Dali'de bir köy kahvehanesi, duvarlarda siyah beyaz futbol fotoğrafları var.
Omonia olmalı…
Tam ortada geniş bir çerçeve içinden “Ortak Vatan, Ortak Mücadele” bağıran gözlerle Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis yüzlerimize bakıyor.
Kucak kucağa, kanlı iki ceset geliyor aklıma…
Kıbrıs adasında birleşik, bağımsız ve barış içinde bir geleceği savundukları için pusuya düşürülmüş, öldürülmüşlerdi.
Cinayet!
Katiller “milliyetçilik” ardına gizleniyor halen…
Maskeli…
Ada'nın karanlık seneleri, 1960'lar...
Kıbrıs ülkesinin bütününü sevmek kimilerine göre sakıncalı…
Dün de bugün de…
***
Bir kahvehane ve karakteristik Kıbrıslı halleri dikkat çekiyor; masalarda kağıt oynanıyor, birkaç iskemle yan yana, kahve içiliyor, yüksek sesle muhabbet ediliyor.
Az ileride meyhane düzeni var.
Zivaniyalar tokuşuyor, şeftali kebapları ortada, yanında ekşili tahın, sıcak pide, maydanozlu soğan…
Kahvecinin saçlarına ak düşmüş, alnı kırışmış, gözaltları yorgun, yine de sevecen bir gülüşü var, umutlu bir bakışı…
***
“İki sade kahve” diyoruz, metal tepside geliyor, bir bardak suyla birlikte…
Kahve Laikon…
Halk.
2 kahve, 2 euro.
Tepside beyaz bir kağıt var.
Fiş!
Üzerinde vergi mührü…
Katma Değer Vergisi yok!
Sıfır.
***
Bir köy kahvehanesi, bir tepsi, iki kahve ve yanında fişiyle geliyor.
Şaşırıyorum.
Fişe!
Yönetim varsa, gerçekten bir devlet, bir aidiyet varsa yaşadığınız ülkeye, kayıt altındaysanız…
Ya da…
O vergiler hayatlarına geri döndüğü için mi acaba?
Bir kültür bu sanırım, bir ciddiyet…
Kendi kendini yönetmek ya da…
Bilemiyorum…
***
Bir sade kahvenin yanında fiş neler neler getiriyor aklıma…
Bu yazı o üç parmak fişin hatırına…
Az buz değil, en son ne zaman böylesi bir manzara gördüm adanın kuzeyinde hiç anımsamıyorum.
***
“Şerefe” diyor dostlar, içiyoruz…
Ayrı yok, gayrı yok…
Milliyetçiliğin fişini çekiyoruz!