Eyyy UBP’li mührünü iki kez vur iraden daha kuvvetli olsun!

Serhat İncirli

UBP Genel Sekreteri ve Mağusa Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu bizim arkadaşımızdır…

Hukukçudur…

Avukattır…

-*-*-

“… “Birden fazla mühür vurulması, seçmenin iradesini kuvvetli şekilde ifade etmesi anlamına gelir” sözü O’na aittir…

-*-*-

Bir vekilin bunu söylemesi gayet doğaldır!

Ama bir hukukçunun bunu söylemesi, çok ciddi şekilde düşünmeyi gerektirir!

-*-*-

Oğuzhan Hasipoğlu, UBP’nin ve Ersin Turist Ömer Sadri Alışık Tatar’ın yani Cumhurbaşkanı’nın da aynı görüşte olduğu bu “hukuk dışı” iddiayı; siyaseten söylemiştir!

-*-*-

Kıbrıs Adası’nda bu tür “hukuk dışı” siyasi çıkışlara çok sık tanık olmasak da; zaman zaman karşılaşıyoruz…

-*-*-

Simon Aykut Davası…

Güney Kıbrıs’taki mahkemede de gerek yargıçların, gerekse genel anlamda kamu oyunun tavrı, hukuki değil, siyasidir…

Ve bu, “hukuk adına” – “adalete güvenilmesi” adına ciddi yaradır…

-*-*-

Oğuzhan arkadaşımızın açıklaması da kesinlikle hukuki değildir…

Açık bir şekilde siyasidir…

-*-*-

Ve bir çok kişi, özellikle KKTC’de, çok ciddi kaosa sebebiyet verebilecek bu “siyasi tavra”, Yüksek Mahkeme’nin bir yorum yapmasını “haklı olarak” beklemektedir…

-*-*-

Eğer “yargı organı”, tüzüklerde, yasalarda veya Anayasa’da olsun ya da olmasın, “yasama organının” bu şekilde “hukuk dışı bir şekilde, siyaseten başkan seçmesine” ses çıkarmazsa; ben de o zaman şu yorumu yapmak zorunda kalırım:

“Türkiye’nin organizasyonu ve UBP, DP, YDP’nin eliyle Kıbrıs Türk Toplumu açıkça tacize uğraşmıştır”…

-*-*-

Alkollü araç kullanmak suç mu?

Evet suçtur!

Cuma akşamı polislerimiz beni durdurdu…

Hava çok soğudu, Allah yardımcıları olsun…

Gecenin bir saati…

Hatta sabahın ilk saatleriydi…

-*-*-

“Ehliyet lütfen!”

Verdim…

Çok kibar, genç bir polis…

“Serhat bey alkol aldık mı?”

“Altı aydır bana göre çok ağır bir diyet yapıyorum ve alkol içmiyorum ve gerçekten çok özledim” şeklinde yorum yaptım…

Ki bu gerçektir!

“Buyurun” dedi, polisimiz ve sürdüm…

-*-*-

Ama altı ay önce aynı olay gerçekleşseydi ve ben polise deseydim ki; “… Sevgili kardeşim, evet alkol aldım hem de bir litreye yakın viski içtim… Bu kadar çok içmemin sebebi, uyanık ve uyarılmış kalıp, daha dikkatli araç kullanmaktır”…

Sizce polis ne yapardı?

-*-*-

Ertesi gün polis basın subaylığının hazırladığı bültende şöyle bir ifade yer alır mıydı?

“… Değerli sürücülerimiz, gece geç saatlerde veya sabahın erken saatlerinde lütfen alkol alınız… Uyanık ve uyarılmış kalmanıza, hatta neşeli olup daha iyi araç kullanmanıza sebep olacaktır, afiyet olsun”…

-*-*-

Kardeşim, şu anda UBP’nin tavrı ve Oğuzhan kardeşimin açıklaması, sosyal medyada dalga konusudur:

“… Değerli UBP’liler, ilk genel, erken genel, hatta yerel seçimde partinize vereceğiniz oyların çok daha güçlü bir şekilde ifade edilmesi için, lütfen en az iki kez mühür vurun!”…

-*-*-

Ve avcılarımızı ilgilendiren güncel bir konu:

“… Avlanma ruhsatım yoktur polis kardeşim… Neden yoktur? Çünkü, bu ülkede avcılık bana dedemden, babamdan kalan bir mirastır ve bu mirası daha sevgi dolu, daha içten yapabilmek için, bu geleneksel yaşam tarzımızla arama kaymakamlığın ya da devletin vereceği bir kağıt parçasını sokmak istemiyorum…” dersem?

