Faşistlerin ve hırsızların Pile mağlubiyeti!

Serhat İncirli

Müzakere ederek Pile - Arçoz yolunu açmamız gerekirdi!
Veya müzakere etmeden, bu yolu kesinlikle açamazdık, bunu da biliyorduk!
Dendik!
İnsanların üzerine şiro sürdük!
Olmadı!

-*-*-

Bu söylediklerim doğru mu?
Sanırım doğruluğu konusunda herkes hemfikirdir!
Hatta Tahsin abi da!

-*-*-

Biz ne yaptık?
Evet başta uzun süre müzakere ettik ama BM Barış Gücü gecikti, geciktirdi!
Ve Tahsin abime göre, “haklı olarak” zor kullandık!
Ne halse, öteki yazıda da okuyacağınız gibi, mesela hastaneler bekleyebilirdi ama bu yol daha fazla bekleyemezdi!

-*-*-

Barış Gücü askerlerini yumruklayarak, araçları üzerine şiro sürerek ne kazandık?
Müzakerelere geri dönmeyi başardık!
Yani başlangıç noktasına geri döndük!

-*-*-

Ne kaybettik?
Kaybedecek bir şeyimiz pek yoktu ama olan itibarı da “voyvodalık, vordoluk, saldırganlık, medeniyetsizlik, cahillik” seviyesine çektik!
Cahiliye cemaatimiz kahramanlık taslıyor ama tüm Dünya kıçıyla bize gülüyor!

-*-*-

Olay tamamen budur…
Ve çok iyi anlaşılmıştır ki, “yolu yapacağız” iddiası da tamamen müzakere ederek ama aynı zamanda “ne vererek yapacağımız”la sınırlıdır!
Yani dediğim gibi, en baştayız!
Oturup konuşmak zorundayız!
Ve bu yolu yapacaksak, karşılığında hangi “tavizi” vereceğimizi de saptamak zorunluluğumuz var!

-*-*-

Pile - Arçoz veya Pile - Yiğitler yolu gerginliği, kesinlikle yolun yapımı ile alakalı değildir…
Bu gerçek gün gibi ortadadır…
Bu gerginliğin çeşitli sebepleri olabilir ama en belirgin olanı, olası müzakereleri Türkiye’deki yönetime rağmen baltalamaya çalışmaktır…

-*-*-

Pile - Arçoz gerginliği, Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak bugüne kadar yaşanmış en yüksek oranda yenilgi içeren, en bariz mağlubiyetimizdir…
Rezil olduk!
Suçlandık!
Hiç bir şey elde edemedik!

-*-*-

Haaa bazıları, “gücümüzü gösterdik” endamındadır ki onları ikiye ayırmak şarttır:
Birinci sırada, çözümsüzlüğü maddi kazanıma çevirmeyi başarmış hırsız - rüşvetçi takımı…
İkinci sırada ise temelden her çözüme karşı faşist güruh…

-*-*-

Ve Pile - Yiğitler gerginliği, bir gerçeği daha su yüzüne çıkarmıştır ki o da, hala Kıbrıs meselesinde, Tayyip Erdoğan’ın mutlak gücü ve kudretli yanında, bazı gizli güçlerin varlığıdır… 

-*-*-

Ve bir gerçek daha gayet belirgindir; bundan böyle eşit egemen golyandro sapı siyaseti bir daha gündeme gelmeyecektir…

-*-*-

Normal koşullarda, demokratik bir ortamda, hukuk devletinde yaşıyor olsaydık; şu anda Tahsin Ertuğruloğlu’nun istifadan aşka hiç bir seçeneği yoktu!
Ama biliyorsunuz, hangi açıdan bakarsak bakalım, ortam normal değildir, demokratik hiç değildir, hukuktan söz etmekte komikliktir!

