Hiçbir şey iyi gitmiyor…
Bunun “insan kalitesi” ile elbette alakası var ama asıl mesele o değil…
Asıl mesele, en başta Türkiye’yi yönetenler olmak üzere, bazı işbirlikçiler ve çıkarcıların; “içine düştüğümüz” ya da “düşürüldüğümüz” “lağım çukurunun” kurutulmasını istememeleri…
-*-*-
Haaaa Türkiye’yi veya Türkiye’yi yönetenleri suçlamanın bir anlamı yok!
Çünkü Türkiye, tamamen kendi çıkarına oynuyor!
Tatar gibi, Ünal abi veya genelde UBP – YDP – DP gibi kişi ve kurumlarla birlikte, çeşitli algı operasyonları yapıp, meseleyi idare ediyor…
-*-*-
Türkiye, Kıbrıs’ta bir çözüm olmasını istemiyor…
Şimdilik!
Neden istemiyor?
İşine gelmediği açıktır…
Bu nedenle de mümkün olduğunca çözümsüzlüğü bastırıyor…
“Keyimbriç” mezunu arkadaş ile vakit geçiriyor; Ünal abi önderliğindeki “40 haramiler” şeklinde isimlendirebileceğimiz “doyma çipleri çekilmiş” bir grup insanla maçı uzattıkça uzatıyor…
-*-*-
Efendim, Türkiye neden çözüm istemiyor dedik ama yanıt vermedik…
Mesela, Türkiye, Kıbrıs’ın nüfusunu değişmiştir…
Bunu söylediğinizde size verilen yanıt, “hayır değişmedik” değildir…
Anında verdikleri yanıt, “… Siz Güney’in kaç Yunanlıya ve kaç Rusa vatandaşlık verdiğini biliyor musunuz?”dur…
-*-*-
Güney’de yasal bir devlet var ve nüfus istatistikleri de gayet açık bir şekilde herkesin ulaşabileceği bir şeffaflıktadır…
Haaaa Güney’deki yasal devlet de vatandaşlık sattı!
Skandalları azdır ama büyüktür, o başka mesele…
Zaten konu yargıdadır!
-*-*-
Peki siz KKTC’de nüfusu biliyor musunuz?
Kimin gerçekten hukuk çerçevesinde “yasal vatandaş” olup olmadığı konusunda “propagandik ve de dandik” yorum yapmadan net açıklama yapabilir misiniz?
-*-*-
Kıbrıs’ın Kuzey kesiminde, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun kurulması ile birlikte, mülkiyetin kime ya da kimlere ait olduğunu açıkça kabul ettik değil mi?
Peki, iddialara göre şu anda KKTC’de tapulu arazilerin yüzde 42’si “yabancılara satıldı”…
Bu yabancılar her kimse, yarın karşılarına bir Kıbrıslı Rum’un çıkıp da, “bu mal benimdir” demesinden rahatsız olur mu olmaz mı?
Bazı yabancılar, gidip yasal mal sahibinden mülkü satın almış falan deniyor ama bunun da şeffaflığı yok!
-*-*-
Bazı yatırımcılar işi sağlama aldı ve Taşınmaz Mal Komisyonu aracılıyla meseleyi çözdü ama bunlar kimdir, kaç kişidir, nerededir bilen var mı?
-*-*-
Türkiye’den bir üniversiteye, Karpaz’da dönümlerce orman arazisi verildi!
Nasıl?
Neden?
Orman arazisine yatırım olur mu?
-*-*-
Ama neymiş; “hedefimiz KKTC’nin tanınmasıdır”mış!
-*-*-
Hep algı, hep algı!
Oysa, KKTC’nin tanınması gibi bir hedef yoktur…
Bir hedef; KKTC’ye her hal ve durumda çökmek, Geçitkale’yi kullanmak, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni doğal gaz ve benzeri konularda sıkıştırmak, İsrail ile veya bölgedeki diğer ülkelerle yapılabilecek her türlü anlaşmaya maydanoz olmak ve “ben kazanmazsam size de yedirtmem” siyasetini sürdürmektir…
-*-*-
Bir diğer hedef; Emrullah abilere, Cemil abilere diledikleri kolaylıkları sağlamaktır…
-*-*-
Bir diğer hedef, askeri avantaj ve prestijdir…
-*-*-
Efendim, “Biz her zaman Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin yanındayız” diyorlar ki bu doğrudur…
Çünkü değişen nüfus yapısı ve ağır abilerin baskısı ile KKTC sınırlarında artık “Kıbrıslı Türk” veya bazılarımızın iddia ettiği gibi “Kıbrıslıtürk” kalmamıştır!
