Antalya Diplomasi Formu, Türkiye’ye, “Devler Ligi”nden çok üst düzey veya en üst düzey katılımcı olmaması hasebiyle, “çok da ahım şahım” diyebileceğimiz bir “prestij” kazandırmamıştır ama yine de son derece önemli bir toplanma halidir…
Türkiye, Ukrayna ve Rusya’nın savaş başladığından bu yana en üst düzey (Dışişleri bakanları seviyesi) bir araya gelişine ev sahipliği yapmıştır. Bu, çok önemli bir prestijdir tabii ki…
-*-*-
Peki KKTC açısından?
KKTC açısından gerçekleştirilen tüm temaslar, son derece gereksiz ve seviyesiz olmakla birlikte, içinde olduğumuz ekonomik çöküntü ortamında, maksimum seviyede masraftır, israftır.
-*-*-
Efendim, hiç mi pozitif tarafa yazılacak bir şey yoktur?
Elbette vardır; orada izleyici veya üçüncü sınıf konuşmacı olarak bulunmak bile değerli bir şeydir…
-*-*-
Peki, örneğin bu diplomasi buluşmasında, KKTC ya da Kıbrıs’ın geleceği ile ilgili net mesajlar verilmedi mi?
Asıl önemli soru bence budur!
Çünkü, şu anda Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak, “Türk Tarafı” dediğimiz ve Türkiye’nin başkanlığında var olan “tarafın”, her hangi bir tutarlı siyaseti kesinlikle yoktur…
-*-*-
Ersin Tatar, ezberletilenleri söylemiştir…
Faiz Sucuoğlu, Erhan Arıklı ve Fikri Ataoğlu, fotoğraf çektirmiştir…
First Lady, yanlış anlamadıysam, huzurevi ziyaret etmiştir…
Tekrar ediyorum; tüm bu ziyaretlerin elbette faydası söz konusudur ama “Premier Lig” seviyesinde her hangi bir gelişme içermediği ve ayrıca çok ciddi masraf yapıldığı için, “rezalet” sınıfına da kaydı yapılmış durumdadır…
-*-*-
Özellikle Faiz Sucuoğlu’nun sosyal medya paylaşımından anladığım kadarıyla bize verilen üç dört mesaj vardır:
Bir: “Türkiye ile barıştık. Tahsin bey de bakandır. Anavatanımız bize para göndermeye veya gönderirmiş gibi yapmaya devam edecektir”… Yani UBP, yitirirmiş gibi olduğu “Türkiye’den en iyi para koparan siyasi grup” unvanına yeniden sahip olmuştur. Ayrıca, Sucuoğlu da kesinlikle ve son kez diz çöktürülmüştür… Haddini gayet iyi anlamış durumdadır…
-*-*-
İki: Kıbrıslı Türklerin her açıdan en mutlu geleceği, Kıbrıs sorununun federal bir çözüme kavuşturulup, yurttaşların, Avrupa Birliği içerisinde çok daha refah ve çok daha özgür olmalarına bağlıdır. Ancak Antalya’daki beşte dördü turistik amaçlı temaslarımızda bir kez daha teyit edilmiştir ki; Türkiye eğer istemezse, Kıbrıs sorununda milimetre kadar gelişme olmayacaktır.
Üç: Ancak, Türkiye – İsrail; Türkiye – Yunanistan ilişkilerinin iyileşmesi ve Rusya’nın Ukrayna’daki talepleri ışığında genel bir “toparlama” yapacak olursak; “egemen eşit devlet” adlı siyaset kesinlikle biggaris durumdadır… Yani hayal kırıklığıdır… Yani, çıkmaz ayın perşembesidir… Yok hükmündedir…
Dört: Sucuoğlu, bilerek, isteyerek ve anlayarak mı söylemiştir yoksa Sucuoğlu’na o sosyal medya mesajını TC Dışişleri Bakanlığı’nın uzmanları mı yazdırmıştır bir şey diyemem ama şu ifade dikkat çekicidir: “… Yeni Hükümetimiz, Anavatan Türkiye’mizle birlikte, Kıbrıs'ta eşit egemen bir ortaklık siyasetini destekleyeme devam edecektir…” Bu ne demektir? Bu ifade, “hiçbir şey”dir!
