Bir akademisyen diyor ki “Evet korktum.”
“Yurtdışından dönüşte İstanbul üzerinden gelmekten vazgeçtim” diyor. Barış bildirgesine imza koyan akademisyenlerden biri Hasan Ulaş Altıok. “Korktum ama tutuklanmaktan değil” diyor.
Neden peki?
“Yalnız kalmaktan!..”
**
KKTC belli ki Türkiye’ye bağlandı artık. Tamamen…
İlan edilmedi ama KKTC’de Türkiye kanunları işliyor.
Türkiye polisi gelip burada operasyonlar yapıyor, tutukladıklarını uçağa koyupTürkiye’ye götürebiliyor. Biz bunları ‘KKTC’de FETÖ operasyonu’ haberleriyle öğreniyoruz.
KKTC yasalarında ‘suç’ sayılmayan nedenlerle KKTC yurttaşlarına davalar açılabiliyor.
Önce bir akademisyen İzmir’e girerken tutuklandı.
Ardından Şener Levent ve Ali Osman’a Ankara’da açılan davalar bizim polis tarafından tebliğ edildi.
**
Dahası var…
Bir süredir polis ‘yasak yayın’ adı altında kitap bulunduran insanları taciz ediyor.
Kitap ne zaman yasak oldu bizim memlekette de haberimiz yok?
Düşünce suçundan hapse giren kimse yokken bizde ve bunu bir gurur vesilesi yaparken, ne demek oluyor kitaplar nedeniyle insanlara dava getirmek?
Geçen gün daha da vahimi -ve komiği- yaşandı. Mağusa’da bir kişi ‘Kürtçe şarkı dinlediği’ ve/veya USB belleğinde ‘Kürtçe şarkı bulunduğu’ gerekçesiyle kelepçelenip içeri atılmış!
Türküler ne zaman yasak oldu ki KKTC’de?
**
Türkiye kendi içinde bir hesaplaşma içindedir ve demokrasi, hukukun üstünlüğü, özgürlükler çoktandır rafa kalkmıştır.
Türkiye halkları bunun bedelini çok ağır ödüyor ne yazık ki.
Onbinlerce insan sırf Erdoğan ve AKP yandaşı olmadıkları için hapiste, sürgündedir.
İşinden atılanların haddi hesabı yoktur.
İnsanlar konuşamıyor, düşüncesini ifade edemiyor, örgütlenemiyor, hakkını arayamıyor.
Modern yaşamı ve batılılaşmayı 20’nci yüzyılın başlarında hedefleyebilen Türkiye’ye ve Türkiye insanına yakışmayan bu uygulamalar bir Kıbrıslı Türk olarak beni üzüyor, orada yaşayan insanlar için endişelendiriyor.
Zira Türkiye’de faşizm -bir kez daha- kol geziyor.
**
Lakin artık endişenin sınırları Misak-ı Milli’nin ötesine taştı, bizim adaya kadar ulaştı.
Kimse parmağının arkasına saklanmasın: Faşizm KKTC’de de kapının hemen dışındadır.
Faşizm illa ki Hitler gibi insanları fırında yakmayı gerektirmez.
Pinochet gibi sahada toplu infaz emri vermek de gerekmez.
Kenan Evren’in yaptığı gibi 17 yaşındaki Erdal Eren’i yaşını büyültüp asmak da şart değil.
Faşizm bir korku yönetimidir.
Bir ‘hedef’ seçer, onları susturur.
Geridekilere de ‘sıkıysa konuşun’ mesajı verir.
Kitleler susarsa, faşizm gelir, yerleşir.
Tam o noktadayız.