başkanı, Çocuk Hakları Uzmanı Avukat Laden Asilzade: “Okul çocuğu korur”

 “Çocukla ilgili bütün olaylarda, ne olursa olsun, bütün istismar türlerinde birinci dereceden sorumlu devlettir” diyen Av. Asilzade, devletin şiddeti önlemeye dair hiçbir şey yapmadığını söyledi.

Ödül Aşık ÜLKER


Evrensel Çocuk Hakları Derneği Başkanı, Çocuk Hakları Uzmanı Avukat Laden Asilzade, pandemi döneminde istismarın arttığını söyledi.

Av. Asilzade, pandemi döneminde çocuk işçiliğinin de arttığına dikkat çekerek, “Çocuğu istismardan koruyan yer bir anlamda okuldur çünkü çocuk günün büyük kısmında evde değildir, eve geldiğinde yemeğini yer, yatır, uyur. Ayrıca öğretmen de çocuktaki değişiklikleri fark edebilir” diye konuştu.

 “Çocukla ilgili bütün olaylarda, ne olursa olsun, bütün istismar türlerinde birinci dereceden sorumlu devlettir” diyen Av. Asilzade, devletin şiddeti önlemeye dair hiçbir şey yapmadığını söyledi.

“Muhteşem bir yasa çıkarsanız bile, uygulanmıyorsa anlamı yoktur”

  • Soru: BM Çocuk Hakları Sözleşmesi 1996 yılında onaylanarak Kıbrıs’ın kuzeyinde iç hukukun parçası haline geldi. Bu sözleşme ne kadar dikkate alınıyor? Yürürlükte olan yasalar sözleşme çerçevesinde çocukların korunmasına ilişkin koşulları karşılıyor mu?
  • Av. Asilzade: Ülkemizdeki mevcut yasalar çok kaotiktir. Çocuk haklarıyla ilgili doğrudan çocuğun hakkına odaklanmış veya çocuğu istismardan korumaya yönelik spesifik bir yasamız yoktur. Dolayısıyla dünyada “Çocukların Anayasası” olarak kabul edilen BM Çocuk Hakları Sözleşmesi aslında bu bağlamda bizim için temel bir yasadır. Bu sözleşme 1996 yılında meclisimizde imzalandı, o günden sonra çocuklarla ilgili tüm yasalarda dikkate alınması ve çocukları ilgilendiren bütün yasalarda tadilat yapılması gerekirdi. Yapılmadı, fakat son zamanlarda, özellikle çok fazla çocuk hakkı ihlali de ortaya çıktığı için, Meclis'in Hukuk Komitesi, avukatları ve sivil toplumu süreçlere daha aktif dahil etmeye başladı.
    2015 yılında Ceza Yasası’nda bazı değişiklikler yapıldı. Anayasa bize çocuğu ve genci koruma emrini veriyor. Son dönemlerde evlilik dışı çocukların haklarıyla ilgili yasa çalışmasına Evrensel Çocuk Hakları Derneği’ni temsilen biz de katıldık, bu yasa tasarısının daha yenilikçi bir yaklaşımla hazırlandığı bir realitedir. Ancak şunu vurgulamak gerekir, muhteşem bir yasa çıkarsanız bile, altyapı yoksa yasa uygulanmıyorsa, uygulama denetlenmiyorsa anlamı yoktur.

“Devlet şiddeti önlemeye dair ne yapıyor? Hiçbir şey”

