Ey Dünya Sağlık Örgütü!

Mert Özdağ

Havada kasvet var, sadece sıcak değil bunaltan, çok da nem var aslında…

Ama fazlası var bu sefer…

‘Maskeli’ bir yaz geçiyor, yarım adanın sıcaklarında…

Dezenfektan!

El jelleri var arabada, boş kutuları sağa sola saçılmış.

Keskin bir alkol kokusu…

Arabanın kliması soğuk havayı vermekte zorlanıyor, maskeler kullanılmış.

'Virüs' hastanenin koridorlarına girmiş yine, bulaşacak 'solunum yolu' arıyor, nefesi kesecek can… Dünya Sağlık Örgütü yine uyarmış! Daha kötü olacak diyorlar! Hiç mi umut yok? Yok vesselam.

Ellerden, tükürük damlalarından geçip öldürecek can derdine düşen bu beladan ne zaman kurtulacağız?                                                          

***

10 Mart'tan bu yana her yere şüpheyle bakıyoruz.

Öpmek için yanaşan yanaklara, tokalaşmak için uzanan ellere, marketteki raflara, bankamatikteki düğmelere tiksinerek dokunuyoruz/dokunamıyoruz.

Nerede bu virüs? Göremiyoruz ve göremediğimizden daha da korkuyoruz.

Haber geçiyor internet siteleri, temaslıları varmış!

Nerededirler? Kimdirler? Ambulans gelmiş, birilerini alıp kaçmış! İçinden beyaz kıyafetli adamlar çıkmış!

Bu illetin insan ayırdığı yok. Nereden çıkacağını, kime bulaşacağını kimse kestiremiyor.

Sevdiklerimizi korumak istiyor, ama neden koruyacağımızı da bilemiyoruz.

Evden çıkmayalım mı? Ne mümkün?

Ölüm aramızda dolaşıyor, ne sesi var, ne de görüntüsü…

Cepte yarı maaş, zihinde ne olacak kaygısı var.

***

Böylesi bir bilinmezlikten daha kötüsü nedir diye düşünürken bir siyasi tiyatro yansıyor TV ekranına…

Virüsten daha beter!

İçimden diyorum ki; "elbet bir gün bu hastalığın çaresi bulunacak ancak sığ ve beceriksiz siyasetimizin çaresi de bulunmayacak, aşısı da"

Kronik bir siyaset hastalığımız var.

Aşısı yok, bulunmayacak!

Tedavisi de mümkün değil…

TV programında, bir bakanın ağzından dökülen cümlelerde, meclis oturumlarında…

Ne kadar net izliyoruz bunu…

"İyi adam" vesselam!

İyi, iyi olmasına da, her şeyi bir birine karıştırmış!

Bu kadar da rezil olunmaz, bu kadar da amatör, bu kadar da döküntü.

Bu tabloya bakıp "biz iyi gidiyoruz" diyemiyorum ki!

İyi gitsek ne fayda! Kronik siyaset virüsü her yanımıza bulaşmış.

"İyi adam" diye seçtiklerimize bak!

Kim kime dumduma…

***

Başbakanlık COVID Konseyi ne oldu? Çalışıyor mu?

Eski başkanı her yerde hükümetin zaaflarını anlatıyor.

Bakana yakın bir dost uyarıyor, "Müsteşarı aramayın yahu, bilmez konuşsun bakanın başını yakar…"

Müsteşar! Konuşmayı bilmezmiş!

TV programından önce spiker uyarılıyor, "Çok soru sorma da bakan heyecanlanır"… Allah Allah!
İktidar partisine mensup vekiller sırf bakan olamadı diye diğer iktidar partisine saldırır, bunun adı siyaset oluverir.

Siyasi konuşmalardaki seviyesizliğin, üslupsuzluğun, kalitesizliğin nedeni çok…

Corona geçecek mi? Geçecek elbet ama bizim bu sığlığımız bize yadigar kalacak.

Virüs öldürecek diye korkuyoruz değil mi? E bu siyaset anlayışının kaç cana mal olduğunu hesapladınız mı?

Sırf bu "iyi adamlar" ülkeyi yönetiyor diye kaç kalp kriz, kaç kanser, kaç trafik kazası yaşandı hesabını tuttuk mu?

Keşke aşısı bulunsa!

Bu iyi adamlara değil de bu iyi adamları seçen yurttaşa salsak birer aşı, kendine gelse seçmen!

Kronik siyasetten kurtulur muyuz ey Dünya Sağlık Örgütü?

Bari sen açıkla!