“Eşit egemen ortaklık siyaseti”, konunun uzmanları zaten çok iyi bilmektedir ki, iyi bakıldığı zaman1960’ta da vardır, 1977’de de, 1979’da da… Annan Planı’nda da…
-*-*-
Haliyle Sucuoğlu’na söylenenler ve Sucuoğlu’nun verdiği mesajlar ışığında, şöyle de bir sonuca varabiliriz:
“Şu anda Kıbrıs sorununda çözüm – mözüm yoktur…”
“Türkiye, eğer Doğu Akdeniz’deki gazın Avrupa’ya nakli olacak ve bundan ciddi para kazanacaksa, Tatar, Sucuoğlu, Töre, UBP diye birilerinin gözünün yaşına ya da güzel gözlerinin hatırına asla bakılmayacaktır… Eşit egemen ortaklık anlamının bir farklı söyleniş şekli olan, “… iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı…” federal çözüme her an dönülebilecektir…
-*-*-
Ve sonuç olarak, hükümetteki ahlaksız siyasi darbeyle bakan değiştirilmesi ile birlikte, Antalya’dan verilen mesajları birleştirdiğimizde, şu sonuca da varabiliriz:
“… KKTC’de Tatar, Sucuoğlu veya Ertoğruloğlu, sadece figürandır… Esas aktör, esas oğlan, asıl karar verici, tek yetkili Ankara’dır…”
Ve bu durum, figüranların hiç umurunda değildir…
-*-*-
Aklıma tüm Yeşilçam filmlerinde sürekli esas oğlanlardan dayak yiyen ünlü figüranlar geliyor… Gülümsüyorum ki bunu da pozitif bir iyilik olarak görüyorum… Bu kötü şartlarda bizi gülümsettiğiniz için teşekkür ederim…
Yalandır de baaaa amcam!
Bu ülkenin çok acı bir gerçeğinden söz etmek istiyorum…
KKTC’ye veya Kıbrıs’ın Güney tarafında kalan Trodos Dağları’nın en yüksek tepeleri dışındaki bölgelere çok sık kar yağmaz…
Hatta hiç yağmaz…
Yağması, olağanüstü bir meteorolojik gelişmedir…
Gazetecilik açısından da çok önemli bir haberdir…
-*-*-
Bu ülkenin gerçeği, kar yağmış olması mıdır?
Hayır!
Bu ülkenin acı gerçeği şudur:
Beşparmaklara kar mı yağdı?
Evet yağdı…
Kayak tesisi kuralım…
-*-*-
Veya, “Doğu – Orta – Batı Mesarya Yolları Tuzlama Şirketi” de kurabiliriz…
-*-*-
Mantıklı mı?
Değildir…
Peki KKTC gerçeği nasıl bir şeydir?
Hah, aha ona geldim…
-*-*-
Artık zengin olmak, çok ciddi paralar kazanmak ya da son derece onursuz bir şey olarak kabul etsem de, Türkiye’den gelecek bir emirle örneğin 20 bin Sterlin maaşla Yeni Zelanda’ya Büyükelçi olarak atanmak istiyorum…
-*-*-
İşte bu aşamada, sabah akşam, gündüz gece Faiz Sucuoğlu’nun ve bazı bakanların yanından hiç ayrılmam…
Günlük yazılarımın ve programlarımın tümünde, “Milli mücadele yıllarımızın kahramanlıklarından, Anavatan’ın bizim için asla vazgeçilmez bir garantör olduğu yalanından, şükrandan, minnetten bahsederim; Cuma namazı fotoğrafları paylaşırım, milli derneklere yakınlaşırım, UBP’ye üye olurum, çözüm isteyen herkesi hain ilan etmeye başlarım, Türkiye’den de bir yetkiliye yaklaşıp da bunu Tatar ya da Sucuoğlu veya onlara yakın isimlere işittirdim mi; yüzde 10 komisyonla da olsa, bir devlet kaynağından ‘Mesarya Buzlanan Yolları Tuzlama Şirketi’kurmak veya ‘Five Fingers Ski Resort’ inşa etmek amacıyla en az 50 milyon alır, bu borcu da asla geri ödemem…”
Bu yazdığım yalansa, “yalandır de baaaa amcaaaam!
Kuzey Kıbrıs’ta kar görmeye pek alışık değiliz… Birkaç gündür çok heyecanla kar yağışı izliyoruz ve açıkçası mutlu da oluyoruz… Tek mutluluğumuz beyaz karlar… Sevgili fotoğraf ustası Erol Uysal da deklanşöre dokunup, muhteşem manzaraları bizimle paylaşıyor… Ellerine, gözlerine sağlık…