Neriman Cahit
EN İNCE
“Gezindi mazinin odalarında / gizlice / içe döktü söze geldi / en ince / uçtu o en yükseği / kimse bilmez kime düştü / neye bakar öylece uçurum asılı kaldı boynunda…
Kesme sözü dağ devrilir / dağ devrilir maşuk gider / aşık kalır altında…
Hangi dilde anlatılır / bir yüreğin yanışı / nasıl hiçbir kitapta / dokunsan taş da yanar / O, en noktasında / sen ıslandıkça / çok ıslandıkça…
Söz kesildi… Ömür biçildi / eski bir fotoğraftır / can artık cananda / eylüldür… Yaklaşma / yaklaşma! / Kanatır ayaklarını / cankırıkları…”
***
Yukarıdaki şiir değerli Şairimiz Feriha Altıok’un yeni çıkan – yaşamı – neredeyse: ‘Yaşamak, okumak ve yazmaktan’ ibaret olan bir şairin… Tüm bunları inci dizer gibi – dizelere ve müthiş bir başarıyla (84) sayfalık bir ‘Armağan Paketi’ olarak bize sunduğu… Daha elimize alıp da ilk şiirini (yukarıdaki şiir) okurkenden, masmavi sımsıcak bir sevgi yumağı gibi yüreğimize yerleşen bir çalışma…
Kitabın bir artı değeri de kapak tasarımının: Ümit İnatçı’nın yaptığı güzelim bir çalışma…
KHORA YAYINI…
Kitap bir ‘Khora Yayını…’
Yayına: Nazen Şansal hazırlamış. Dizgi: E. Sabih Benzetsel. Sayfa Tasarımı: Ömer Tatlısu… Ve, Okman Printing’de basılmış…
Feriha’nın şiirlerinde gayet başarılı simge ve benzetmeler var. Bana: “Şiirin ölçüsü sözcük müdür, dize midir, imge midir?” diye sorsalar: “İMGE” yanıtını veririm hemen… Çünkü imge, birbiriyle ilintili olmayan sözcükleri, adeta büyü gibi yan yana getirmek… Ve, yan yana gelen sözcüklerden ‘yeni bir anlam üretmek’ işidir.
Bu yeni anlam, şiirin ölçüsüdür bence.
Bunun için imgelerin güzelliğini ve çağrışım gücünü okur da duyumsamalıdır… Ki, işte bu da şairin başarısına kalmıştır… Feriha, bu konuda çok başarılıdır… Ama… Tabii, bu demek değildir ki şiir de sıcaklığını yitirecek ve okura soğuk duracak… Çünkü, bilinen bir söz var bu konuda: “Her okur, şiiri yeniden okur ve yaratır…”
***
“Mutlu aşk yoktur” diyen şairin sözüne, “Mutlu şair yoktur” sözünü eklesek… Yanlış yapmış olur muyuz acaba… Ben bu sözün, büyük bir yanlışlık taşımadığını sanıyorum…
Aslında şiir: Dilden yeni bir dil yaratmaktır…
Feriha da bunu yapıyor…
Ve, bu konuda hayli de başarılı…
-------------------------------------------------------------------------------------
KIBRIS’TA NAMIK KEMAL EFSANESİ MAĞUSA’DA BİR ÖZGÜRLÜK ANITI…
Bir süredir satırlarının altını aklımda çizerek ve zamana yayarak okuduğum bir kitap var.
• “Kıbrıs’ta Namık Kemal Efsanesi
Mağusa’da bir özgürlük Anıtı…”
Kitap: “Kıbrıs Türk Yazarlar Birliği Yayını” olarak çıkmış ve:
• Ali Nesim – Fehmi Tuncel ve Şevket Öznur’un ortaklaşa çalışımı ile hayat bulmuş… Ve, gerçekten de: “Hem Edebi hem de gerçek ve çok önemli bir misafirimizin – maalesef “sürgün – hapis” olsa da Namık Kemal’in (38) aylık ‘Kıbrıs Sürgünlüğü’ - Kıbrıs’a kalebent olarak gelmesi – Ve, burada geçirdiği günlerin – anılarının bize armağanıdır… Bu üç değerli yazarımız tarafından…
Daha da ötesi: Sevgili Ali Nesim’i, kitap yayına hazırlanırken yitirmiş olmamız… (280) sayfalık kitabın her sayfası değil… Her satırı insanın yüreğini burkuyor…
ÖZGÜRLÜK SEMBOLÜ…
Lütfen bu kitabı alın ve okuyun…
Eminim ki çok etkileneceksiniz…
Tıpkı Mağusa Halkı + Kıbrıs Türk Aydınları gibi… Özellikle de İngilizlerin, Ada’yı devralmasından sonra, o dönemin aydınları, Namık Kemal’in: “Zalim olsa da ne rütbe bî-perva / yine bünyâd-ı zulmü biz yıkarız / Merkez-i hâke atsalar bizi / Küre-i arzı patlatır çıkarız!” şiirini, kendilerine slogan olarak benimsemişler… Ve, toplumu bilinçlendirmek için çok önemli olduğunu anladıkları: “Gazete + Tiyatro alanında bol bol kullanmışlardır…”
***
Başta Mağusalılar olmak üzere, Kıbrıslılar Namık Kemal’i o kadar çok benimseyip sevmişlerdir ki… Mağusa’ya – İngiliz Döneminde gayet zor koşullar altında: 15 Mart 1953 yılında büyük bir tören ve coşkuyla ‘Onun büstünü’ dikmişlerdir…
Bu kadarla da kalmayıp: (1944) yılında Namık Kemal Ortaokulu açılmış.l.. Bu okul (1952) yılında ‘lise’ye’ dönüştürülmüştür.
***
Özetle: Bu kitaptan öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki… Sadece, kitabın yazarlarının değil… Onunla ilgili yazılanları da zevkle okuyacaksınız…