“Filistinli ve İsrailli gençler, Kıbrıs’ta birlikte kamp yaptılar...”

Sevgül Uludağ

CYPRUS MAIL gazetesinin 18.8.2024 tarihinde Jonathan Şkurko imzasıyla yayımlanan haberine göre, Filistinli ve İsrailli gençler, geçtiğimiz günlerde Kıbrıs’ta birlikte bir yaz kampına katıldılar. Haberi okurlarımız için özetle Türkçeleştirdik:

***  Muhalefete karşın, bir grup Filistinli ve İsrailli genç, yakın geçmişte Kıbrıs’a bir barış ve yeniden uzlaşma misyonuyla birlikte geldiler. Bu ayın başlarında Kıbrıs’a gelen gençler, “Parents Circle (Ebeveynler Çevresi) Gençler için Yaz Kampı”na katıldılar. Kampın yöneticilerinden Tamar Şamir, “Bize umut veren şey, çocukları ve gençleri kamp sonrası ailelerine ve arkadaşlarına burada yaşadıkları deneyimi aktarmalarıdır, öteki tarafla konuşurken öğrendiklerini aktarmalarıdır. Yalnızca bunun için bile mücadele edilebilinir” diyor.

***   “Ebeveynler Çevresi”, İsrailliler ve Filistinliler arasında yıllardır diyalog ve yeniden uzlaşmayı geliştirmeye çalışan bir örgüt. Ebeveynler Çevresi-Aileler Forumu olarak da biliniyor ve çatışmanın her iki tarafından yakınlarını kaybetmiş olan insanları bir araya getiriyor. Bunlar, onlarca yıldır devam eden bölgedeki şiddetten ötürü sevdiklerini kaybetmiş ailelerdir ve üzüntülerini bir barış misyonuna dönüştürüyorlar.

***  Ebeveynler Çevresi, 20 sene önce kurulmuş ve genç İsrailli ve Filistinliler’in buluşarak kendi öykülerini paylaşmaları ve zorlu iyileşme sürecine başlamaları için çeşitli fırsatlar yaratmaya kendilerini adamışlar. Örgütün pek çok insiyatifi arasında iki toplumdan gençleri yaz kamplarında bir araya getirerek günlük yaşamlarında neredeyse imkansız olan bir diyaloğa girmeleri için yaşamsal bir alan yaratmak da bulunuyor.

***  Bu kamplar normalde ya İsrail’de, ya da Filistin’de yapılıyor ve gündelik yaşamlarında genellikle düşmanca bir çevrede olan katılımcıların bundan sıyrılıp diyaloğun odakta olduğu bir alana girmelerini sağlıyor. Tamar, Cyprus Mail gazetesine, “Yaz kampı süresince çocukların çatışma hakkında, kendilerini ilgilendiren konular ve aileleri hakkında özgürce konuşma fırsatları oluyor. İki toplum böylece birbirini tanıyor” diyerek bu deneyimin önemini vurguluyor.

***  Ancak 2024 yaz kampı, geçmişteki kamplardan farklıydı. 7 Ekim’de hamas’ın İsrail’e saldırısı ve İsrail’in Gazze’de buna yönelik askeri olarak karşılık vermesiyle birlikte, kampın normalde kamp yapılan yerlerde yapılmasını imkansız kılmıştı. Ebeveynler Çevresi ilk kez Kıbrıs’ı kamp için bir alan olarak seçtiler. Bu kararı vermek de kolay değildi. 20 İsrailli ve 20 Filistinli çocuk ve genci, 30 personelle birlikte yabancı bir ülkeye taşımanın lojistiği, pek de kolay değildi. İsrailli katılımcılar için uçuşların Tel Aviv’den, Filistinli katılımcılar için de Ürdün’ün Amman kentinden ayarlanması gerekiyordu. Bu sorunlara karşın kamp 29 Temmuz ile 6 Ağustos 2024’te Trodoslar’da yapıldı ve evdeki karmaşadan uzakta çok ihtiyaç duyulan bir dinlenme dönemi sağlandı.

