Yunanistan’daki gelişmeleri kendi ‘yaralarımız’ üzerinden okuyoruz.
Kaşıdıkça kanayan, kabardıkça irinlenen, üfledikçe acısı dinmeyen yaralarımız...
***
Ortak yönlerimiz var;
• Hesapsız harcamalarımız.
• Kamudaki verimsizlik, popülizm.
• Erken emekliler, bütçe üstü maaşlar
• Sürekli büyüyen bütçe açığı, dış borç.
• Dayatma paketler
• Çok kazanandan ‘az’ vergiler
• Dar gelirliye ‘yüksek’ dolaylı vergiler
• İrade ve onur kırıcı müdahaleler.
***
Yunanistan’a Avrupa Birliği’nin uyguladığı “dayatma programlar”ı, Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyine dayattığı paketlerle birlikte hissederek, halkın ayaklanmasına öykünüyoruz.
***
Elbette birkaç temel farkımız var.
• Türkiye, pek çok ‘ekonomik yardım’ı geri ödeme talep etmeden yapıyor.
• Yunanistan’da neredeyse Yunan halkına eş Alman ya da Avrupalı nüfus yok.
• Yunanistan’daki ‘sisteme’ dair çürümüşlük aynen ülkemizde de yaşanıyor anca ‘batmıyoruz’ çünkü birileri geliyor, açığı kapatıyor.
• Yunanistan’dan farklı olarak bizde en fazla bağıranlar, en az bedel ödüyor.
***
Bir dönem, Türkiye’den gelen ekonomik paketi uygulamamak için CTP hükümetten çekilmiş ve seçime gitmişti.
Ancak ‘paket’i halka götür(e)memiş, seçim gerekçesini de “Türkiye’nin dayatma paketi” üzerine açıklamamıştı.
O seçimden önce Eroğlu’nun UBP’si sendikalara “imzalı” taahhüt sunmuş, “kazanılmış haklara dokunulmayacak” güvencesi vermişti.
Aslında sendikalar bunun ‘bal gibi’ de yalan olduğunu biliyordu.
Ama “Türkiye’den para akışını sağlayacak bir hükümet”e ihtiyaç vardı.
O seçimi UBP kazandı.
***
Yunanistan’ı içimizde biriktirdiğimiz isyanlarla izliyoruz…
Şunu soruyorum kendi kendime;
• Herhangi bir siyasi partimiz Türkiye ile ‘ekonomik ilişki modeli’mizi referanduma sunar mı?
• Eğer böyle bir referandum olursa Türkiye’ye karşı ‘hayır’ çıkar mı?
Her iki soruya da ‘zor’ derim.
Elbette Yunan halkının ‘onurlu duruşunu’ heyecanla selamlıyorum.
Ancak ‘dersler almamız’ gerektiğini görmeyecek kadar da kaybetmiyorum kendimi...
( * Fakelaki, yolsuzluğun ve rüşvetin Yunanistan'daki özel adı. )