Elinde gitarıyla şarkı söylüyor, şiir okuyor seksenini aşan ozan: “Ey tarih, bizi küçümseme, bizi de yaz! Biz küçükleri, aşağıdakileri de yaz. Biz olmasak, büyükler ve yukardakiler yazılamaz ki...”
Devamla, “bugünlerde kibarlık olsun diye bize Roma (Roman) diyorlar, eskiden Çingene veya Renkli diyorlardı. Fakat renkli kim? Beyaz adam mı, biz mi?” diye soruyor ve şu cevabı yapıştırıyor: “Roma’nın yüzü de, doğumu da, ölümü de, kaderi de karadır. Oysa beyaz adam beyaz doğar, güneşte kızarır, hasta olduğunda sararır. Söyleyin bakalım, renkli ben miyim, beyaz adam mı?”
Evet, anlayacağınız gibi, ozanımız bir Roma’dır. Bugün Yunanistan’ın en önemli müzisyenlerinden biridir ama çok zor koşullar altında mücadele ederek bu noktaya ulaşmıştır. Bu yüzden, acıyla bestelenmiş şarkıları, ırkçılığa, sömürüye ve savaşlara karşı başkaldırıdır.
Kostas Hatzis’ten söz ediyorum. Ünü Yunanistan sınırlarını aşan bu müzik insanı benim gözümde bir ozandır. 1936 yılında Roma bir ailede doğan Kostas Hatzis, küçüklüğünden beri küçümsenmeyi yaşamış, ırkçılığın kurbanı olmuş biridir. Şarkıları bu yüzden farklıdır. Sesi de sözü de ayrı bir dünyadır Hatzis’in. Toplumsal adaletten, ırkçılıktan söz ederken, kendisi gibi düşünen diğer sanatçılardan apayrı bir kişiliğe sahiptir.
Hatzis, bir barış insanıdır. Savaşlara ve militarizme karşıdır. Örneğin bir şarkısında bir uzaylıya yeryüzünü şöyle anlatır: “Burada altı bin yıldan beri insanlar savaş yapıyor, birbirlerini doğruyor ama yeryüzü hala yaşıyor. Yeryüzünün her taşında kan vardır ama yeryüzü hala yaşıyor.”
Ozan, şarkının bu yerinde güncel duruma geçiyor ve şöyle devam ediyor: “Avusturalya’da ormanlar yanıyor ama yeryüzü hala yaşıyor, Amazon yanıyor ama yeryüzü hala yaşıyor...”
Kostas Hatzis, sevgi ve aşk ozanıdır aynı zamanda. Fakat aşkı genellikle enalttakilerin toplumsal/sınıfsal konumundan hareketle ele alır. Açlığın, yokluğun hüküm sürdüğü o insanların dünyasında aşk, her şeyin çok güzel olduğu bir rüyadır. Bu yüzden her şey rüyalarda yaşanır. Aşk da, sevgi de, mutluluk da...
Hatzis yoksullar için yazdığı aşk şarkılarında, bu dünyada mutlu olmaları mümkün olmadığı için aşıkları rüyalar taşır, ancak rüyalardan var olan bir dünya kurar.
Fakat Hatzis, ayakları yere basan ve yeryüzünde mutlu olma imkanına sahip olanlar için de aşk şarkıları yazmıştır. O şarkılarda aşıklar gerçekten mutludurlar. Birbirlerine şöyle seslenirler: “Ben senin için, sen de benim için varsın ya, gerisi önemli değil.”
Gelgelelim Hatzis bu noktada da eskiden yazılmış bu şarkının sözlerinin artık geçerli olmadığını söyler ve günümüzde baskın olan ilişki biçimini ve büyük yabancılaşmayı şu sözlerle özetler: “Ben benim için, sen senin için varsın!”
Konser bitince, saatlerce sahnede kalan Kostas Hatzis’in yanına gitmeye karar verdim. Kulisteki kalabalığın ortasından ilerleyerek -sıramı atladığımı itiraf ediyorum- yanına gittim ve kendimi tanıttım. Ben de tarihin pek yazmadığı, dünyanın pek görmediği bir toplumdan geliyorum demeyi çok isterdim ama diyemedim. Sadece sevenleri arasında bir Kıbrıslı Türk’ün de olduğunu söyledim. Bunun onu sevindireceğini düşünüyordum. Haklıymışım...
Sevgiyle kucaklaştık ve ayrıldım.
Sabah saatin üçüydü ve Atina cıvıl cıvıldı...