“100 gün Şartı” ya da son günlerdeki söylemle hükümet ortaklarının eylem planını madde madde yayınlayan gazeteci olarak söylüyorum.
Bahaneydi!
Müdahale sürecinde bir “örtü”ye ihtiyaç vardı ve “100 Gün Eylem Planı” böyle keşfedildi.
UBP içinde birileri köpürecek, bunu bir dayatma gibi görecek, YDP ve DP başkanları da “o halde biz yokuz” diyecekti.
Üstelik öylesi notlar düşülmüştü ki eylem planı içerisine, bir yerden dönerdi mutlaka!
***
“Eylem Planı” gerekçesi siyasi akla, mantığa, geleneğe sığmıyor.
UBP-DP-YDP Hükümeti neredeyse 24 saatte kuruldu çünkü… Bir “Eylem Planı” ihtiyacı olsaydı, hükümet kurmak için on beş gün müzakere süreci vardı. Böylesi bir müzakere yapılır, hükümet programının ya da protokolünün içine bir eylem planı dâhil edilirdi.
Uzlaşı yoksa hükümet kurulmazdı zaten!
Halbuki hükümet güle oynaya kuruldu, bir önceki program noktasına virgülüne dokunulmadan okundu, beş dakikada onaylandı.
Restleşmeler yaşanana kadar!
“Eylem Planı” ile öylem bir denklem kuruldu ki eğer Başbakan bu belgeyi imzalasaydı, o zaman da UBP’den bazı vekiller hükümete güvenoyu vermeyeceğini açıklayacaktı.
Söz dinlemeyen “yavru” illaki dersini alacaktı (!)
***
Şimdi eğer Sucuoğlu dışında bir isimle, yine UBP Başbakanlığında bir hükümet tasarlanacaksa, o durumda Ersin Tatar’ın anahtarları götürmesi ve TC Lefkoşa Büyükelçisi’ne teslim etmesi gerekiyor.
***
Ne olacak peki?
Bilmiyorum!
“Ne olmalı” sorusuna kendimce bir yanıtım var elbette…
UBP başkanlığında olmayacak şekilde geniş tabanlı bir geçiş ve seçim hükümeti kurulmalıdır.
Seçim tarihini de belirleyerek!
Harici müdahalelerden uzak bir seçim ve yeni bir hükümet hedeflenmelidir.
Bunun için uluslararası ve bağımsız gruplar da gözlemci olarak seçim sürecine dahil edilebilir.
Yeni dönem artık talimattan ve müdahaleden uzak yaşanmalıdır.
Kıbrıs’ta olmalıdır irade, Ankara’da değil!
***
Böylesi bir ekonomik kriz içerisinde, yeni bir seçimin hepimize yaratacağı bedelin önüne geçmek de mümkündür.
Sendikalar ve odalarla uzlaşarak; kamu, özel, üniversitelerdeki insan kaynağı ve altyapı ile neredeyse “sıfır maliyetle” bir seçim hedeflenebilir.
Bunca borç içinde bütçe açığını büyütmeye tahammül yoktur.
***
UBP, son seçimde yüzde 40 oy almış, 24 vekille Meclis’e girmiştir; Sucuoğlu, partisinde yüzde 60 çoğunlukla seçilmiştir.
Ne olmuştur peki?
Demokrasi öyle sadece çoğunluk oyları ile ilgili değildir demek ki…
İrade yoksa eğer…
Boyun eğmek varsa…
Hükümeti kurma görevi değil, bu topluma iradesi ve haysiyeti iade edilmelidir önce!