Fark olmalı!
Bence insanların yaşam seçkilerinde, algılarında, değerlendirmelerinde, umutlarında hatta umutsuzluklarında, doğal yaşamın süreçlerinde dahi özgünlük anlamında fark olmalı…
Ayrıntılardır çünkü zamanı değerli kılan ve ayrıntılardır kişisel yapıları tanımlayan.
Bu anlamda, eğitimli insan ile az eğitimli ve/veya eğitimsiz insan arasında ciddi sayılabilecek aykırılıklar var olabilir. Buradaki eğitimden kastım okul, diploma, örgün eğitim değil. İnsanı insan yapan kültürel eğitimden söz ediyorum.
Medyanın etkisi
Hangi kalitede müzik dinlediğimiz, neleri izlediğimiz, kendimizi nasıl donattığımızla ilgili söylemek istediğim. Bunu da günümüzde medya ve medyanın seçimleri etkileyici bir biçimde belirler oldu… Görsel ve yazılı medyaya bilgisayar ortamları da eklendi günümüzde. Örneğin ilk akla gelen, facebook, twitter ve benzeri sosyal paylaşım sitelerinin hatırı sayılır sayıda insan tarafından sıkça kullanılması. Müzik, sinema filmi kesitleri, şiir, kısa öykü, tanıtım yazıları anlamında çok yoğun pencereler halinde gönderiler bulunmakta bu sitelerde ve bireyler bunlara yorumlar yapabilip geniş kitlelerle de paylaşabilmektedirler.
Nitelikli olanları ayrı tutmak kaydı ile burada üzerinde durulmak istenen, medyatik yapıların bireylerin kültürlenme üzerine negatif etki yapabilen dayatmalarıyla ilgilidir.
Medyanın iletişim gücü ve elinde tuttuğu kitlesel yaptırım deneyimleri, tartışmasız her yerde çok etkilidir. Bu bağlamda, ulusların, halkların medyayı hangi anlamda ve neye hizmet etmesi amacıyla kullanması belirgin bir gelecek yapılandırmasıdır benim ölçülerimde. Çünkü aynı eğitim gibi, dış politikadaki stratejiler gibi, ekonomik önlemler gibi bu da ulusal bir politika olarak ele alınarak bu kapsamda değerlendirilmeli ve adım adım sistemleştirilerek yaygınlaştırılmalıdır.
Nasıl yurttaş İstiyoruz?
Hangi anlamda bilinçlenmeye ve derin değerlendirme yapabilen, düşünmeyi bilen insana gereksinim duyuyoruz diye fikir yürüttüğümüzde, ulaşabileceğimiz varsayımlar, çıkarımlar farkı ortaya koyacak tanımlara ulaştırırlar bizi.
Çünkü yaşamın içinde tek tip düşünen, tek tip yazan, tek tip algılayan sistemler faşizmle yaşayan yapılardır. Faşist yapılar ise baskıdan, öfkeden, nefretten, anlayışsızlıktan beslenmektedirler.
Bu bağlamda, politik ayrışımlar gündeme gelmektedir ki, bu durum halkın yapılanışı içinde satranç oynarcasına sistemin zayıflıklarını bulup onarmakla kotarılabilir. Stratejistler bölmek için de birleştirmek için de benzer taktikler kullanabilmektedirler.
4. Kuvvet olarak medya
Ne yiyeceğimizden ne içeceğimize, neler giyip, nerelerde bulunacağımıza, nasıl düşünüp nasıl konuşacağımıza kadar belirleyen tarzı ile medya hayatlarımıza girmiştir ve bizleri derinden etkilemektedir. Günümüzde medya geniş ve inanılmaz büyüklükte kuşatma alanına sahip somut bir yapıdır. Medya için demokrasilerde yasama, yürütme ve yargıdan sonra 4. kuvvet olarak sıkça bahsedilmesi medyanın gücünü de ortaya koymaktadır.
Zamanın getirilerini hiç sorgulamadan kabul etmek zamana karşı önlem alamamak değil midir? Yaşamlarımıza giren medya çeşitliliği içinde bugün lehte sayılan tutumlar yarın aleyhte olabilir. Kanımca bunu bilerek, düşünsel yapısını yeni ortamlarda yenileştirebilen insanları toplumumuza kazandırmakla hareket etmeliyiz.
Evet, kesinlikle fark olmalıdır!
Kitap okuyan, dergi ve gazete okuyan, TV izlerken neleri tercih ettiğini anlayabildiğimiz ve önemsediğimiz gençlerimizde, bizden daha ilerici; bizden daha yapıcı; bizden daha sağduyu ve ön görüsel gelişmişlik doğrultusunda fark olmalıdır.
Bu farkı nasıl yaratacağız toplum olarak?
Yurtsever insanı nasıl yetiştireceğiz?
Çevreye duyarlılığı, hoşgörüyü, özgüveni, barışçıl olmayı, düşünmeyi ve sorgulayabilmeyi, dinlemeyi ve anlamaya çalışmayı nasıl geliştireceğiz?
Hani derler ya “eğitim sisteminin en temel amaçlarından biri de ‘iyi insan’ yetiştirmektir, peki biz iyi insandan ne anladığımıza ne zaman karar verip bu iyi insanı yetiştirmeye başlayacağız toplumumuzun geleceği için?
Önce bunları sorgulamalıyız kanımca…
Ve bütünsel bir yaklaşımla medyadan siyasi partilere, sivil toplum örgütlerinden sendikalara ve toplumun her kesiminin ortak hedefleriyle planlamalıyız ülkemizin geleceğini…
Farkı, farklılıklara saygılı ve farklılıkları zenginlik olarak gören farklı insanlar yetiştirerek yaratabileceğiz…
Tek tipleşmek, aynılaşmak, her şeyin birbirine benzemesi bizleri ancak fakir bir toplum yapısına, hatta yalnızca sayısal olarak kalabalık bir insan topluluğuna götürebilir…