Türkiye’de Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, Yargıtay'ın CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na verilen hapis cezasını onamasının ardından sosyal medya hesabından bir paylaşım yapmış ve Kaftancıoğlu'nu Halide Edip Adıvar'a benzeterek, "Sayın Kaftancıoğlu, Halide Edip, 23 Mayıs 1919 günü İngiliz işgali altındaki İstanbul Sultanahmet meydanında özgürlük nutku atmıştı. İşgalciler bile Ona, senin gibi ceza vermemişlerdi. Türk kadınlarını sizin şahsınızda kutluyorum" demişti…
Uzun’un dün rütbesi geri alındı…
-*-*-
Türkiye’de yaşanan her “kirli” tavrın benzeri bizde de vardır…
Tabii orada hedef başkadır, burada hedef başkadır…
-*-*-
KKTC’de gazeteci arkadaşımız Ulaş Barış, özel bir web tv kanalından kovuldu…
Sebep mi?
Ulaş, federal çözüm yanlısıdır…
-*-*-
Özgür Gazete’de çok iyi kara mizah yapan Mahmut Anayasa’ya da Polis Genel Müdürü dava açtı…
Tabii ki gazeteye de…
Açmasın mı?
Açsın tabii ki!
Paşa gönlü bilir!
-*-*-
Sadece üç örnek verdim…
İkisi bizden, biri Türkiye’den…
-*-*-
Uzun’un söylediği veya yazdığı mesaj, bence muhteşem…
Ulaş’ın savunduğu “federal çözüm”; kaçınılmaz…
Ve Mahmut Anayasa’nın esprileri “ciddi” anlamda güldürüyor…
-*-*-
Mesela Mahmut’un son esprilerinden biri, benim bugünkü öteki yazıya da “ilham” verdi…
Mahmut, Ersin Tatar’ın “KKTC her geçen gün daha da güçleniyor” şeklindeki sözlerini aldı ve üzerine “Dünya’nın en kısa fıkrası” diye yazıp, tweet olarak paylaştı.
Son günlerde en çok güldüğüm fıkra budur…
-*-*-
Herkes biliyor ki; Türkiye’de çok ciddi bir demokrasi sıkıntısı yaşanıyor.
Siyaseti yönetenler, “çok tehlikeli bir demokrasi pozisyonu” yaratıyor ve yargıya mutlak anlamda hükmedebiliyor.
-*-*-
Yine hemen herkes biliyor ki; Kıbrıs’ta çözüm olacaksa, bu çözümün adı üç aşağı beş yukarı “iki bölgeli, iki toplumlu, federal bir çözüm” olacak…
-*-*-
Ve yine herkes çok iyi biliyor ki; Mahmut Anayasa’nın esprileri, güldürmektedir ama güldürmenin ötesinde dile getirdiği her mesaj, gerçek hayatımızdır…
-*-*-
Ve bize her gün yalan söyleyenler için haliyle bu gerçeklerin “dillendirilmemesi” tek hedeftir.
Ve ne yapıyorlar?
Aslında yaptıkları “yeni bir şey” değildir.
-*-*-
Özellikle Kuzey Kıbrıs’ta yaşananlar, 1958’den beri “farklı kimliklere bürünmüş” şer odaklarının her zaman yaptığıdır.
-*-*-
Haaa bu arada onların keyfi hep yerindedir…
-*-*-
Bu arada hafiften belirtmek isterim ki; CTP’lilere, “sizinle görüşmem çünkü aranızda PKK’lılar var” diyen kardeşimizin son Kıbrıs ziyaretinde, doğrusu kim ya da kimlerle “golf” oynadığı şahsımın çok ciddi merakları arasındadır ki bu da ayrı bir mesele…
-*-*-
Acaba diyorum, mesela CTP Lefkoşa Milletvekili Doğuş Derya aynı kişi ya da kişilerle golf oynarsa, vatana ihanet mi etmiş olacaktır?
-*-*-
Neyse, gelelim sonuca…
Vatan hainliği edebiyatı, yıllardır var olan bir edebiyat türüdür…
“Atın bu adamı işten” tavırları - yani ekmekle oynama tehditleri, en klasik yöntemleridir…
-*-*-
Üstelik, sadece Kaftancıoğlu, Ulaş ya da Mahmut gibi tescilli muhalif karakterlere “ders vermek”, ya da CTP’ye “ayar çekmeye çalışmak” değildir hedefleri!
