- Sosyal medyada, geleneksel medyanın başaramayacağı mecralar yaratılıyor. Ünlü olmak istemeyen kahramanlar barış ve dostluk için büyük işler başarıyor
Akıncı ile Anastasiadis, yukarılarda çözümün politik boyutu için, hepimizi heyecanlandıran çabalarını sürdürürken, bazıları da sessiz sedasız binanın insani altyapısını güçlendiriyor.
Bazıları derken az sayıda insanı kastetmiyoruz. Karşılıklı geçişler başladıktan sonra azımsanmayacak sayıda Kıbrıslı Türk ve Rum, politik gel-gitlere aldırmaksızın, karşı toplum içindeki dostluk çemberlerini geliştiriyor. Bu isimsiz kahramanların hemen hemen hiçbirinin medya aracılığıyla tanınmışlığı yok. Çünkü kahraman olmak gibi bir dertleri yok.
Bu gönüllü dostluk elçilerinden birini sayfamızda anlatmak istedik, Elena Georgiou. E. Georgiou, facebook’taki performansıyla o kadar güzel bir dostluk öyküsü yarattı ki yazmasak olmazdı. Mesaj yoluyla kendisine sorduk ve yazmamıza izin verdi.
Omorfolu ve Leymosunlu
Elena’yı birçok kişi gibi yüzyüze tanıma fırsatı bulamadık, onunla ilgili aktaracağımız bilgiler, facebook’ta bulabildiklerimizden oluşuyor. Kendisi Omorfo’lu ve şu anda Leymosun’da yaşıyor. Mesaj ve fotoğraflarından anlıyoruz ki Omorfo’ya bağlılığı çok yüksek. Öyle görülüyor ki geçişler başladıktan sonra Omorfo’ya ilk gidenlerden olmuş ve Kuzey’de çok sayıda insanla dostluk kurmuş.
Bununla da yetinmemiş, “Ben de Leymosunluyum” diyerek, yaşadığı kentin eski sakinlerinin facebook’ta kurduğu “BEN LEYMOSUNLUYUM” grubuna başvurmuş. Gruba kabul edildikten sonra durmak bilmeyen mesajlarıyla bir dostluk rüzgarı yaratır ve temel insani duyguları adeta kışkırtır.
“Burası neresi”
E. Georgiou, hemen her güne “Merhaba dostlarım…” diye başlar ve kendine özgü Türkçesiyle, sempatik mesajlar yayınlar. Özellikle Leymosun’un eski fotoğraflarını yayınlayarak, Leymosunluların nostaljik duygularını kışkırtır. Bir camii, bir sokak, bir dükkan fotoğrafı yayınlar, “Dostlarım, burası neresi…” diye sorar ve Leymosunluları meraktan çatlatır.
E. Georgiou, her bayramda, her önemli günde mesajlarını ihmal etmez. Bayramlarla ilgili facebook’ta ilk onun mesajlarını görmek sürpriz sayılmaz.
Elena’nın mesajları karşılıksız kalmaz, büyük çoğuluğu kendisini yakından tanımayan, yüzlerce “Ben Leymosunluyum” grup üyesi Elena’nın dostluk mesajlarına, ayni samimiyetle cevap verir. Mesajlarına uzun uzun yorumlar yapılır.
Elveda ve isyan
Derken bir gün E. Georgiou bir elveda yazısı yazar ve gruptan ayrılır. “Size tüm arkadaşlarıma ve benim düşmanları teşekkür, biz grupta iyi zaman geçirdim, size iyi şanslar diliyorum, elveda” diye yazar.
Mesajın altına yorum yazanlar isyan eder ve sorar: Neden? E. Georgiou cevap yazmaz ve gruptan ayrılma sebebi bir sır olarak kalır. Aslında konumuz açısından önemli de değil ve biz de sorgulamıyoruz.
E. Georgiou’nun “elvedası”na yazılan yorumlar, onun yaratttığı dostluk atmosferinin kanıtı gibidir. Yandaki sütünlarda yayınladığımız tepkilerde görüldüğü gibi, Leymosunlular adeta gözyaşı döker. “Elena nereye gidiyorsun”, “kimse sana düşman olamaz..” gibi samimi yorumlar yapılır.
E. Georgiou, sadece gruptan ayrılır ama dostluk misyonunu sona erdirmez. “Günaydın dostlarım”, “iyi bayramlar” demeye çözümün insani altyapısına katkıda bulunmaya devam ediyor.
E. Georgiou örneği, sosyal medyanın nasıl olumlu, önemli işlere de yarayabileceğini gösteriyor. Geleneksel medya veya profesyonel iletişimcilerin, mevut medya standartları içinde Elena Georgiou’nun yarattığı atmosferi yaratabileceklerini pek düşünemiyoruz.
-----------
Facebook’ta “Ben Leymosunluyum” grubunda Elena’nın elvedası ve tepkiler…
Elena Georgiou:
“Size tüm arkadaşlarıma ve benim düşmanlarıma teşekkür, bizim grupta iyi zaman geçirdim, size iyi şanslar diliyorum, elveda”
• Neden elveda?
• Hayırdır Elenam,,nereye ???
• Elveda mı, bu da nerden çıktı?