Temel hedefimiz, çocuk şiddete, ihmale ve istismara uğramadan önce yapılabileceklerin uygulanmasını sağlamaktır. Bununla ilgili Meclis'te mutlaka çocuklarla ilgili bir alt komite oluşturulması lazım… Çocuklar dünyanın her yerinde istismara uğrar. Önemli olan devlet aile içi, toplum içi çocuğun temas ettiği yerlerde şiddeti önlemeye dair ne yapıyor? Hiçbir şey. Bunun programlanması lazım.
Kimler, hangi çocuklar istismara uğrar? Ailesinde en az bir çeşit bağımlılık olan çocuklar; alkol, kumar, sigara, uyuşturucu, hiç fark etmez. Ebeveynlerden birinin bağımlılığı olan evlerde istismarın en az bir türü vardır. Bağımlılıklar şiddeti doğurur. Bağımlılıkla mücadelede aktif bir politikamız var mı? Yok. Bizim ülkemizdeki en büyük problemlerden biri de, bunların sivil toplumdan beklenmesidir. Yetkililer bunu önlemek için ne yapıyorlar? Hiçbir şey. Bir çocuğun haklarını, bireyliğini kazanmaya başladığı dönem, önlenebilir şiddet ilkokul çağında başlar. İlkokullarımızda rehberlik servisi yok.
Bir çocuk aç bırakılıyorsa, mevsimine uygun giydirilmiyorsa, yeterince ailesinden ilgi görmüyorsa, yeterli harçlık verilmiyorsa bunlar ihmaldir. Bunun akabinde ne olur? Çocuk isyan etmeye başlar, isyan ettiğinde dayak, küfür başlar. Şiddete uğrayan çocuk ne yapar, okulda akran zorbalığı yapar ve şiddet uygular. Akran zorbalığına uğrayan bir çocuğun ebeveyni ne yapar? Okula gider, “o sana vurduysa sen de ona vur” der. Toplum da bu şekilde bir şiddet sarmalının içinde döner durur. Bu çocuk ileride muhtemelen suça karışacaktır.

“Öğretmen çocuktaki değişiklikleri fark edebilir”

“Çocuğu istismardan koruyan yer bir anlamda okuldur çünkü çocuk günün büyük kısmında evde değildir. Ayrıca öğretmen de çocuktaki değişiklikleri fark edebilir.”

  • Soru: Pandemi sürecinde çocuk istismarının arttığına dair bazı endişeler var. Bu konuda sizin gözleminiz ve değerlendirmeniz nedir?
  • Av. Asilzade: Çocuğu istismardan koruyan yer bir anlamda okuldur çünkü çocuk günün büyük kısmında evde değildir, eve geldiğinde yemeğini yer, yatır, uyur. Ayrıca öğretmen de çocuktaki değişiklikleri fark edebilir. Türkiye’de bunun projesini yaptılar, sloganları da “okul çocuğu korur”.
    Pandemi döneminde aşırı teknoloji kullanımı da yetişkinleri ve çocukları şiddete yönlendirdi. Evrensel Çocuk Hakları Derneği olarak bu süreçte da çok fazla ihbar aldık. Çünkü herkes evde olduğu için herkes birbirini duyuyor ve şiddet ortaya çıkıyor.
    Pandeminin ilk başında online danışmanlık hizmeti verilmesi gerektiğine dair de Evrensel Çocuk Hakları Derneği olarak hükümete öneride bulunduk. Bir yetişkin öfke anında yardım alabiliyorsa, şiddet uygulamaz. Çok sonradan ve çok da aktif olmayan bir hat kuruldu ama daha bütünlüklü, kapsamlı bir şey kurulmalıydı. Şiddet öğrenilmiş, düzeltilmesi gereken bir davranıştır. Yerine pozitif bir şey koyduğunuzda, şiddeti ortadan kaldırabilirsiniz. Bu süreçte ihbar için bizi arayıp, “ne yapmalıyız” diye soranları Sosyal Hizmetlere yönlendirdik. Ancak maalesef sosyal hizmetlerde personel eksikliği var.
    Bu ülkede “hapishane yetmedi, daha büyük, en güzel hapishane projesini biz yaptık” diyen bir hükümet var. Suçu azaltmak için ne yapıldı? Koskoca bir hiç...

“Pandemiden en çok etkilenenlerden biri özel eğitime ihtiyacı olan çocuklardır”

“Pandemide çocuk işçiliği de arttı, ki bu da çok beklenen bir şeydi çünkü pandemi birçok insanın işini kaybetmesine neden oldu, ülkemizden gidenler oldu.”

