Türkiye'deki ‘darbe girişimi’ ve “FETÖ” diye isimlendirilen grubun Kıbrıs’ın kuzeyinde de uzantılarının olabilme ihtimali şimdilerin en medyatik konusu…
Böylesi bir durumla ilk kez karşılaşıyoruz ve hemen hemen hepimiz ciddi bir sınavdan geçiyoruz.
Özellikle medya, sosyal medya, KKTC hukuk sistemi, polis örgütü, askeri unsurlar ve siyaset kurumu.
Hepimiz önemli bir sınavdayız ve çok tarihi günlerden geçiyoruz.
Bir kere büyük çoğunluk şunda hemfikir; bu grubun kuzey Kıbrıs’ta da uzantıları olabilir.
Şimdi bu tespitten yola çıkarak eğer bir soruşturma ya da arama yapılacaksa ele dikkat etmemiz gereken evrensel değerler var.
Bir kere mahkeme süreçleri tamamlanmadan herkes suçsuzdur, bir yere not etmek lazım.
Gazeteler, gazeteciler kanıtsız, belgesiz kimseyi “terör örgütü” üyeliği gibi çok ağır bir suçlama ile işaret etmemelidir.
Sosyal medyadaki sahte hesaplara, orada yazılanlara gerçek ve doğru bilgiymiş gibi sarılmak hepimize zarar verebilir.
Kafadan bilgilerle, tamamen hayal ürünü senaryolarla kimse suçlanmamalıdır.
Eğer bir soruşturma varsa güvenliği sağlamakla yükümlü polis örgütü sağlıklı bilgileri toplumla paylaşmalıdır.
Resmi açıklamalar dışında birilerine garezi olanların “O da FETÖ’cü, bu da FETÖ’cü” gibi sonu olmayan suçlamalarına inanılmamalıdır.
Yaratılan korku dünyası ve suçlamaya müsait bu yeni düzende ihtiyacımız olan sağlıklı doğru bilgidir.
Türkiye’yi yönetenlerden de beklenen Kıbrıs’ın kuzeyindeki yönetime ve güvenlik güçlerini yetkili makam olarak muhatap almasıdır.
Örneğin TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “Kuzey Kıbrıs’a FETÖ’cüler kaçtı, gidip alacağız” mealindeki açıklaması korkunç bir gaftır!
Kuzey Kıbrıs’taki güvenlik güçleri, bağımsız yargı dururken eğer ortada bir suç ya da suç unsuru varken Türkiye’nin buralarda “mahkeme kesilmesi”ne gerek yok!
Eğer hukuka aykırı bir durum varsa mahkemelerimiz konuyu açıklığa kavuşturmalıdır.
Yabancı bir ülke kendi iç dertleri nedeniyle bir cinnet hali yaşıyor diye illa ki bizim de bu cinnete kapılmamıza gerek yok.
Özellikle de siyaset kurumunun buna çok dikkat etmesi gerekiyor!
Sırf AKP’yi yönetenlere şirin görünmek için Türkiye’deki ATV’ye telefonla bağlanan Hüseyin Özgürgün’ün “Bizde de bağlantıları vardır” mealinde açıklama yapmasını Başbakan’ın deneyimsizliğine veriyorum.
Madem ki “bağlantıları” var, bul çıkar, yargıla kanıtla sayın Başbakan!..
Sizin gibi sorumlu görevdeki bir siyasetçinin yapması gereken budur.
Ha eğer bu “bağlantı” kanıtlanmazsa da açıklama yüzünden özür dilemek de erdemdir.
Olayın siyasi boyutu dışında askeri boyutu da önemli.
* * *
Konuya sağduyu ile yaklaşan gazetelerimiz ve televizyonlarımız emekli Kıbrıslı Türk komutanlara mikrofon uzatıyor son birkaç gündür.
KANAL SİM General Salih Cengaver Cem ile, HAVADİS Albay Cenk Diler ile, YENİDÜZEN de Kurmay Albay Mustafa Kemal Tümkan ile konuyu konuşmuş.
General Salih Cengaver Cem, Kuzey Kıbrıs’taki istihbarat ve güvenlik sorununa dikkat çekerek “yasadışı dinlemelere” işaret etti.
Mustafa Kemal Tümkan darbe girişimi yapan grubun Kuzey Kıbrıs’taki “ağabeylerinin” kimler olduğunu soruyor.
Albay Cenk Diler de telefonların dinlenmesi konusuna özellikle eğiliyor.
Bu üç röportajdan şunu çıkarıyoruz; Kıbrıs’ın kuzeyinde siyaset kurumu yasadışı militer gruplar tarafından dinleniyor olabilir, güvenliği sağlamakla sorumlu unsurlar, mahkeme ve siyaset bu tehlikeye dikkat etmeli…
* * *
En başında dediğim gibi, ne yazık ki Türkiye’deki olumsuz gelişmeler Kıbrıs’ın kuzeyinde de negatif anlamda kendini hissettirmeye başladı.
