Ve hükümet bozuldu… Bugün istifalar verilir ve UBP’nin hükümetten ayrılma gerekçesinin aslı biraz daha netleşmiş olur diye düşünüyorum… UBP’nin açıkladığı gerekçelerde su protokolü, ekonomik ve mali protokolün geciktirilmesi, maaşların taksitlendirilmesi vardı ve bu yüzden “hükümetin devam etmesi mümkün değildi” açıklaması vardı.
Bu açıklamalar yapılırken UBP’nin hükümette olmadığı zannedilebilir… Hükümette yaşanan olumsuzlukların tümünün CTP tarafından kaynaklandığı düşünülebilir ancak örneğin bir bölüm maaşların taksitlendirilmesi dışında ne yapılabileceği konusunda UBP’nin bir şey önerip önermediğini merak ediyorum.
“Bu durumdan haberimiz yoktu” diyor Özgürgün ama bu kararlar alınırken veya maliyenin durumu Bakanlar Kurulu’nda anlatılırken kendi partisinin de beş bakanı bulunuyordu.
Ben bir süre daha UBP’nin hükümette kalabileceğini düşünüyordum.
Neden?
Çünkü yapılması düşünülen ve başlatılan icraatlara karşı tüm tepkileri CTP çekerken, olumlu adımlarda tebrikleri ise birlikte alan UBP’nin “bir eli yağda, bir eli balda” pozisyonunu devam ettireceğini düşünüyordum.
Ancak anlaşılıyor ki örneğin suda ve mali protokolde CTP’nin yürüttüğü pazarlıklar rahatsızlık yarattı bir yerlerde ve bu işin bitmesi gerektiği istendi.
UBP de “bitirdim” dedi.
Bundan sonra ne olur peki?
UBP’nin hükümeti bitirirken DP ile hükümet pazarlığı yaptığı da iddia ediliyor ama tabii ki bu süreçte Cumhurbaşkanı’nın rolü de önemli…
Bundan sonra, yani Başbakan Kalyoncu hükümetin istifasını verdikten sonra Akıncı mecliste yine milletvekili sayısı en fazla olan partiye mi yeni hükümeti kurmak için görev verir yoksa istekli varsa eğer, diğer partilere bir hükümet oluşturmaları için süre mi tanır veya bir geçici hükümet oluşturulması için görüş mü sunar bilinmez ancak bu birkaç gün, bundan sonraki sürecin ipuçlarını verecektir.
***
Buradan yine sendikalarımız için de bir şeyler yazmak gerekecek; Her zaman için her yerde sendika temsilcileri Türkiye’nin bazı taleplerine hükümetin “evet” demesini eleştirir, bu taleplere karşı durulmasını ister, ayaklarımızın üzerinde durulması istenir.
Ancak genelde olduğu gibi bu kez de 4000 TL’nin üzerinde maaş alan 9,951 kişiye maaşının %60’ının ödenmesine tepki gösterdi KTAMS ve Kamu-Sen ve Başbakanlık önünde eylem yaparak durumu kınadı.
Karar vermek lazım; Kendi ayaklarımız üzerinde duralım mı, yoksa Türkiye’den gelen bütün taleplere olumlu yanıt verip, her şeye imza atalım ve her ay maaşımızı sorun olmadan alalım mı?
Buna önce karar verip daha sonra eylem yapılacaksa o yönde eylem yapılmasında yarar var yoksa yapılanın söylemleri tutmaması çelişkili ve de ‘komik’ durumlara neden oluyor.
***
Gelinen aşamada artık palyatif tedbirlerin alınması da çok zor görünüyor. Mali protokol görüşmelerinde yargıya kadar varan düzeltmeler! istenmesi artık bir toplumun özgür iradesini bir kenara koyun, varlığını, yaşam hakkını bile sorgulatır duruma getirir. Bundan sonra kurulacak hükümetlerin derdi bir şeyler yapmak, planlar, programlar geliştirmek değil, yaşam hakkımızın elimizden gitmemesi için önlemler almak olacaktır sadece…
-----------------------------------------------------------
At gözlüğü
Bir gazete haberini yanıtlamakta zorlanıyor yarışmacı… Aslında güncel bir haber… Her yerde rastlanabilir o bilgiye… Yarışmacıya soruyor sunucu; “Gazete okumuyor musun? Gazete okumuyorum, ilgi alanlarımın toplandığı siteler var, onları okuyorum… Sadece ilgi alanlarımda…”
Daha önce ne zaman yazdım bu konuyu hatırlamıyorum, yani uzmanlaşma konusu… Bir konuda bilginin yeterliliği yanılsaması… İnsanı nasıl bir tekdüzelik, yalnızlık ve başka konularda umursuzluğa ittiğini… ‘İnsan bir konuda uzmanlaşsın, o konuda iyi olsun’ diye özetlenebilecek eğitim biçiminde yetişen karşımızdaki insana baktığımızda at gözlüğü takmış, sağını solunu göremeyen, başka hiçbir konuda fikir sahibi olmayan ‘fabrikasyon’ bir ürün biçimini almış olduğunu görürüz. Endişe verici bir durum. Güven vermeyen, fikir üretemeyen, sadece uzmanlaştığı konuda fikir sahibi olabilen ‘ot’ bir insan biçimi… Başkalarını bilmem ama bana göre ürküntü verici…
------------------------------------------------------------
TUHAF ŞEYLER
Müşteri memnuniyeti
Cumhurbaşkanlığımız da artık TSE belgeli… Türk Standartları Enstitüsü’nden alınan Kalite Yönetim Sistemi Belgesini anlıyorum da ISO 10002:2014 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi Belgesi’ni biraz ilginç buldum. Cumhurbaşkanlığı’nın müşterileri kimler oluyor? Halk müşteri mi? Cumhurbaşkanlığı nasıl bir müşteri memnuniyeti sunuyor anlayamadım! Restoran mı, otel mi işletiyor, bir şey mi satıyor, ithal mi, imalat sanayi ürünleri mi? Yoksa başka bir sarayla rekabet edebilirliğini yükseltmek için PR çalışması mı yapıyor!
----------------------------------------------------
SORULAR
Refah ne zaman?
Hükümet bitince kafalarda soru işaretleri oluştu; Su konusundaki son uzlaşı geçerli mi, ihale şartnamesini hâlâ KKTC mi yapacak? Su Haziran’da akacak mı? Suyun maliyetinde bir artış yaşanır mı? Mali protokolü görüşmek için Ankara’ya giden heyet geri döndü mü yoksa oralarda muallakta mı kaldılar? Yerel kaynaklardan ödenen askerin parası Türkiye tarafından yerine konacak mı? Kıbrıs müzakereleri arasına bizde de bir seçim girer mi? Bu durum hayırlısı olur mu, ‘sorun biter para gelir’ mi, her şey eskisine döner, ‘mutlu-mesut’ yaşar mıyız!? Bir an önce imzalar atılır mı? Her şeyi satıp savıp refaha erer miyiz!?
-------------------------------------------------------
"Akıllı konuşur, çünkü söylemek istedikleri vardır. Aptal konuşur, çünkü bir şeyler söylemek zorunda olduğunu sanır."
PLATON