Pandeminin başındaki kapalı dönemde sadece şiddet değil, birçok çocuk beslenme hakkından uzak kaldı, apar topar hiçbir plan olmadan hastanelere ya da otellere yerleştirildi, bazı durumlarda çocuklar annelerden ayrıldı. Bazılarına bakacak biri yok, aralarında özel eğitime ihtiyaç duyan veya engelli çocuklar da vardı. Pandemiden en çok etkilenenlerden biri de özel eğitime ihtiyacı olan çocuklardır çünkü onlar yüz yüze, göz göze hatta dokunarak öğrenir.
Pandemide çocuk işçiliği de arttı, ki bu da çok beklenen bir şeydi çünkü pandemi birçok insanın işini kaybetmesine neden oldu, ülkemizden gidenler oldu. Kalanlar da çalışmak zorunda, okullar kapalı, çocuklar evde, çocukları gönderebilecekleri bir merkez yok, çocuklar bir yere çalışmaya verildi. Gelişmiş ülkelerde ekonomik durumu çok iyi olmayan ailelere çocuk çalışmasın diye onun kazanacağı miktarda bir meblağ yardım verilir, çocuk da işe değil, etüde, kursa gönderilir.

“Çocukla ilgili bütün istismar türlerinde birinci dereceden sorumlu devlettir”

Çocukla ilgili bütün olaylarda, ne olursa olsun, bütün istismar türlerinde birinci dereceden sorumlu devlettir. Çocuk işçiliği, çocukların zihinsel, sosyal, fiziksel ve psikolojik gelişimini olumsuz yönde etkiler ve çocuklarda kalıcı hasar bırakır”

  • Soru: Anayasa’nın Çalışma Koşulları başlığı altındaki 50’inci maddesinde kimsenin, yaşına, gücüne ve cinsiyetine uygun olmayan işte çalıştırılamayacağı öngörülmüş ve çocukların özel olarak korunacağı hükme bağlanmış. Ancak geçmişte de pek çok kez olduğu gibi, yakın zamanda da 15 yaşında bir çocuk bir iş kazasında öldü. Sorumlu, suçlu kim?
  • Av. Asilzade: Çocukla ilgili bütün olaylarda, ne olursa olsun, bütün istismar türlerinde birinci dereceden sorumlu devlettir. Çocuk işçiliği, çocukların zihinsel, sosyal, fiziksel ve psikolojik gelişimini olumsuz yönde etkiler ve çocuklarda kalıcı hasar bırakır. Uluslararası Çalışma Örgütü -ILO, 15-24 yaş grubunu genç işçi kabul ederken, 15 yaşın altında aile bütçesine katkıda bulunmak ya da yaşamını kazanmak amacıyla çalışanları “çocuk işçi” veya “çalışan çocuklar” olarak adlandırır.
    Ülkemizdeki mevcut yasal düzenlemelere göre, Anayasa “Her çocuk, kız erkek ayırımı yapılmaksızın on beş yaşına kadar zorunlu, on sekiz yaşına kadar ücretsiz öğrenim hakkına sahiptir” derken, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası “çocuk” derken, 15 yaşından küçük veya zorunlu eğitime tabi herhangi bir kişiyi anlatır. Buna göre, 16 yaşına kadar kimse çalışmaz ve 16 yaşından sonra da sadece KKTC vatandaşı olanlar belli şartlar altında çırak ya da kalfa olarak çalıştırılabilir. Ancak, geçen yıl yaz aylarında derneğimizin yerinde yaptığı araştırmalara göre, mevcut yasalara uyulmadığı ve özellikle Lefkoşa Sanayi Bölgesi’nde ve Lefkoşa Surlariçi’nde kuaför, ahşap atölyesi, oto tamir atölyeleri gibi çalışma alanlarında çocuk işçi çalıştırıldığını gözlemledik.
    15 Aralık 2018’de hurda topladığı sırada yaşamını kaybeden 13 yaşındaki Makhir İsmailov, ülkemizdeki en acı örneklerden birisidir. Ardından, Güzelyurt’ta kayıp ilanı verilen ve sonrasında portakal depolama kasaları içine korku ile saklanan kız çocuğu vakası ve yine Temmuz 2021’de 15 yaşında makinistte çalışırken ihmal sonucu ölüm ile sonuçlanan vahim çocuk işçi vakası bu devletin en büyük ayıpları arasındadır.