Yapmamız gereken evrensel hukuk değerleri ve insan hakları temelinde mahkemelere güvenmek ve KKTC mahkemeleri üzerinden başlayacak ya da başlaması muhtemel soruşturmaya odaklanmaktır.
Gerisi dedikodudur, çamurdur, etik dışı suçlamadan da ileriye gitmez.
Umarım bu süreci sorunsuz atlatırız.
Zira herkesin birini “terörist” ilan ettiği günlere doğru ilerlemek, o yönde işaretler vermek ne demokrasimize, ne hukuk sistemimize ne de medyamıza yarar.
Bu gidişat bize kötüye doğru yol aldığımızı gösteriyor.
Bir an önce yanlıştan vazgeçmeli ve hukuka, evrensel değerlere bağlı bağımsız soruşturma ve yargıya güvenmeliyiz.
Başka yolu yok.
* * *
Gelelim köşe yazımın başlığına…
O başlığı sizin bu yazıyı okumanız için bilerek kullandım.
“FETÖ’cüler kim” diye çok merak ettiniz değil mi?
Tiraj yakalamak, ilgi çekmek, birilerine yakıştırma yapmak işte bu kadar kolay.
“FETÖ’cüler kim” sorusunun cevabı bağımsız yargıdadır dostlar, bağımsız mahkemelerimizde, gazete sayfalarında değil!
Böylesi zamanlarda birilerini “terörist” ilan etmek, birilerini suçlamak yerine doğru-resmi bilgiye sarılmak yapılacak en iyi şey…
Bilmem anlatabildim mi?
-----------------------------------------------------------------------------------------
BİR KARAR…
“Bar”dan AB hizmeti mi?
Dayanışma dikkat çekti, irdelemeye değer bir konu…
1 Temmuz tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 372-2016 sayılı Bakanlar Kurulu kararı Başbakanlık, Avrupa Birliği ilişkileri konusunda danışmanlık hizmeti almak üzere Artopus Ajans isimli bir şirket ile anlaştığını ilan ediyor.
Kararda 2016 yılının 2’nci yarısında AB konusunda danışmanlık hizmeti karşılığında Artopus Ajans LTD’e 39 bin 731 TL ödeneceği belirtiliyor.
“Başbakanlık AB Koordinasyon Merkezi’nin varlığına rağmen dışarıdan hizmet alınıyor olması şüpheli bir durumdur ve araştırılmalıdır” diyor, Dayanışma ve şunları ekliyor: “Yapmış olduğumuz araştırmada Artopus Ajans’a ait internette hiçbir bilgiye ulaşamamış olmamız bizleri söz konusu şirket ile ilgili daha detaylı bir araştırma yapmaya mecbur bırakmıştır.
Yaptığımız araştırmada Artopus Ajans LTD’in şirketler mukkayitliğinde kayıtlı olduğu adresin Girne, Alsancak bölgesinde faaliyet gösteren The Temple isimli bir bar ve AB ilişkileri konusunda hizmet alınacak olan Artopus Ajans direktörünün ise konservatuvar mezunu bir müzisyen olduğu bilgisine ulaştık.
AB Koordinasyon Merkezi başkanı Kudret Akay’ın Artopus Ajans LTD. direktörü Levent Ünal ve The Temple Bar’a yönelik bilinen ilgisi ve ihale sürecinin çalıştırılmadan hizmet alımının gerçekleştirilmiş olması şeffaflık ve kamu kaynaklarının adil paylaşımı ilkeleri gereği dikkat edilmesi gereken noktalardır.
Söz konusu hizmet alımı konusu klasik bir KKTC gerçeği olup, UBP-DP oligarşisinin, kendi sermaye uzantılarını iki yüzlü bir şekilde tüm kurumlara aktarması geleneğidir. Bu geleneğin en iyi bildiği yöntem yakın çevresine para aktarmak için kamu kaynaklarını usulsüz harcama yöntemidir.
Kamu kaynaklarının adil paylaşımı ve şeffaflık ilkeleri gereği Başbakan Hüseyin Özgürgün’ü açıklama yapmaya davet ediyoruz”
Bir ekleme de ben yapayım, Artopus Ajans’ın Kudret Akay’ın olduğuna dair ciddi iddialar var.
Bakalım Başbakan bu duruma ne diyecek?
-----------------------------------------------------------------
BİR GÖZLEM…
Cumhurbaşkanlığı bilgi akışını hızlandırdı
Geçmişte çok yazdım, çok eleştirdim.
Ancak şimdilerde güzel gelişmeler oldu, kaleme almazsam olmazdı.
KKTC Cumhurbaşkanlığı artık haber, bilgi ve açıklama yönünde sağlıklı, hızlı bir akış yakaladı.
Cumhurbaşkanlığı artık teknolojinin bütün özelliklerini kullanarak basını bilgilendiriyor.
Üstelik sadece Kıbrıs sorunu ile ilgili değil, bazı iç konularda bile…
Bu güzel ortamı yaratan ekibe teşekkür ederim.
İyi oldu, çok da güzel oldu.
Umarım devam eder, bu durum kurumsallaşır.
Umarım başkan da ekibi gibi yerel basına gereken önemi verir.