***  Tamar, “Gerçekten inanılmazdı, büyü gibiydi! Birlikte Trodoslar’da kamp yaparak dokuz gün geçirdik. Denize de gittik. Herkes bundan yararlandı” diyor. Tamar, İsrail ve Filistin’in gerginliklerinden hayli uzakta olan çevrenin de katılımcıların kendi ülkelerinde olsaydı bu kadar rahat biçimde açılamayacakları bir çevre sağladığına dikkat çekiyor. “Kampın etkisi çok önemlidir, özellikle de bu tür insiyatiflerin çoğu zaman düşmanlıkla karşılaştıkları bir bölgede” diye konuşuyor Tamar. Örgüt İsrail’de sürekli dirençle karşılanıyor ve bir keresinde İsrail parlamentosuna bu kampın gerekçelerini açıklamaya çağrılmış... “Bize, siz teröristlerin çocuklarını konuk edeceksiniz demişlerdi” diyor. “Özellikle de çatışma değil, barış mesajı vermeye çalıştığınız düşünüldüğünde bu tür şeyler duymak çok korkunç” diye anlatıyor.

***  Kıbrıs’taki kamp da geçici bir kaçış değil, hiç tahmin edilmeyen zorluklarla dolu bir yılda önemli bir başarı olarak addediliyor. Bu başarıya karşın, Tamar gelecekle ilgili gerçekçi bir yaklaşıma sahip ve yurtdışında kamp yapmanın mali ve lojistik zorluklarını not ediyor... “Keşke bunu yeniden yapabilsek ancak oldukça karmaşık ve pahalıya geliyor” diyor.

***  Yalnızca bağışlara dayanan bir sivil toplum örgütü olarak Ebeveynler Çevresi, sürekli olarak insiyatiflerini finanse etmek için mücadele veriyor. 70 kişiyi yabancı bir ülkede konuk etmek üzere uçuşları organize etmek ve kalacakları yerin maliyeti o kadar masraflıymış ki kampın bir kez daha Kıbrıs’ta yapılabilmesi biraz meçhul. Ancak Tamar’a göre bu kampların öneminin altı sürekli çizilmeli çünkü genç insanlara doğup büyüdükleri söylemleri sorgulatacak ve karşılarındakini düşman değil insan olarak görebilecekleri çok ender bir fırsat sağlıyor.

***  “Örneğin bir hafta içinde İsrailli çocuklar Filistinliler’in her zaman duydukları gibi terörist olmadıklarını öğrendiler. Onlar insandı, tıpkı kendileri gibi insanlardı” diyor Tamar. Şiddet sarmalının hiç bitmeyecekmiş gibi göründüğü bir bölgede Ebeveynler Çevresi, bir umut ışığını simgeliyor. Bu kamplarda oluşturulan dostluklar, katılımcılar evlerine döndükten çok sonraları da devam ediyor ve geleceğin barış çabalarına yönelik bir temel oluşturuyor.

***  “Çocuklar ve gençler çoğu zaman kamp sona erdikten sonra da arkadaşlıklarını sürdürüyorlar. Yıllar içerisinde temaslarını devam ettiriyorlar ve bu da bizim bir örgüt olarak başarabileceğimiz en önemli şeydir” diyor Tamar. Gençler yeni perspektifler ve deneyimlerini paylaşma isteğiyle evlerine dönerken, varolan nefret ve bölünmüşlüğe dair söylemlere küçük ama önemli bir alternatif sunuyorlar...

İsrailli ve Filistinli gençler Kıbrıs'ta birlikte kamp yaptı...

https://cyprus-mail.com/2024/08/18/they-told-us-we-are-going-to-host-children-of-terrorists/

(CYPRUS MAIL’de Jonathan Şkurko’nun 18.8.2024’te yayımlanan yazısını özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).


***  BASINDAN GÜNCEL...

İsrailli Vicdani Retçiler: “Soykırıma ortak olmayacağız...”