Örneğin Türkiye’yi bir yana bırakalım; Kıbrıs’ta UBP’nin seçilmiş genel başkanına kadar uzanan bir “şantaj” mesaisi söz konusudur…
Faiz Sucuoğlu’nu da “aynı” ya da “benzer” yöntemlerle yediler…
Sucuoğlu’nu seçenlerin sus pus olması için en az 6 bin UBP’liyi de susturmayı kesinlikle başardılar…
-*-*-
UBP’nin genel sekreterine, eski Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü’ne, hatta Cumhurbaşkanlığı’nın mevcut Müzakerecisine kadar varan “korkutmaca”lar söz konusudur!
-*-*-
Ve Türkiye’deki “hedef” bir yana; Kıbrıs’ta bütün bu “faşist”, “kirli”, “ahlaksız” ya da en basit ifadeyle “anti demokratik” tutumun tek bir sebebi vardır: “KIBRIS’TA OLASI BİR SİYASİ ÇÖZÜMÜ ENGELLEMEK!”…
-*-*-
“Bir bir daha iki”…
Konu, o kadar apaçık bir gerçektir…
Recep İvedik devleti!
Tek tek bakanlıklara bağlı dairelerin, kurumların “gidişatlarına” bakalım…
Mesela balıkçılık, turizm, narenciye, tahıl üretimi, yollar, elektrik, spor, kültür, dış ilişkiler, ulaşım, bayındırlık, hayvancılık, eğitim…
Bir tek ilerleme bulamazsınız!
-*-*-
Ama Ersin Tatar diyor ki, “KKTC her geçen gün güçlenmektedir!”…
-*-*-
Yemin ederim ki artık dalga geçmek veya eleştirmek istemiyorum.
Kimse istemiyor, bundan eminim.
Arkadaşlarla sık sık bu konuyu konuşuyoruz; inanın herkes acıyor.
Acınacak bir hale düştü.
-*-*-
Sus kardeşim!
Niye gerekli gereksiz bir yığın açıklama yapıyorsun ki?
Niye ahaliyi kandıracağım diyerek, kendi kendini kandırıyorsun?
Allah aşkına, KKTC nerede güçleniyor?
Pahalılıkta mı?
Enflasyonda Dünya birinciliği mi?
Türk Lirası kullanımı nedeniyle her an fakirleşerek mi?
-*-*-
Gerçekten yok mu birileri bu arkadaşa “dur, lütfen başka açıklama yapma, başka fotoğraf paylaşma, daha fazla rezil olma” diyecek?
-*-*-
Seviye, Recep İvedik seviyesi!
Biraz yukarı çekebilse, hani Cem Yılmaz, Ata Demirer, Yılmaz Erdoğan falan!
Değil!
Kesinlikle Recep İvedik!
-*-*-
İnsanlar günde bir öğün yemek yiyor, iki öğün kuru ekmekle dahi idare edemiyor; arkadaş ülkenin her geçen gün güçlendiğinden söz ediyor!
Sonra da televizyon programına çıkıp, “bana şöyle diyorlar, böyle diyorlar” diye ağlıyor.
Sus kardeşim!
-*-*-
KKTC devlet mi, yoksa Karagöz Perdesi mi?
Dostumuz – kardeşimiz Azerbaycan, KKTC’nin tanınması ya da en küçük temasta bulunulması konusunda son derece titizdir! Titizlik, “uzak durma” konusundadır… Dostumuz – kardeşimiz Filistin’in bize yani KKTC devletine karşı tutumu daha da “utanç” vericidir… Ve uluslararası ilişkiler de bunu gerektirmektedir… Benim derdim mi? Benim derdim, özellikle Filistin ve Azerbaycan konusunda “bize” sürekli yalan söyleniyor olmasıdır… Haaa bu arada belirtelim, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas kardeşimiz, geçenlerde Kıbrıs’taydı… Kimse, Abbas’a, “bize de buyur” falan demedi ve gelmediği için de küfretmedi… Ne ilginç değil mi?