• Üzüldüm. Sorun ne? 21 inci yüzyılda sadece ve sadece insan olmayı, din, dil ve ırk ayırımı olmaksızın insanca yasamayı öğrenmeliyiz!
• Kimsenin sana düşman olduğunu zannetmiyorum sevgiyle kal
• elena where are you going gori
• HAYIR
• Elena sen çok güzel bir enerjiyi yaydın. İnadına devam.
• Sevgili Elena pozitif enerjin ve resimlerle verdiğin mesajlarla LİMASOLdan evimize-kalbimize kurduğun köprü çok çok güzeldi(bolli bolli oreya)Unutma bütün parmaklar aynı ve eşit değil ama elini kesip atmıyorsun.Please think again..
• Agabimeni Elena , se thelumen, bu bigennis? ya na yeni lisi stin Gibrun thelumen bolles ge bollus obos esena... na kseris olimas se agabumen...
• Hayırdır nereye gidiyorsun
• Elena günaydın... Hayırdır… Bu vedayı anlayamadım… Sana. hep güzellik 've mutluluklar dilerim…
• Elena. Ne oluyor? Bizi bırakıp nereye?
• Elena neden?
• Benim düşmanlarım derken ??
• Elena Georgiou ne oldu? Sen benim Gardaşımsın. Kalbi güzel insan.
• Üzüldüm nereye daha barış için işimiz var
• What's up Elena
• Tüm arkadaşların, nedenini bilme hakkımız var sanıyorum. Güzel bir arkadaşlığın, neden aniden bitirildiğini... TÜM HAYATIN BOYUNCA MUTLULUKLAR DİLERİM...
• Niye acaba... Çok önemli bir nedeni olmalı...
• Elene bu kadar insana açıklama yapmak mecburiyetindesin… Lütfen sorun ve problem neyse birlikte çözmeye çalışalım. Sen çok güzel bir şey yapıyordun. Lütfen yarım bırakma...
• Elenen birilerine kızıp seni sevenleri terk etmek doğru değildir senin mücadelen senin sevenlerine birlikte olmalıdır ve konuyu lütfen açıkla ki herkes birlik olsun
-------------------
GAİLE’DEKİ YAZIDA KİŞİLİĞE SALDIRI TEKRARI
Cansu Nazlı imzasıyla 12 Temmuz 2015 tarihli GAİLE’de yayınlanan “Şiddet, Sükunet ve Mesuliyet” başlıklı yazıda, ne yazık ki bir bireyin kişilik haklarına saldırı tekrarı yapılmıştır.
İki sebeple ‘ne yazık ki’ diyoruz. Öncelikle yazıda sözü edilen konuyu yaklaşık bir yıl önce “Kadın haklarına evet, itibarı zedelemeye hayır” başlığıyla ele almış ve bahse konu olayla ilgili iddiaların medya yoluyla sürdürülemeyeceğini, bunun etik ve hukuki sorunlar yaratacağını yazmıştık.
İkincisi, düşünce hayatımızın önemli bir parçası olan Gaile’de, üstelik hakların ele alındığı bir yazıda, hak ihlaline yolaçılması gerçekten üzücü olmuştur.
Yazıda, kadına şiddet vakalarında soruşturmanın başlatılması için kadının bu yöndeki beyanının yeterli kabul edilmesi, yani kadının beyanı esastır ilkesi işleniyor. Ancak konu tartışılırken yazının bir yerinde şu cümle kullanılıyor: “…Ülkemizde bu ilke, ilk kez KTOEÖS Başkanı ile ilgili ortaya çıkan kadına yönelik şiddet iddialarına binaen konuşulmaya başlandı…”
Olmadı. Böyle bir cümleyi yayınlayamayız; yargı tarafından karara bağlanan bir iddia’yı aradan bir yıldan fazla bir süre geçtikten sonra hala “iddia” gerekçesiyle tartışamayız. Derdimizi anlatmak için bir kişinin kimliğini, sakız çiğner gibi istediğimiz zaman, istediğimiz yerde kullanamayız.
Yazıda öncelikle medya etiği çiğnenmiştir. Ancak, ifade hukuki açıdan da sakıncalar içermektedir. İfadenin “iddia” diye nitelendirilmesi hukuki sorumluluğu değiştirmez. Haksız Fiiller Yasası’nın 17. Maddesinin, 2. Fıkrası’nın aşağıda aktardığımız bölümü “iddia”nın sorumluluktan kurtarmadığını gösteriyor:
...Bir kimse zemmedici(kötüleyici i.ö.) bir beyandan dolayı, sadece -
(a) beyanını başkasının beyanını tekrarlamak veya şayia, rivayet veya söylenti yoluyla yapmış olması... sebebiyle daha az sorumlu olmaz veya sorumluluğu hafiflemez...
Kadın beyanı esastır ilkesi, kadına şiddet konusunda kesinlikle önemli bir yaklaşım. Bunun anlaşılması zor değil. Ancak anlaşılmayan, böyle önemli bir ilkenin gündeme getirilmesi için, neden fazlasıyla bulanık ve yargı tarafından da sonuca bağlanmış bir örneğe ihtiyaç duyulduğudur? Neden göz göre göre bir insanın temel insan haklarına saldırı yaratılıyor? Anlamak mümkün değil.