Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Sertoğlu’nun, partisinin ve kendi söylemiyle başka partililerinde umumi arzusu üzerine UBP Lefkoşa Belediye Başkan adayı olmasının ardından, bir süre önce başlattığı FIFA yolculuğunun aksayıp, aksamayacağı tartışılmaya başlandı.
Aslında, aday olup olmama konusunda kendisine yapılan baskılara önceleri göğüs geren hatta, yaptığı yazılı açıklamada kesinlikle aday olmayacağını deklare eden Sertoğlu, bu açıklamasının ardından 2 hafta geçmeden aday olduğunu açıklayarak, büyük bir tutarsızlık öreneği vermiştir.
Madem ki, bu baskılara boyun eğecektin, niye kendini kesin olarak aday olmayacağın konusunda bağladın. Bunu deneyimsizliğine mi verelim ama, deneyimsiz değilsin ki. Hatta, zaman zaman dik duruşun ile temelde sana karşı olan benim bile sempatimi kazanmıştın.
Hele hele, önce içini düzelttiğin 60 yıla yakın Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nun yürekli bir kararla FIFA ile büütnleşmesini ve Kıbrıslı Türklerin dünyaya açılımında büyük mesafe alman, çok tarihi bir olaydı.
Her türlü engellemelere rağmen adım adım o muhteşem sonuca da gidiyordun. Yazık ettin, kendine ve Kıbrıs Türk futboluna.
Umarım, çıktığın Lefkoşa Belediye başkanlığı yolunda başarılı olursun ama sana destek veren tüm yazılı ve görsel medya sana belediye başkan adaylığı için destek vermemiştir. Önce, bu yarışta partiler vardır ve herkes kendi parti adayına odaklanmak zorundadır.
Futbol Federasyonu başkanlığında çok iyi işler yapmış olabilirsin. Futbol Federasyonu’nu çağdaş bir federasyona dönüştürmüş olabilirsin ama aday olduğun Ulusal Birlik Partisi’nin, sahip olduğu belediyelerdeki acıklı hali ortada. Kimi, Lefkoşa Belediyesi gibi resmi iflasını ilan etmiş, kimileri de gizli iflasların tam göbeğinde.
Bu konuyu oy isteyeceğin halka nasıl izah edeceksin sevgili dostum. Keşke, Futbol Federasyonu başkanı olarak kalsaydın ve tarihe geçseydin. Çünkü, belki de sen de UBP’nin yerel yönetimlerdeki iflasını önleyemezsin.
Yine de sana iyi dileklerimi sunuyorum sevgili Sertoğlu.
Gelelim, FIFA yolculuğunun aksayıp, aksamayacağına. Önce, vekil olarak açıkladığın Ali Karavezirler’e güvenim ve itimadım tamdır. Eminim, tüm spor medyası da aynı görüştedir. Oluşturduğun ekipte yer alan Orçun Kamalı da bu iş için biçilmiş kaftandır. Üstelik, Jerome Champagne gibi, bir FIFA duayeni de danışmandır.
Mart görüşmelerinin de, Nisan’ın ikinci haftasına kayması güzel bir şanstır. Lefkoşa Belediye Başkanı seçilsen bile yönetim kurulunun onayı ile Zürih’te yer almak ve görüşmelerin sonunu görmek istemen de güzel.
Ancak, kaybetsen de, kazansan da Futbol Federasyonu’na UBP kimliğin ile döneceksin. Umarım, Futbol Federasyonu’nu siyasetin o çirkin yüzüne teslim etmezsin.
Yine de sana başarılar Sertoğlu ama doğru yanlış, hepimizin partisi var.
***
Olimpiyat Komitesi’nde ne değişecek?
Sürpriz bir kararla KKTC MOK başkanlığından ayrılan Eyyüp Zafer Gökbilen aslına rücu ederek, yıllar önce yola çıktığı Taekwondo, Karate, Aikodo Federasyonu başkanlığına dönerken, geride çok bilinmeyenli bir denklem bıraktı.
Yıllardır, adeta bir çiftlik gibi yönetteiği ve tüm baskılara rağmen, arkasında aldığı TC-UBP desteğiyle KKTC MOK başkanlığına yapışan Gökbilen’in bu ayrılışının altında yeni planlar var diye düşünüyorum.
KKTC MOK başkanlığında yıprandığını, güç kaybettiğini ve yavaş yavaş yolun sonuna geldiğini hisseden Gökbilen, “Onlar beni göndermeden, ben gideyim” diye düşünmüş olabilir diye düşünüyorum.
Ama, giderken kendi oluşturduğu genel kurul ve yönetim kurulu yapısıyle KKTC MOK’daki mutlak üsütünlüğünden vazgeçmeyi asla düşünmeyen Gökbilen, kumandanın kendi elinde olacağı bir başkan murat etmektedir.
Çağdışı bir tüzük ve çarpık üye yapısı ile mutlak hakim olduğu yönetim kurulu ile tepkilerden uzak, KKTC MOK’u yönetmeye çalışan Gökbilen’in yoldaşlarının başkanlık için biribirlerine düştükleri medyaya yansımaya başladı.
Şöyle ki, yakın arkadaşları Serdar Savim ile Osman Erçiner’in kılıçları çektikleri basında yer alırken, Gökbilen’in kimi desteklediği sır gibi. Kim seçilrse seçilsin, hiçbiri KKTC MOK’u yasal zemine oturtmayı düşünmüyor. Sadece, Gökbilen’in devamı olmayı düşünüyorlar.
Bu şekildeki bir KKTC MOK çağdaş bir MOK olamayacaktır. Bu bağlamda, kayıplarda olan Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanı Atasayan’ın 67/99 sayılı yasa ile kurulan MOK’a sahip çıkarak, yeni bir yasal düzenleme ile tüm spor kamuoyunu kucaklayan MOK’u oluşturmalıdır. Yoksa, ha Gökbilen, ha Savim ve ha Erçiner bu yapıyı değiştiremez.
***
Türkiye adına yarışmak
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanımamışlığı nedeniyle sporcularmızın Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında yarıştığı bir vakıadır. Hatta, Türkiye takım (KKTCELL Tekerlekli Sandalye Basketbol takımı gibi) ve bireysel yarışmalarda (Meliz Redif, Yiğitcan Hekimoğlu, Mehmet Baykent gibi) başarılı olmaları halinde Türkiye formasıyle uluslararası müsabakalarda yarıştıkları ve başarılı oldukları da bir gerçek.
Ama, bazı sunucular ve spor yazarları bu çocukların Türkiye adına yarışmalarından öğünç payı çıkarıyorlar. Bazıları da onları uyarıyor. Bu çocuklar Kıbrıslı diye.
İşte, bunun için Kıbrıs’ta barış ve çözüm diyorum. Çünkü biz Kıbrıslı’yız, Kıbrıslı Türküz.
En güzel olanı Kıbrıslı olarak yarışmak değil mi? Bakın, bir millet iki devlet diyen Azerbaycan uluslararası arenada Azerbaycan olarak yarışıyor ve kimse de gocunmuyor.