Melike Karaosmanoğlu -Avlaremoz

Üç İsrailli genç. Üçü de 18 yaşında. Yuval Moav, Oryan Mueller ve Itamar Greenberg. Geçtiğimiz hafta Netanyahu hükümetinin savaş suçlarının parçası olmayı, işgali reddettiklerini, zorunlu askerlik hizmetini yapmayacaklarını açıkladılar ve bu nedenle yargılanıp cezaevine girdiler. Vicdani retçiler 30 günlük cezaya çarptırıldılar ama bu cezanın uzatılması olası çünkü 30 gün sonra yeniden yargılanacaklar. 7 Ekim’den bu yana siyasi nedenlerle zorunlu askerlik hizmetine karşı çıkan Tal Mitnick, Ben Arad ve Sophia Orr sırasıyla toplam 185, 95 ve 85 gün hapis cezası aldıktan sonra serbest bırakılmıştı.

“ADİL BİR TOPLUM SİLAH NAMLULARI ÜZERİNE İNŞA EDİLEMEZ...”

Askeri mahkemeye çıkmadan önce Mesarvot grubu aracılığıyla fikirlerini açıklayan Itamar Greenberg Ultra-Ortodoks şehri Bnei Brak’ta büyüdüğünü, önceleri askere alınmayı İsrail toplumuna daha fazla entegre olmanın bir yolu olarak gördüğünü, ancak daha sonra “İsrail toplumuna açılan kapının başka bir halkın ezilmesi ve öldürülmesinden geçtiğini” fark ettiğini söyledi. Şunu ekledi: “Adil bir toplum silah namluları üzerine inşa edilemez.”

Yuval Moav ise Filistinlilere seslenerek, “Basit bir eylemle askere gitmeyerek, sizinle dayanışma içinde olmak istiyorum. Toplumumdaki çoğunluk görüşünü temsil etmediğimi de kabul ediyorum. Ancak eylemimle, işgal ve apartheid değil ortak bir gelecek, barış ve eşitliğe dayalı bir toplum inşa edebileceğimiz günü bekleyenlerimizin sesini yükseltmeyi umuyorum” dedi.

Oryan Mueller ise intikamın kan dökme döngüsünü sonsuzca sürdüren bir mekanizma olduğunu söylerken, “Gazze’deki savaş, İsrail Devleti’nin Filistin’de baskı ve ölümü arttırmak için intikam dürtüsünden faydalanmasının en uç yoludur. Savaşa karşı mücadele yeterli değil. Bunu mümkün kılan yapısal mekanizmalarla da mücadele etmeliyiz.” dedi.

Cezaevine girmeden önce İsrail toplumunu harekete geçirmek için gazeteci Oren Ziv’in sorularını yanıtlamayı kabul etmişler. Oren Ziv’in “Vicdani retçi olmaya nasıl karar verdiniz?” sorusuna şu yanıtları vermişler:

“ÇOK ŞEY ÖĞRENİP ANLADIM...”

Oryan Mueller: “Tel Aviv’de doğdum ve tüm siyasi fikirlerim evde şekillendi. İşgali ve diğer siyasi sorunları eleştiren bir aileden geliyorum ama yine de Siyonist bir evdi ve tüm ailem orduda görev yaptı. Beklenti benim de askere gideceğim yönündeydi. Ama sonra daha çok şey öğrendim, anladım ve savaş patlak verdiğinde, Gazze’den gelen tanıklıkları okuduğumda askerliği reddetmem gerektiğini fark ettim. Sanırım yaşanan vahşet, işgal ile İsrail Devleti arasında ayrım yapılabileceğini ve bunların ayrı şeyler olduğu fikrini benim için zayıflattı. Gazze’deki yıkım ve ölüm seviyesinin İsrail’de yeterince etki uyandırmaması ya da bunun aktif olarak gizlenmesi bu ikiliği kırdı.”

“REDDİN GERÇEK BEDELİ, DIŞARIDA OLANLAR...”

Itamar Greenberg: “Ultra-Ortodoks bir evde büyüdükten sonra siyasi ve dini sorgulama süreçlerinden geçtim. İnançlı biri olmadım ve ilk gençliğimden beri çok politik bir insan olduğum için bu beni adalete yönlendirdi böylece bugün bulunduğum konuma geldim. Sanırım reddetme kararı da bunun doğrudan bir sonucu. Ultra-Ortodoks bir ailede askerlik yapmamanın çok da önemli olmadığı düşünülür ama ben 25 yıl boyunca yedek subaylık yapmış bir babayla büyüdüm ve şu anda bile 10 aydır yedek subay. Bu durum evdeki atmosferi büyük ölçüde etkiliyor. Kolay bir şey değil. Onlarla bu konu hakkında konuşmuyorum çünkü ne kadar acı verici olduğunu biliyorum. Tüm bu süreçte beni en çok rahatsız eden şey de bu. Reddin gerçek bedeli hapishane değil, dışarıda olanlar. Ben ailemin ödediği bedeli önemsiyorum çünkü bunu hak etmiyorlar. Onları çok fazla incitmemeye çalışıyorum.”