“Çocuk işçiliği çok ciddi bir insanlık suçudur”


Çocuk işçiliği çok ciddi bir insanlık suçudur. Bunun bu şekilde kabul edilmesi ve yasal zeminde de düzenlenmesi gerekir. Çocuk işçiliğine tanık olanların, Alo 183 Sosyal Hizmet İhbar Hattı’nı ve Alo 102 Çalışma Dairesi İhbar Hattı’nı derhal aramaları lazım. Dünyada çocuk işçiliğini önlemeye ve ortadan kaldırmaya yönelik bir çok çalışma yapılmaktadır. Çocuk işçiliği yasaklanmalıdır.

Risk altındaki çocuklar...

  • Soru: Risk altındaki ve ötekileştirilmiş çocuklarla ilgili ne gibi çalışmalar yapılıyor?
    Av Asilzade:
    Risk altındaki çocuklar için devletin çok fazla bir çalışma yaptığı söylenemez maalesef. Fakat bu konuda hibe destekli projeler kapsamında SOS Çocuk Köyü’nün ve bazı sivil toplum örgütlerinin projeleri sayesinde, devletin de paydaş olduğu bazı çalışmalar yapılıyor. Bunların raporlamaları sayesinde bize de ışık tutulmuş oluyor. Umut ederdik ki, özel eğitim çocukları için de bu çalışmalar yapılsın, fakat bu konuda çok fazla bir çalışma yapılmıyor. Çok önemli bir konu olan bağımlılıkla mücadele veya bağımlılığa itilen çocuklarla ilgili etkin bir politik duruş henüz yok. Bu noktada risk altındaki çocuk profiline bakmak lazım, Okuldan kaçan, alkol ve/veya madde kullanan, suç işleyen ya da işleme eğilimi olan, şiddet eğilimi gösteren, sokakta çalışan, evden kaçan, kendine zarar veren, erken cinsel ilişkide bulunan çocukları risk altındaki çocuklar olarak tanımlayabiliriz.
    Çocuklar bu ülkede sadece 20 Kasım’da ve 23 Nisan’da hatırlanmaktadır ki bu çok üzücü bir konudur, temel insan hakkı ve çocuk haklarına da aykırıdır.
     

“Çocuk suçlular olmaz, suça itilen, sürüklenen, çocuklar olur”

“Adı ‘çocuk suçlular’ olamaz, olmamalıdır. Çünkü bu çocuklar suça sürüklenmektedirler. Durduk yere suç işlememektedirler. Öncelikle bunun tam olarak anlaşılması gerekir. Bu konuda atılması gereken en önemli adım, bu çocukların neden suça karıştığını tespit etmekle mümkündür, konunun en önemli çözümü pro-aktif çalışmalar yapmakla başlar”

  • Soru: Suça itilmiş̧ çocuklar tutuklanıyor, mahkemeye çıkarılıyor ve cezaevine gönderiliyor. Bu konuda ne gibi adımlar atılmalıdır?
  • Av. Asilzade: Aslında benim yüksek lisans tezim tam da bu konu üzerine yazılmıştır. Ülkemizde suça sürüklenen çocukların yargılanmalarıyla ilgili özel bir yasa vardır, Fasıl 157 “Çocuk Suçluları Yasası”... Öncelikle bu yasanın ismi değiştirilmelidir. Sorunuzun da yol gösterdiği gibi bu yasa “suça itilen, sürüklenen, karışan” çocuklarla ilgilidir. Adı “çocuk suçlular” olamaz, olmamalıdır. Çünkü bu çocuklar suça sürüklenmektedirler. Durduk yere suç işlememektedirler. Öncelikle bunun tam olarak anlaşılması gerekir. Bu konuda atılması gereken en önemli adım, bu çocukların neden suça karıştığını tespit etmekle mümkündür, konunun en önemli çözümü pro-aktif çalışmalar yapmakla başlar. Yani, çocuk suça karıştıktan sonra değil, suça karışmadan önce neler yapılması gerektiği konusu tartışılmalıdır.  Suça itilen bir çocuk söz konusu olduğunda, polise, sosyal hizmetlere ve yargıya büyük görevler düşer. Çocuk alıkonulduğu andan itibaren nasıl bir süreçten geçeceği çok önem taşır. Uluslararası kurallar dikkate alındığında; kesinlikle kelepçe takılmamalıdır ve mutlaka psikolog, sosyal hizmet, pedagog gibi bir uzman ve bir avukat eşliğinde süreç yürütülmelidir. Çocuk rehabilitasyon merkezlerinin gündeme alınıp konuşulması gerekiyor. 

