Filistin Meselesi: 78 Günlük Gazze Saldırılarının düşündürdükleri

Öyle görünüyor ki, bu yıkımı ve saldırıları durdurabilecek bir güç yok. Gazze’ye insani yardım da oldukça kısıtlı bir biçimde gidiyor. Dolayısıyla, yapılabilecek en iyi şey protesto gösterileri yapıp, kamuoyu baskısı yaratmaktır.

Ali Furkan Çetiner 
alifurkan.cetiner95@gmail.com

Son 15 senedir, ciddi bir ekonomik abluka altında dünyanın en büyük açık hava hapishanesinde yaşamaya çalışan Gazzeliler, topraklarından sürülme tehlikesiyle başa çıkmaya çalışıyorlar. 78 gündür devam eden Gazze katliamı, insana yoğun duygular hissettiriyor. Öyle görünüyor ki, bu yıkımı ve saldırıları durdurabilecek bir güç yok. Gazze’ye insani yardım da oldukça kısıtlı bir biçimde gidiyor. Dolayısıyla, yapılabilecek en iyi şey protesto gösterileri yapıp, kamuoyu baskısı yaratmaktır. Avrupa’nın çeşitli başkentlerinde süregelen protestolar, hükümetlerin üzerinde ciddi baskılar yaratıyor. Güney Kıbrıs’ta ise, Eleftheria meydanından başlayan haftalık protestolar yapılıyor. Ancak, Kuzey Kıbrıs’a bakacak olursak devamlı bir protesto etkinliğinden bahsetmek pek mümkün değil. İlk haftalarda, biraz gündemimizde yer alsa da sonrasında biraz geriledi ve son günlerde ise emlak satışlarıyla alakalı haberler üzerine dolaylı olarak yeniden gündemimize girdi.


KKTC, Filistin mi olacak?

Kıbrıslı Türklerin yok oluyor olduğu söylemi, son zamanlardaki emlak patlamasıyla birlikte bambaşka bir boyuta evrildi. ‘KKTC Filistin’e benzeyebilir’ minvalinde manşetleri hem güneyden hem Türkiye’den hem de dünya basınında yer aldı. Kuzey Kıbrıs’ta kimlerin mal aldığı ve hangi motivasyonla mal aldığı konusu çok ilginç bir konudur ve esasen istatistiksel olarak mutlak bir muğlaklık içerisinde oluşumuz çeşitli komple teorilerine de çanak tutmaktadır. Ancak, yazımızın konusu bu değil. Ben daha çok ‘KKTC Filistin’e benzeyebilir’ söylemleri ile ilgileniyorum. Bu argüman, Filistinlilerin zamanında tüm mallarını sattığı ve İsrail’in de o şekilde kurulduğuna dair bir anlatı içeriyor. Üstelik, Celal Şengör ve İlber Ortaylı’nın, katıldıkları bir programda ‘Filistinliler toprak satmadı diyen zır cahillerdir’ ‘Eskiden Filistinli demek arazi satıp yaşayan insan demekti’ (1) gibi bir profesöre yakışmayan, tamamen sokaktan geçen herhangi bir insanın, arkadaş arasında kahve içerken geyik yapanların yapacağı gelişigüzellikte yorum yapmaları beni daha da hayretler içerisinde bıraktı. Çünkü, kısa bir Google araştırmasından sonra herkesin öğrenebileceği bilgilere göre, 1947 yılında tüm Filistin bölgesinde Yahudilerin sahip olduğu mülkler / topraklar, tüm ülkenin sadece yüzde %6,6’sını oluşturmaktaydı (2). Hepsini geçtim, bugün bile İsrail vatandaşlarının yaklaşık olarak yüzde 20’si Filistinli Araplardan oluşmaktadır (3). Bu söylemlere en güzel yanıt Youtuber Tarihçi Emrah Safa Gürkan’dan geliyor. Emrah bey katıldığı bir televizyon programında ‘Cevabı basit, Google’a yaz çıkar, %10’un altındadır. Zaten satmış olsa ne olacak? Zamanında böyle bir şey yaptı diye 3 kuşak sonraki çocukları mı katledilsin? Bu mu yani?’ (4) diyerek bu garip söylemlere dair hayretini gizlemeden konuya açıklık getirdi.
 