-*-*-

Kavga neden çıkarıldı?
Kim istedi bu kavgayı?
Neden istedi?
Neden başladığımız yere geri geldik?
Erdoğan bu kavgada var mı yok mu?
Yoksa, Tahsin abi tek başına yapamazdı sanırım…
Peki Tahsin abiye “yürü arkandayız” diyen veya diyenler varsa kimlerdir?

-*-*-

Ne isterse olsun, sonuç, Kıbrıs meselesi genelinde, Türk tarafı adına baştan aşağıya fiyaskodur, rezalettir!


KKTC’de bitmeyen hastaneler ve 
Cim Bom’da İcardi’nin yeni partneri!

Güzelyurt Hastanesi’nin yapımına başlandığında, Nuh Peygamber de gemisinin iskeletini hazırlıyordu…
Büyük Tufan gerçekleşti, Nuh gitti - bitti; Ağrı Dağı tepesinde geminin kalıntılarını hala arıyorlar; bizim hastane bitmedi…

-*-*-

Lefkoşa’ya alkol ve uyuşturucu bağımlılığı ile ilgili bir merkez de yapıyorlardı…
Akıl Hastanesi yanındaki bu bina da yarım kaldı… 
O da Nuh zamanından…
Herkes bunu tamamen unutmuş durumda!
Binanın atıl karkası içinde ağaçlar büyüyor şu anda!

-*-*-

Bu arada çoktandır kimse 500 yataklı hastane uydurmalarına da girişmiş değil… 
Lefkoşa’ya 500 yataklı hastane yapıyoruz!!!
Salla gitsin!
5 bin yataklı da yapsanız artık yetişmez çünkü nüfusta ipin ucu kaçtı!
Bu yalana da alışmıştık, birileri lütfen bunu tekrar etsin da ferah edelim…
En azından Faiz Sucuoğlu, yerini biliyor, gitsin bir daha işaret etsin, fotoğraflar çekilsin!

-*-*-

Girne Hastanesi mi?
Ali Pilli Nuh Peygamber’in bir gün karnı ağrımıştı, gidip kendisini kontrol etmiş, “soğukladın, osur da geçer” demişti ve Güzelyurt’taki hastaneyi 2020 içinde kesin bitirecekleri sözünü vermişti!
Sonra bakanlar geldi, geçti, yanılmıyorsam en son İzlem Gürçağ Altuğra bakanımız, “Kasım 2023” demişti!
Bitişini göremedi!
Şimdi Hakan Dinçyürek doktorumuz yeni bakan…
Mart 2024’ü yeni bitiş tarihi olarak verdi!

-*-*-

İnşallah biter!
Amin!

-*-*-

Bu arada KKTC adına üzücü, Galatasaray adına sevindirici bir haber vereyim…
Ben de görüntüleri inceledim, haberi falan okumadım… 
Yani görüntülerden yola çıkarak bir yorum yapıyorum; Ersin Tatar, Galatasaray’a gidiyor!
Galatasaray Başkanı, kendisine 10 numaralı formayı verdi bile!

-*-*-

Forvette, İcardi ile birlikte çift santrafor – saplamacı olarak oynayacaklar!
Okan Buruk, “Ersardi olmazsa olmaz, İcardi’nin yanına bir süper kafa golcüsü daha lazım” demiş…
Hep KKTC ahalisini güldürecek değil ya, biraz da Cim Bom camiası gülsün!

-*-*-

Ve ayrıca hep İcardi saplayacak değil ya, Ersardi de saplasın!

-*-*-

İnşallah gider!
Amin!

-*-*-

Hayırlı pazarlar!
Amin!

Sevgili Nazım Çavuşoğlu, ne kadar umurundadır bilmem ama gidişatla ilgili sana bir ipucu vermek istiyorum... BBC’den bir haber: “Taliban, burs kazanan Afgan kadınların üniversite eğitimi için Dubai'ye gitmesine izin vermedi”... Anladın sen ne demek istediğimi değil mi tertibim!