-*-*-

Hooooop polis bana dava okuyacak değil mi?

Hayattaki tek mal varlığım olan – manevi değeri de çok yüksek - av tüfeğimi derdest edecekler!

Belki tutuksuz yargılanacağım!

Ve bir avukata ihtiyacım olacak!

-*-*-

Sevgili Oğuzhan kardeşim, vekiller avukatlık yapamaz sanırım ama boş ver; tüzükte yazmıyor; beni mahkemede savunur musun?

-*-*-

Olmadı be kardeşim!

Olmadı!

-*-*-

İyi tamam, Türkiye’den talimat falan gelmiş olabilir ama rezil olan sizlersiniz!

-*-*-

Her şeyimizi yakından takip eden yabancı elçilikler var bu ülkede…

Zaten cumhurbaşkanımız malum!

Ersin Ömer kardeşimizin duruşu ve durumu gayet net!

Üstüne bir de siz böyle yapınca, “dış mihraklar” kıçıyla gülmez mi?

-*-*-

Reziliz kısacası!

Ama eşit ve egemen rezillik!


Adaletin tecellisi!

Suçun ortadan kaldırılmasını ceza kanunlarının şiddetinden beklemek deliliktir… Bu sadece suçluyu ortadan kaldırır…

-*-*-

Bu sözü, Ankara’daki talebelik yıllarımın birincisinde, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda izlediğim “Bir ceza avukatının anıları” adlı oyundan hatırlarım…

-*-*-

Sevgili Fırat Canova hocam…

Hatırladın mı?

-*-*-

Prof. Dr. Nur Centel, “Cezanın Amacı ve Belirlenmesi” adlı kitabının girişinde “… Ceza, suç karşılığında devlet tarafından uygulanan yaptırımdır. Cezanın zaruriliği bugün tartışmasız olarak kabul edilen bir gerçektir. Gerçekten, toplum yaşamında cezadan vazgeçmek olası değildir. Ceza, devletin ve hukuk düzeninin devamı için zorunludur” der…

-*-*-

Çocuklara ve kadınlara karşı işlenen suçlarda, cezanın “hafifletici sebeplerle” yarım dakika bile olsa indirilmesini kabul edemem…

-*-*-

Ama tüm Dünya fingir fingir gannavuri içerken, en iyi eğitimli köpeciğin bile zor kokladığı yarım miligram gannavuriden gençlerin yakılmasına karşıyım ki bu meseleyi tartışabiliriz…

-*-*-

Şimdi…

Girne Ağır Ceza Mahkemesi, 14 yaşındaki ikiz kardeşlere tecavüz eden kişiye 35 sene; İskele Ağır Ceza Mahkemesi de 16 yaşındaki Helin’i vahşi bir şekilde katleden kişiye ömür boyu hapislik cezası vermiştir…

-*-*-

Benzer suçlar azalacak mı?

Bilemem!

Ama adaletin tecellisi, ancak böyle olur…

Ve adaletin tecellisini talep etmek çok önemli bir “insan hakkı”dır…

-*-*-

Bu arada, meleklerimizi ihmal ve doymak bilmezlikleri ile katledenlerin davası devam ediyor.

Bu konuda çok şey yazmak doğru değil diye düşünüyorum…

Sadece Adıyaman’daki yüce mahkemeye de saygı ve sevgilerimle selamlarımı iletmek istiyorum…


Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Devrim Barçın (Fotoğrafta), hükümetin bütçeyi hazırlayamadığını ve toplam 725 milyon TL’lik yeni iç borçlanmaya gittiğini belirtti. Barçın, "Koltuk uğruna hukuku yok sayıp ülkeyi kaosa sürükleyenler, liyakatsiz maliye yönetimi ile bütçesini de henüz hazırlayamamış bu da yetmezmiş gibi an itibariyle 200 Milyon TL + 15 Milyon Dolar (525 Milyon TL), toplam 725 Milyon TL daha iç borçlanmaya gitmiştir" dedi. Ayrıca, maaş ödemede zorlanan, hayat pahalılığı ödeneğini kesmeyi planlayan ve altyapı yatırımı yapmayan mevcut hükümetin görevden ayrılması gerektiğini belirtti. Barçın, "Bu 'yönetim' derhal o koltuklardan gitmeli” diye konuştu… Daha ne desin? Batak hükümet daha ne bekliyor?