Kıbrıs’ta bir Filistinli Mülteci

Bu konudan bahsederken, Doğu Akdeniz Üniversitesindeki öğrencilik zamanlarımdan çok yakın arkadaşım Raja’dan bahsetmeden geçemem. Nerelisin sorusu birisiyle ilk tanıştıktan sonra sorulan sorulardan bir tanesidir. Hiç unutmam, Raja’nın buna verdiği yanıt ‘Lübnan’da yaşayan Filistinli mülteci’ olunca birkaç saniye afallayıp ne demek istediğini sormuştum. Meğer, Raja’nın dedeleri 1948 yılında yaşanan Nakba sırasında zorla yerinden edilenlerdenmiş. Raja, Lübnan’da yaşayan üçüncü kuşak olmasına rağmen vatandaşlığı yok ve KKTC’ye seyahat edişi de Birleşmiş Milletlerin verdiği vatansız pasaportuyla oluyor ve İsrail, Filistin’e girişleri ise tamamen yasak. Ne mutlu ki, Raja ile bir tiyatro projesi gerçekleştirme fırsatı buldum. Hayal Tiyatrosu adını verdiğimiz bu projemiz iki adet oyun sergilemiştir. 2019’da bu hikaye’yi Tabella’da kısaca şöyle anlatmıştım;

“Hayal Tiyatrosu çok-kültürlü bir gençlik grubudur. Experimental (deneysel) tiyatro yöntemiyle, topluma alternatif bir ses olmayı, sorunlara dokunmayı ve farklı kesimlerden gençlerin bir araya gelmesini amaçlar. Biz, herkesin kendine özgü bir hikâyesi olduğuna ve bu hikâyelerin yaratıcı bir biçimde ifade edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Oyunlarımız, herkesin katılımı ve katkısıyla yazılan ve deneye yanıla inşa edilen bir formattadır. Bu yöntem, katılımcılar arasındaki takım çalışmasını, karşılıklı öğrenmeyi ve farklı seslerin duyulmasını arttırır. Katılımcılarımızın farklı etnik, kültürel ve sosyal kesimlerden oluşması, herkes için çok faydalı bir öğrenme ortamı oluşturur” (5).

Hayal Tiyatrosu’nun birinci oyunu 2017 Kasım’da sergilendi. İkinci oyunu ise Mayıs 2019’da Raja’nın tek kişilik performansı olan ‘Bir Filistinli’nin KKTC Macerası’ adlı gösteri oldu. Bu gösteri aracılığıyla Raja’nın burada geçirdiği dört senede başından geçen meseleleri paylaşmak ve burada yaşayan yabancı öğrencilerin deneyimleriyle yerel halk arasında bir köprü kurmayı amaçlıyorduk. Raja, şu an Amerika’ya göç etti ve ara ara konuştuğumuz zaman halen Kıbrıs’tan sevgiyle bahsediyor. Raja, sadece bir örnek. Neyin örneği? Aslında, zannettiğimiz kadar kapalı ve dünyadan uzak olmadığımızın, olayların bizimle de alakası olduğunun bir örneğidir.
 

Uluslararası Sistem Çöktü 

Amerika Birleşik Devletleri, bu savaşta İsrail’in en büyük destekçisi olma konumunu koruyor. Bu uğurda, milyarlarca dolarlık askeri yardım göndermekten de geri durmuyor. Ne kadar üzücüdür ki, konu bedava kamusal sağlık hizmetine, evsizlere ve dar gelirlilere sosyal konut, asgari ücrete zam gibi konulara gelince ‘aman ekonomimiz bunu kaldırmaz’ diyenler de yine aynı devletin temsilcileridir. Avrupa Birliği ve İngiltere yöneticilerinin baskın seslerinin de Gazze’de ateşkese dair karşıtlığı hepimizin malumudur. Özellikle, her fırsatta ifade özgürlüğünden ve demokrasiden dem vuran Almanya’nın bu konuda geçmişin esiri davranışları oldukça ibretliktir. Özellikle, İris Hefets adlı İsrailli aktivist’in Berlin’de başına gelenleri okuyunca, hayal kırıklığım bir o kadar daha katmerlendi.  22 Ekim’de theleftberlin.com’a verdiği röportaj’da tek başına pankart tutarken polisler tarafından tutuklanışını detaylarıyla anlatıyor (6). Tüm bunları izlerken, aklımdan uluslararası sisteme dahil olunca tüm sorunlarımız bitecek argümanını savunan, Kıbrıs sorunu çözülmeden hiçbir şey olmaz diyenlerin argümanları geçiyor. Dahil olmanın hayalini çok kurduğumuz uluslararası sistem, uluslararası hukuk Gazze’de yaşanan katliam karşısında tel tel dökülüyor. Kırıntılarını bile gören yok.
 