“SAVAŞ SADECE DURUŞUMU GÜÇLENDİRDİ...”

Yuval Moav: “Netanya yakınlarındaki Kfar Netter’denim. Oryan gibi ben de sol Siyonist bir ailede ama daha az politik bir evde büyüdüm. Kim olduğumda onların da payı var ama reddedişim onlardan gelmedi. Gerçek şu ki, yaşadığım yer hakkındaki fikrimi değiştirmemi sağlayan uluslararası içeriğe ulaştığım için şanslıydım. Burada neler olup bittiğini gerçekten bilmediğimi fark ettim. İlgilenmeye ve sorular sormaya başladığım anda yalnız olduğumu gördüm. İşgalci bir ordu olduğu için askere gidemeyeceğimi anladım ve reddeden başkalarının da olduğunu bilmeme rağmen, deneyimimde ve kararımın kaynağında kendimi tamamen yalnız hissettim. Sonra vicdani retçileri, Mesarvot’u, ortaya çıkıp gerçekleri söyleyen ve bedel ödeyen insanları duydum ve yalnız olmadığımın farkına vardım. Bugün bana neden askerliği reddettiğimi soruyorsunuz, çünkü soykırıma ortak olmayı reddediyorum. Kararımdan dolayı şiddetli tepki aldım ama devam ediyorum. Savaş sadece duruşumu güçlendirdi.”

SORULARA YANITLAR...

Gazeteci Oren Ziv’in “Reddedişinizi İsrail toplumunu etkilemeye çalışmanın bir yolu olarak görüyor musunuz- özellikle de pek çok kişinin savaş karşıtı sesleri dinlemek istemediği günümüzün aşırı ortamında?” sorusuna da şöyle yanıtlar vermişler:

Greenberg: “Hayır demeye başlamanın İsrail toplumu için önemli bir mesaj olduğunu düşünüyorum. Akranlarımı ne yaptıklarını düşünmeye çağırıyorum. Askere gitmek siyasi bir seçimdir ve bu şekilde ele alınmalıdır. Neye inandığımızı seçme hakkına sahibiz.”

Mueller: “Askerliği reddetmek İsrail toplumuna ayna tutmak gibidir militarist ölüm makinesine ve kan dökme döngüsüne direnmenin mümkün olduğunu göstermek için. Bunun bir parçası olmak zorunda değiliz. Bu aynı zamanda İsrail toplumuna medyada gördüklerinin ya da gösterilmeyenlerin ötesinde Gazze ve Batı Şeria’da neler olup bittiğini anlatmayı da mümkün kılıyor.”

Moav: “Arkadaşlarımın aksine, yaptıklarımızın İsrail toplumu üzerindeki etkisi konusunda daha az iyimserim ve sonuçta bu benim için de daha az önemli. Her şeyden önce bunu Filistin halkıyla dayanışma içinde olduğum için ve İsrail toplumunda ortak bir gelecek inşa edebileceğimiz günü bekleyen insanların sesini yükseltmek umuduyla yapıyorum. Ancak benim çağrım her şeyden önce Filistin halkına yöneliktir. Bununla birlikte, bunu sevdiğim insanlar için de yapmak, onlara başka bir yol olduğunu göstermek benim için çok önemli. Tek umudum insanların silah taşıdıklarında ve kendilerinden yapmak istemeyecekleri şeyler istendiğinde durup düşünmeleri. Ayrıca bunun dünyaya ulaşmasını da umuyorum, çünkü sonuçta dünyanın her yerinden insanlar Gazze’de yaşanan dehşeti görüyor.”

Vicdani reddini açıklayan üç İsrailli genç

(AVLAREMOZ – Melike KARAOSMANOĞLU – 12.8.2024)