“Asya bebek konusu dezavantajlı ve sağlık hakkından yararlanamayan tüm çocukların konusudur”

  • Soru: En temel haklardan olan hayatta kalma hakkı, çocuğun beslenme, barınma ve sağlık hizmetine ulaşımı kapsıyor. Asya bebek bu haktan ne kadar yararlanabiliyor?
  • Av. Asilzade: Asya bebek konusu aslında dezavantajlı ve sağlık hakkından yararlanamayan tüm çocukların konusudur... Anayasa’da yer alan sağlık hakkı, çocuğun ve gençlerin korunma hakkı gibi maddeler hiç dikkate alınmıyor. Bunun yanı sıra meclis tarafından imza koyulan uluslararası sözleşmeler, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 12. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, uluslararası belgelere taraf devletler hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolünde ve hastalık halinde her türlü bakımın sağlanmasında gerekli şartların yaratılmasından sorumludur. En önemli nokta budur, devlet bunlardan sorumludur. Ve bütün bunlar yaşam hakkının temelini oluşturur. İhtiyaç duyulan ilaçların sağlanması, karşılanması, erişilmesi gibi konular tamamıyla devlet sorumluluğundadır. Bunun için kaynak yaratılması ve bir an önce harekete geçilmesi gerekir. Sadece tedaviyi karşılama değil, konaklama, refakatçi ve sonrasında sürdürülebilir sağlık hizmetlerinden yararlanmasını sağlamak da temel sorumluluktur.
     

Talepler...

  • Soru: Evrensel Çocuk Hakları Derneği olarak çocuğa yönelik ihmal ve istismarın önlenmesi için talepleriniz nelerdir?
  • Av. Asilzade: Öncelikle şiddete ilişkin verilerin toplanmasıyla ilgili kapasitenin artırılması gerekir. Şiddetin önlenmesi için cinsiyet eşitliğini ve toplumsal eşitliği teşvik etmek çok önemlidir. Ayrıca şiddet mağdurlarına yönelik bakım ve destek hizmetleri güçlendirilmelidir. Tüm bunların bir araya getirilip ulusal bir eylem planını uygulamaya koymak şarttır.
    Ebeveynlerden ve bakıcılardan gelen kötü muamele engellenebilir. İstenmeyen gebeliklerin azaltılması, gebelik sırasında zararlı düzeyde alkol ve uyuşturucu kullanımının azaltılması, yeni anne babaların zararlı düzeyde alkol ve uyuşturucu kullanımının azaltılması, doğum öncesi ve sonrası nitelikli hizmetlere erişimin artırılması elzemdir. Çocukların kötü muamele görme riskinin yüksek olduğu ailelere, profesyonel hemşire ve sosyal hizmet uzmanları tarafından yapılan ev ziyaretleri hizmetlerinin sağlanması da önemlidir. Anne babalara, çocuk gelişimi, şiddet içermeyen disiplin ve sorun çözme becerileriyle ilgili eğitim verilmelidir.
    Yerel yönetimler de bu mücadelede yerini almalı ve Çocuk Dostu Şehirler yaratılmalıdır.

Röportaj Haberleri