Devlet nedir sorusunu kendimize soracak olursak, belki de ilk aklımıza gelen kişi Jean Jacques Rousseau ve Toplum Sözleşmesi kitabı olacaktır.
Demokrasi olgusunu sağlam temellere oturtan bu kitap zaten literatürde demokrasinin kutsal kitabı olarak da anılır.
Bizler genelde demokrasi konusunda yanılgıya düşer ve demokrasiyi “her isteyenin her istediğini söylemesi” veya “çoğunluğun kararlarına uyulması” olarak düşünürüz.
Aslında demokrasi Rousseau’ya göre çok basit tanımlanır: “İnsan özgür doğar ve kendine prangaları takmayı seçer.”
Peki neden insan kendi kendini kelepçelemeyi seçer?
Rousseau’ya göre insan sağlık, eğitim, korunma gibi hizmetler karşılığında yasalara uymama hakkından vazgeçer. Yasalara ve anayasaya uyacağı sözününe istinaden vergi verir. Karşılığında ise devlet ona sağlık, eğitim, ulaşım, koruma, barınma ve diğer sosyal hizmetleri sağlamaya söz verir.
Yani insan her istediğini yapma özgürlüğünden hizmetler karşılığında feragat eder.
Rousseau bu anlaşmayı Toplum Sözleşmesi olarak adlandıracaktır.
Peki Toplum Sözleşmesi’nin KKTC’deki durumu nedir.
Bu durumu ortaya koymak için birkaç soruyu sormak doğru olacaktır:
Mesela bu adada bizler Kıbrıs Sorunu’nu hep en önemli sorunumuz olarak kabul ederiz, ta ki hastaneye düşene kadar.
Gereksiz bürokrasisi, eskimiş odalar, yıpranmış teçhizat ve en önemlisi hastalara karşı üslup sıkıntısı ile maalesef ülkemizde devlet hastanesine gitmek ciddi cesaret işidir.
Ve bugün Türkiye’de SSK’ya kayıtlı olan biri kendini güvenle emanet edebileceği Yakındoğu Hastanesi’ne en fazla 5 bin TL öderken, bizdeki sigortalara kayıtlı emekçilerimiz en az 50 bin TL ödemek zorundadır.
EY YÜCE DEVLET, SEN BİZE GÜVENLİ SAĞLIK HİZMETİ VERMEZKEN, BİZ NEDEN SANA VERGİ VERELİM?
Mesela bizler 2020 yılında aylarca evde kaldık. Daha pandeminin ilk günlerinde işten çıkarılan insanlar için devlet olarak hiç bir şey yapmadın. Yarı zamanlı akademik personelin yüzlercesi işten çıkarıldığında ise üç maymunu oynadın.
Senenin yarısında evlere kapandığımız o dönemde dalga geçermiş gibi bir kez bin Türk Lirası civarında bir katkı sağladın. Onda da insanların çoğunu desteğin dışında bıraktın.
İşin ilginci bu utanç yılın için gelir vergisi istemekten de geri durmadın.
EY YÜCE DEVLET, SEN BİZE PANDEMİDE BAKMAZKEN, BİZ SANA NEDEN VERGİ VERELİM?
Bu ülkede benzin gideri öğrencinin, emekçinin, annelerin, babaların, iş adamlarının ve yurtdışından gelen turistlerin belini bükmüş durumdadır. Dahası bu giderin üzerine bir de araba almak artık hayal olmuştur.
Tüm ülkenin orta gelirli insanları bu sorunu yaşarken sen hala toplu taşıma sistemi kurmak konusunda ilgisiz, bilgisiz ve plansızsın.
Biz tüm gelirimizi yakıta harcarken sen kartondan oyuncaklarla oynama peşindesin.
EY YÜCE DEVLET, SEN BİZE TOPLU TAŞIMA SUNMAZKEN, BİZ SANA NEDEN SEYRÜSEFER HARCI VERELİM?
Kamu çalışanlarının ikinci iş yapmasına açıkça göz yumdun. Siyasette etkin olduklarından doktorların ikinci ve üçüncü iş yapmalarına izin verdin.
Piyasada iş bulmak için yarıştığımız rakiplerimizin aylık maaşlarını ödemek için bizden vergi aldın.
Bazımız çorbadan iki kaşık aldı, bazımız ise aç kaldı.
EY YÜCE DEVLET, SEN KAMUDA İKİNCİ İŞİN ÖNÜNE GEÇEMEZKEN, BİZ SANA NEDEN VERGİ VERELİM?
Bir kalemde milyonlarca Türk Lirası vergileri sildin, iptal ettin.
Bizlerin 3-5 kuruş gelirini sıkıştırırken, hayatta kalmaya çalıştığımız 2020’ye bile resen gönderirken, bir kalemde 20 Milyon TL’lik vergilere muafiyet vermekten çekinmedin.
Fakirden alıp zengine vermekten hiç geri durmadın!
EY YÜCE DEVLET, SEN FAKİRDEN ALIP ZENGİNE VERİRKEN, BİZ SANA NEDEN GELİR VERGİSİ VERELİM?
Söyle yüce devlet, sen hak eder misin bu ülkenin vatandaşından 1 kuruş dahi vergi istemeyi?
Hak eder misin bizlere hizmet vermeden, eşitliği sağlamadan, insani asgari ihtiyaçlara karşılık vermeden vergi istemeyi?
Hak etmezsin kardeşim.
Bizlere hiçbir hizmet sunmadan istediğin vergi hakkın değildir. Meşru değildir!
Çünkü biz seninle bir toplum sözleşmesi imzaladık ey yüce devlet.
Kıbrıslı Türkler senin anayasana, kurallarına ve yasalarına uymayı ve bunun sonucu olarak da vergi vermeyi kabul ettiler.
Sen de bunun karşılığında sağlık, koruma, adalet, zor anlarda ekonomik ve sosyal yardımlar yapmayı kabul ettin.
Fakat sen bizim iyi niyetimizi kötüye kullandın. Vermen gereken hizmetleri vermemeye başladın. Savsakladın.
O yüzden bu sana açık bir çağrıdır, aldığın vergiler meşru değildir. Bu vergileri bizden talep etmeyi hak etmiyorsun. Ve bizlere toplu taşıma, sağlık, eğitim, adalet, eşitlik ve sosyal yardım sağlamadığın sürece de hak etmeyeceksin.
O yüzden sana çağrımızdır ey yüce devlet:
TOPLUM SÖZLEŞMESİNE UY! BİZLERE SÖZ VERDİĞİN HİZMETLERİ SAĞLA! ALDIĞIN VERGİNİN HAKKINI VER!