İstanbul’daki yemek krizi gereğinden fazla büyütüldü. Hafta başı İstanbul’da yapılan BM İnsani Yardım zirvesi Kıbrıs görüşmelerinde kriz yarattı.
Dünya’dan çok az devlet ve hükümet başkanının katıldığı, daha çok temsilci gönderilen bu toplantıya Anastasiadis özellikle katıldı.
Gerek var mıydı?
Bence yoktu. Ama Anastasiadis seçim öncesi Rum seçmenlere “işte ben tanınmış Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak İstanbul’daki bu zirveye katılarak Erdoğan’la da doğrudan görüşeceğim ve Kıbrıs bayrağını da İstanbul’da göndere çektireceğim” mesajını vermek istedi. Bunda başarılı da oldu. Anketlerde % 30’un altında görülen partisi Disi’nin oyları % 30’un üzerine çıktı.
Anastasiadis İstanbul’a gidince kendi açısından ofside’a düşen Erdoğan da bir gerekçe yaratarak liderler onuruna verdiği yemeğe Akıncı’yı da davet etti. Elbette bu daveti yapmadan once BM ile görüştü, onlardan Akıncı için kısa bir randevu da aldı ve daveti öyle yaptı.
Akıncı bu davete icabet etmemezlik yapamazdı. Erdoğan bu daveti yaptıktan ve BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’dan randevu da aldıktan sonra Akıncı hangi gerekçe ile bu daveti geri çevirecekti. Bu doğru olmazdı. Bence Akıncı yemeğe katılmakla doğru yaptı.
Bu durumda Anastasiadis yemeğe katılmamakla o da kendi açısından doğru bir karar aldı. Bana göre Anastasiadis Eide’nin bu daveti kendisine haber verirken söylediği “size aynı masaya yan yana oturtmak niyetindeyiz” teklifine ezber bozucu bir tavırla “neden olmasın, Mustafa benim çok yakın arkadaşımdır, tabii ki yan yana oturabiliriz, belki birlikte Genel sekreter ve Erdoğan’la da ayak üstü bir görüşme yaparız” diyebilirdi. Gerçekten böyle bir tavır ezber bozucu olurdu.
Ama hayır. Anastasiadis bunu yapmadı. Aksine feveran etti. Yalnızca yemeğe katılmayarak da tepkisini ortaya koyabilecekken ve görüşme sürecine olumsuzluk taşımamaya özen göstercekken hem Eide ile hem de Akıncı ile dün ve bugün yapacağı görüşmeleri de iptal ederek tepkinin dozunu artırdı.
Bu da geçtiğimiz Pazar gün yapılan Rum seçimlerinden sonra hemen herkesin hızlanmasını beklediği görüşmeleri çıkmaza sürükledi.
Şimdi buradan geriye nasıl dönülecek?
Anastasiadis ve Rum tarafı faturayı Eide’ye keserek işin içinden sıyrılmaya çaılışıyor. Resmi olarak değil ama Rum basını aracılığıyla Eide’nin görevden alınması tartıştırılıyor.
Böyle bir gelişme gerçekten bütün görüşme sürecini tehlikeye atar. Çünkü Rum tarafı her sıkıştığında topun ağzına BM özel temsilcisini koyarak ya görevden alınmasını, ya da istifa ederek ayrılmasını sağlıyor. Bu kez buna fırsat verilmemelidir.
ABD Başkan yardımcısı Biden da önceki gün iki liderle telefon görüşmesi yaptı. Biden’ın telefon görüşmesi çok önceden saatine kadar programlanmıştı. Amaç da Rum seçimlerinden sonra görüşme sürecini hızlanması ve çözümün yıl sonundan önce gerçekleşmesi içindi. Bunun yerine kriz konuşuldu. Rum tarafı Biden’ın Anastasiadis’i haklı bulduğunu açıkladı. Türk tarafı da tam tersi Biden’ın Anastasiadis’in tepkisini aşırı bulduğunu iddia etti.
Kim haklı, kim suçlu meselesini çoktan kapatmamız ve önümüze bakmamız gerekir. Şimdi birbirimiz suçlama zamanı değil. Bunun yerine yıl sonundan önce çözüme gitmek için çabalarımızı iki, hatta üç, dört katına çıkarmak gerekir.
Anastasiadis bu zirveye gitmeseydi, Akıncı da davet edilmeyecekti. Rum seçimleri de Pazar gün sonuçlandığına göre görüşme süreci hızlanacak ve sonuç alıcı adımlar atılması olanakları araştırılabilecekti.
Olmadı.
Bazı ezberler bozulmadan olacağı da yok. Halbuki Kıbrıslıların harcayacak çok zamanı da kalmadı. Dile kolay çözümsüz 50 yıldan fazla bir zaman.
Yani bir ömür.
Daha kaç ömür tüketeceğiz?