Eğitimci, yazar ve şair Mehmet Kansu’nun 1962-63 yıllarında Limasol’da yazdığı ve aynı yıl Limasol 19 Mayıs Lisesi son sınıf öğrencilerince ilk kez sahnelenen “Ağaçkakanlar” oyunu, bu yıl Kıbrıs Türk Yazarlar Birliği tarafından yeniden yayımlandı.
***
Yayın yönetmenliğini Prof. Dr. Şevket Öznur’un yaptığı bir perdelik fantastik oyun kitabının, editörlüğünü Ceyhan ve Zeliha Özyıldız, kapak tasarımını da İnci Kansu yapmış. İnci Hocam, kitabın kapak tasarımını aslında 1963’te yapmış, günümüzdeki basımda da aynısı kullanılmış.
***
“Polonyalı besteci Frederic Chopin'e ait olduğu düşünülen bir vals, yazılışından yaklaşık 200 yıl sonra New York'taki bir kütüphane kasasında ortaya çıkarıldı” haberini okuduktan kısa süre çaldı telefonum. Telefon ekranımda “M. Kansu” ismini görünce büyük bir heyecanla bastım açma tuşuna.
Her zamanki heyecanıyla selamlaştık çok değer verdiğim ve her daim kendisinden yeni bir şeyler öğrendiğim Kansu Hocayla.
***
Chopin’den ve bulunan valsından bahsettik… “Benimki de o hesap” dedi Kansu Hocam ve “Ağaçkakanlar”ın hikayesini anlattı.
Yazarın 1963-63 yıllarında kaleme aldığı bir perdelik fantastik oyunu, 61 yıl sonra bir dosya yığınının arasında bulunmuş.
Onlarca yıllık gizlenen uykusundan uyanan eser, bu kez de Yazarlar Birliği’nin öncülüğünde, İnci Kansu’nun kapak tasarımıyla yeniden yayımlanmış.
***
M. Kansu ve Fikret Demirağ’ın yönetmenliklerinde sahneye uyarlanan oyundan, 1960 yılında yasallaşan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin çökertilmesinde girişilen trajik olaylar, sosyal ve ekonomik uygulamaların öncü dalgalanmaları da algılanabilir.
***
Kansu, kitabın önsözünde şöyle yazıyor:
“ ‘Limasol 19 Mayıs Lisesi’nde (1961-1964) yazmaya başladığım bir perdelik fantastik, sürreal oyun ‘Ağaçkakanlar’ı; 1963’te tamamlamış ve aynı yıl, çoğunlukla lise son sınıf öğrencilerinin rol aldığı bir etkinlikte, şair arkadaşım Fikret Demirağ ile birlikte yöneterek, öğrenci ve velilere sahnelemiştik.
Yer değiştirme nedeniyle, ‘Ağaçkakanlar’ dosyasını kaybettim. Yıllar sonra, her nasılsa, 2024 Mart ayında diğer dosyalar arasında buldum.
Oyunun, 1964 toplumlararası gerilimlerin, şiddet olaylarının giderek tırmandığının işaret ve duyumlarını sezinlettiği söylenebilir. Elbette, hazin bir aşk öyküsü meltemlerinde.
‘Ağaçkakanlar’ı yeniden okudum. Yazıldığı dönemin hışırtılarını anımsadım. Düzeltme yapmadan yayınlamaya karar verdim. Öylece, otantik.”
***
Ve M. Kansu’dan bir öykü…
“Naif Bir Aşk İçin Çello Ezgisi”…
55-60’larç Baf’ın bir köyü. Cemil ve Keziban çılgın aşklar.
Kaçamak buluşmalar kuytularda.
Bağbozumu ertesinde, komşu köyden dünürcüler Keziban için:
İsyanlar, ağlamalar, odaya kapanmalar… Sonunda, olacak olan olur.
Kabullenir Keziban. Cemil, yüreğinde hiç solmayacakmış gibi
Kırmızı bir gül.
Derken, Londra’daki yeğeninin de yardımıyla Londra’ya uçar. İş bulur, evlenir, çocukları olur.
Bir iş dönüşü, bölge kütüphanesine girer, o sakin ortamda, ilk ve son mektubunu yazar Cemil’e.
Köylüm Cemil;
“Yedi yıl oldu Londra’ya geleli. Bu memleket başka. Sokaklarda, marketlerde insan kalabalığı. Sabah 6 gibi evden çıkar, 6 gibi eve dönerim. Çalıştığım yerdeki ‘ebistat’lar çok acımasız. Meram da anlamazlar.
Beni soru sual edersen, yazdığım gibi işte… Ne güzel günlerdi Cemil. Sonu gelmedi, yazık! Belki de o şarkıdaki gibi: ‘Aşkımız bir yalandı.’
İlk ve son mektubum bu sana. Burada yaşamaktan başka çare yok. Kocam iyi insan. İçkisi, kumarı yok. Çalışkan. Köyümüzdeki günlerimizi hiç unutmadım. Sanki da rüyalardaki aşıklar gibiydik.
Ama buradaki hayata çok sağlam sarılmam gerekir. Benim için artık köye dönüş imkânsız. Çocuklarım burada doğdular. Buralı oldum ben de.
Alıştım Londra’nın sisli ve soğuk havasına, adetlerine, konuşmalarına.
Kocam, çocuklarım buralı yani biz buralı olduk Cemil.
Evlendin sen de herhalde. Çocukların da olmuştur. Mutlu musun?
Köyümüz çok güzel. Buralara gelmeyi düşünme. Toprağına geçir tırnaklarını
Kimseye boyun eğme. Özgür yaşa hayatın boyunca.”
Ekim/Kasım, 2019
Ortaköy/Lefkoşa
Soyut Bir İkilemde / Mehmet Kansu
Ayağa kalktım. Öteki odalarda
sizler uyurken.
Güneş, yine yükselecekti belki de
yükseliyordu: üstümüze boşalan
sorumsuz ışık
ve acımasız.
Ben daha kapıdan çıkmadan
kirli, dayanılmaz kokulu rüzgar
Başlar. Şimdi bir ikilem içinde
üşür gibiyim, işte benim hayatım
Kapıyı dıştan birileri açsa,
çoktan kirletilmiş rüzgar dolar içeriye
ve tam o sırada dam kenarındaki
güvercin dişisine sokulur,
temiz bir aşk için;
Bir ikilem içinde üşür gibiyim
işte benim hayatım.
(Alacakaranlık)