-*-*-
Irkçı, ayrımcı, yasadışı, son zamanlarda artan bir biçimde dinci, bol yalancı bir sistem…
Düşünün, sosyal güvenlikle ilgili yapılan son düzenlemeler, çifte vatandaşlar içindir!
Yani “Kıbrıslı Türkler” için değil, “Kıbrıs Türkü” için…
-*-*-
Düşünün, Fuat Oktay geliyor; iki iftara katılıyor, cumhurbaşkanı ve başbakan nasıl dua edileceğini, ellerini nasıl açacaklarını da bilmiyor, gülümsüyorlar; üç beş de bakan var oralarda, birkaç da yalaka; geriye kalanlar hep “Kıbrıs Türkü!”…
-*-*-
Düşünün, Gazi Ersin abi Londra’dan donlarını almış geliyor…
“Cumhurbaşkanımızı Ercan’da karşılayalım” diye kampanya ve ağır bir saldırı başlatılıyor.
100, bilemediniz 131 ülkücü öğrenci ve üç beş de “Kıbrıs Türkü” gidiyor karşılamaya…
Danışmanlar dışında tek bir “Kıbrıslı Türk” yok…
Veya varsa bile bir elin parmak sayısı kadar!
Devletin erkanı ise Fuat beyle namazda!
Hatta yetiştirse, Ersin abi de Ercan’dan Mağusa’ya gidip, iftara katılacak!
O masada olacak!
-*-*-
Çözüm mü?
Tek bir şans var; “iki bölgeli, iki toplumlu, iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı; tek egemenlik, tek vatandaşlık…” falan…
Mümkün mü?
Şimdi tomanın küçüğü akrepleri getirdiler, polisimize gaz bombası atan tüfekler hediye ettiler ve en önemlisi Türkiye’den çok iyi tanıdığımız insan öldürmekten keyif alan yeni “elemanlar” transfer ettiler…
-*-*-
Hala benim gibi illa ki federal çözüm diyenlere açık bir şekilde diyorlar ki, sıkıysa sokağa çıkın!
-*-*-
Seçeneklerimiz üç adet:
1 – Kalıp sineceğiz… Hırsızlıktan, ganimetten belki bir şey kaparız diye bekleyeceğiz… (Ben de Girne Kalesi’ni istemiştim; senede 4 TL vermeye de razıydım…)
2 – Özgür bölgelere kaçıp, Euro maaş alıp, KKTC’de TL harcaması yapacağız ya da Avrupa veya İngiltere’ye göçeceğiz.
3 – Sokağa çıkıp herkesin gerçek anlamıyla “çıkarına olan” Kıbrıs’ta federal çözüm için direneceğiz… (“Rum bizi istemez” diyenleri de suçlamak istemiyorum çünkü siz olsanız, bu ezik ve karışık – karmaşık toplumla devleti yüzde 50 paylaşmak ister miydiniz?)
-*-*-
Son söz…
Yani evrodoyuz mu demek istiyorum?
Evet, ne yazık ki evrodoyuz…
Kıbrıs Türkü’ysen tamam!
Kıbrıslı Türkler evrodoyuz!
Kimsesiziz, ne idüğü belirsiziz ve yok edilmesi gereken hedefiz!
-*-*-
Nasıl nasıl?
Türkiye bize para mı veriyor?
Ayrıca yollarımızı yapıyor, suyumuzu gönderiyor (çok pahalı ama olsun)…
Başka?
Bak polisimize ne silahlar göndermiş!
Kime karşı kullanacaklar acaba?
Çok merak ediyorum, ilk eylemde o bomba atan tüfeği kim kullanacak ve kime doğru sıkacak!
O akrep kimin üstüne sürülecek?