Teşekkürler Siber Hükümeti... Başbakanı ve tüm kabinesi.
Bize politikacıya güvenebileceğimizi tekrar hatırlattığınız için,
toplumsal depresyonun zirveye vurduğu günlerde bize umut olduğunuz için,
istenirse çok kısa sürede, anlamlı icraatlar yapılabileceğini gösterdiğiniz için,
hesap sorma kültürünün en kısa zamanda başlaması gerektiğininin ısrarla altını çizdiğiniz için,
Ve teşekkürler, koltuğa oturan toplumsever, insansever ve yurdunusever siyasetçilerin neler yapabileceğini bize yüreğimize dokunarak bir hocanın dersini anlatması gibi anlattığınız için...
***
Yine bir Eyül ayındayız ve Lefkoşa Belediye Tiyatrosu herşeye rağmen yine dopdolu bir programla Kıbrıslı tiyatro severlere muhteşem bir tiyatro şöleni hazırladı.
“Ve işte Eylül geldi...
Kıbrıs Tiyatro Festivali’nin on birincisi başlıyor...
İnsan Kalmakta Direnmek İçin.
Çünkü tiyatro insan demektir.
Ve insani değerlerin erozyona uğradığı, onursuzluğun erdem sayıldığı ve bencilliğin, fırsatçılığın, yalanın, cahilliğin, sevgisizliğin, para pul, mal, mülk ve şan şöhret hırsının yaşama egemen olduğu bir dönemde yüzümüze yüzümüze tuttuğu aynayla, bize insan olduğumuzu hatırlatır tiyatro...” diyor Yaşar Ersoy usta ve bizi tiyatroya çağırıyor...
Sizi duyar gibiyim “E hani bilet yok!.” diyorsunuz. Doğru… Bu yıl tiyatro biletleri çıktığı anda tükendi. Belki Kıbrıs Tiyatro Festivali’nin organizatörleri seneye bu çok özel seçilmiş oyunların bir geceden fazla oynamasını sağlarlar da, daha çok tiyatrosever bu anlamlı günlerde tiyatro ile buluşur.
Teşekkürler Yaşar Ersoy ve ekibi… Teşekkürler Lefkoşa Belediyesi... Ve teşekkürler bu güzel etkinliğe, belediyenin bu krizli döneminde sponsorluk yapan sanatsever kurumlarımız…
***
Yanı başımız kan gölü… Çocuklar ölüyor, annelerin feryadı dinmiyor, insanlık ağlıyor.
Dünyanın egemenleri savaş tamtamları çalıyor. Benim içimde sürekli bir kaygı. Kızım arıyor hıçkıra hıçkıra “anne çocukları öldürdüler, bizde de savaş çıkacak”. Zor teselli ediyorum.
İçimdeki kuşun çırpınması sürekli artıyor, yüreğim paramparça...
Savaşı, savaş yaşayanı ve bunun acılarını en iyi anlayan coğrafyalardan biridir Kıbrıs. Dünyanın egemenleri için hep dünyanın merkezinde olmuş Kıbrıs adası ve yine hep onlar için stratejik önemi tartışıldı. Nice bombalar atıldı yurdumuzun göbeğinden hiçbir sorunumuz olmayan komşularımıza...
Biz bu toprakların acılı misafir halkı ne zaman anlayacağız artık el ele vermemiz gerektiğini?. Bu adanın gerçek efendisi olabilmenin tek yolunun kötülüğe, savaşa karşı birlikte mücadele etmek olduğunu?.. İnadına barış için uğraşmamız gerektiğini, birbirimizi sevmenin aslında sadece çocuklarımıza bu adada iyi bir gelecek verebilmenin tek yolu olduğunu?.. Biz bölünüp parçalandıkça, nefreti ve kini içimize soktukça bu topraklarda hep yokoluşu yaşayacağımızı?.. Ve acıtan soru işaretleri uzayıp gider…
* * *
Belli ki İngiltere savaşa katılmasa da Amerika Suriye’yi vuracak. Ve bizim adamızdaki İngiltere’nin üstlerini de kullanacak. Umalım ki, bu savaş kısa olsun, sivilleri değil askeri üsleri vursun. Ve umalım ki bu adanın masum insanları bir kaza kurşununa hedef olmasın. Ama ummayalım ve çok iyi bilelim ki; biz bu adada barışı yakalayamazsak savaş tamtamları hep üzerimizde olacak...
Benim gibi basit bir köşe yazarını dünyanın egemenleri pek dikkate almasa da, ben yine de yazmak zorundayım. Bugüne dek, bizim adamız da dahil, dünya üzerinde hiç bir dışarıdan müdahale o ülkeye demokrasi ya da barış getirmemiştir. Bir halk kendi demokrasisini ve özgürlüğünü yine kendi kazanabilir...