Bir dizi tavsiyesi

Fauda dizisini izlemediyseniz, şiddetle tavsiye ederim. İsrail yapımıdır ancak açık bir gözle izleyene gerçekleri çok güzel anlatır. Mesela, ilk bölümünde aradıkları birisinin kardeşinin düğününe, İsrail gizli servisi pastacı olarak sızıyor. Ancak, çok geçmeden kimlikleri meydana çıkınca, kaçmaya çalışırken damadı öldürüyorlar. Bu defa, gelin gidip intihar bombacısı oluyor ve bir barı patlatıyor. Aynı şekilde, üçüncü sezonda da yine başka birisinin izini sürerken gizli servis bir Filistin köyüne casus yerleştiriyor ve orada yaşananlar bu işle alakası olmayıp sadece yaşamak isteyen, dünyanın diğer tarafındaki yaşıtları gibi hayalleri olan bir kişinin nasıl radikalleştiği ve savaşın içine dahil olduğu anlatılıyor. Demem o ki, eğer bu katliamı savunan varsa etrafınızda lütfen İsrail yapımı olan bu diziyi önerin. Çünkü Hamas, böyle bombalanarak bitirilmez, ancak daha da büyütülür.

İşin ilginç ve sevindirici tarafı, yukarıda bahsettiğim İris gibi dışarıda yaşayan Yahudilerin çok ciddi bir Filistin desteği ve ateşkes çağrısı var. Tüm bunlara, Haaretz gazetesinin yayınını da eklemek ve bu koşullarda yaptıkları cesur yayınlar için kutlamak gerekir diye düşünüyorum. 
 

56 Yıllık İşgal, bitmeyen yerleşim politikası

Tüm dünyanın gözleri Gazze’ye kilitlenmişken, Batı Şeria’da ise İsrail ordusu ve yerleşimcilerin sivillere yönelik saldırıları artarak devam ediyor. Özellikle, Ekim ve Kasım aylarında zeytin hasatı yapan Filistinlilere saldıran yerleşimci haberleri sıklıkla gelmekteydi (7).

Batı Şeria’da Hamas yok. Tüm saldırılar, sadece orada yaşamak isteyen insanlara yönelik yapılıyor ki onlar gitsin ve yerlerine Yahudi yerleşimciler gelsin. Dünya, tüm bunlara göz yumarak adeta Hamas’ın ansızın ve sebepsiz yere çıktığını zannediyor olmalı ki BM Genel Sekreteri Guterres bile dayanamayarak ‘Hamas’ın saldırılarının durduk yere ortaya çıkmadığının da bilincinde olmalıyız. Filistin halkı, 56 yıldır boğucu bir işgale maruz tutuluyor’ dedi (8).

Maalesef, Filistin’de barıştan bahsetmek mümkün değil. Gerçekçi hiç değil. Konforlu evlerimizden barış çağrısı yapmak ve Hamas’ı kınamak çok kolay ve elbette politik doğruculuğa da uygun bir davranış olur. Ancak, milyarlarca dolar askeri yardım alan İsrail ve bitmek bilmez bir hırs ve bilmem kaç bin sene öncesine dayandırdıkları hak iddiaları ile tüm Filistin’e yerleşmek isteyen Avrupalı / Amerikalı yerleşimciler ve onları koruyan ordu olduğu sürece, barış zor gelecek ve her zaman direnmeye devam eden Filistinliler olacak.


Notlar

  1. https://www.youtube.com/watch?v=2NKGZY65ENA.
  2. https://en.wikipedia.org/wiki/Jewish_land_purchase_in_Palestine
  3. https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail_Araplar%C4%B1.
  4. https://onedio.com/haber/emrah-safa-gurkan-dan-filistin-aciklamasi-zamaninda-yapti-diye-3-kusak-sonraki-cocuklari-mi-katledilsin-1180909.
  5. https://tabella.org/2019/04/08/hayal-tiyatrosu-dun-ve-bugun/.
  6. https://www.theleftberlin.com/actions-like-this-are-a-symbol-for-the-liberation-struggle-its-an-uprising-against-the-right-wing-in-germany/.
  7. https://www.thenation.com/article/society/settler-attacks-threaten-palestinian-olive-harvest/.
  8. https://www.ntv.com.tr/dunya/bm-genel-sekreteri-guterres-hamasin-saldirilari-durduk-yere-ortaya-cikmadi,s2TxZeXeR06wHw9ZWjFfpw.

Dergiler Haberleri