EZBERLER BOZULACAK

Sami Özuslu

Mevlut Çavuşoğlu istediği kadar federal çözümün artık çöktüğünü iddia edip Kıbrıs'ta her daim milli hedef olan taksimin kalıcılaşması fikrini dolaylı yoldan dile getirsin.
Nikos Kotzias istediği kadar 'tavşana kaç, tazıya tut' taktiğiyle Kıbrıs'ı çözümsüz bırakmayı hedeflesin.
Mustafa Akıncı istediği kadar Ankara'nın Kıbrıs'la ilgili manevralarını
"Türkiye elinden geleni yaptı" diyerek perdelesin.
Nikos Anastasiadis istediği kadar seçim gailesi ve popülizm uğruna laf cambazlığı yapıp çözümü zorlayıcı hiçbir adım atmasın.
Bunların orta ve uzun vadede bir anlamı yok.
Çünkü Kıbrıs'a barış gelecek.
Kıbrıs'ta halklar barışı kendi elleriyle kuracaklar.
Lidersiz, garantörsüz...

*  *  *

Bu saatten sonra ezberler bozulacak.
Bozulmalı.
Çünkü Kıbrıs sorunu denilen mevzu ve Kıbrıslılar ezberlerin
kurbanı haline geldi.
Her şey ezber.
Egemen güçler kendi çıkarlarına uygun replikleri dilimize pelesenk ettiler.
Biz de mırıldanıp duruyoruz.
Aynı tekerlemeler.
Yıllardır.
Belki de 'eski neslin' toplumlara en kötü mirası bu.
Bütünlüklü çözüm...
Garantiler...
Güvenlik...
Karşılıklı kabul edilebilirlik...
Toprak...
Mülkiyet...
Her bir kavram hakkında herkesin -ama herkesin- sadece birkaç kelimelik ezberi var.
Sorun burada işte!..

*  *  *

Ezber bozmak devrimci yürek ister.
Şimdi ezber bozma zamanı.
10 gün boyunca Crans-Montana'da toplantı yapan tarafların
uzlaşıya varamadığı açıklandı.
Herkesin istediği buydu.
Herkesin istediği buydu, çünkü müzakere sürecinin 'başarısız' olduğu Genel Sekreter tarafından açıklanır açıklanmaz valizini
alan kaçtı.
Bir şey daha yaptı: Karşı tarafı suçlama oyununa hız verdi.
Demek istenen tam da buydu.
Bana sorarsanız 5 taraf da mutlu ayrıldı.
Çözmeden ve suçu üzerine almadan.
En azından kendi kamuoyunda...

*  *  *

Eğer 5 taraf da, ama İngiltere dışarı, özellikle 4 tarafın Kıbrıs'ta
barışa ulaşma gibi bir gailesi olsaydı, süreç başarısızlıkla sonuçlanır sonuçlanmaz sırra kadem basmazdı.
Ne yapardı?
13 Temmuz'da Akdeniz'de yaşanması muhtemel gaz krizini önlemek için 'mini uzlaşı' arardı.
Bir 'memorandum' ilan ederdi.
Başka ne yapardı?
'Bütünlüklü çözüm'ü mamur edemediklerine göre, 'güven
yaratma'ya bakarlardı.
İşte Aplıç, işte Derinya... "Açıyoruz" diye ilan ederler, morali çökmüş toplumlara yeni bir umut ışığı verirlerdi.
Cep telefonlarının birbirini 'tanımasını' sağlarlardı. Kendileri birbirini tanımazlıktan gelmeye devam etse de...
Lefkoşa'nın Kaymaklı bölgesinde 'yeni bir araçlı geçiş kapısı'
öngördüklerini ilan ederlerdi.
Tarih kitaplarını şovenizmden ayıklamak için bir hamle içine
gireceklerini söylerlerdi.
İki toplumlu sivil girişimlere destek vereceklerini açıklarlardı.
İki dilli, ortak terminolojili bir yayın kuruluşuna start verirlerdi.
En kötü ihtimal "Şimdi anlaşamadık ama biz iki lider olarak federal çözüm perspektifine sadığız, bunu teyit ediyoruz"
derlerdi.
Bunun şerefine birer bodiri zivaniya tokuştururlardı.
Ama yapmadılar.
Ezberi bozmak yerine, birilerinin ezberlettiği repliği tekrarladılar.
Yazık ettiler.
Ve fakat, bu ezber bozulacak.
Yakında hem de!..