Ersin Kaşif
Çok değerli dostlarım Hasan ve İdil Arca’nın kızları Cemre’yi sahnede görmek, güzel olacak. Açıkça söylemek gerekirse, flüt resitali verebilecek düzeye gelebildiğinin takibini önceden yapmadığım için, sürpriz oldu diyebilirim. Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği yararına vereceği resital, daha da bir değer kazanıyor. Herhangi bir müzik okulunda eğitim görmemesine rağmen, özel aldığı flüt eğitimiyle geldiği bu seviye takdir topluyor. Her zaman söylediğim gibi, çaldığın enstrümanın düzeyi ne olursa olsun, sahneye çıkmalısın. Birilerine yaptığın müziği dinletmelisin. Sahneden heyecan almalı, yaşamına da bu heyecanı katmalısın. Cemre bunu yapacak ve bu heyecenı en güzel yerde yaşayacak. Bellapais Manastırında, kendisini dinlemeye geleceklerle, birlikte heyecanını paylaşacak. Ben sözü Cemre’ye bırakıyorum, sizlere söyleyecekleri var; “Annem ve babam müzik öğretmeni oldukları için, müziğe küçük yaşlardan itibaren hep ilgi duydum. Beş yaşında piyano derslerine başlamakla müziğe ilk adımımı attım. Flüt eğitimime ise on yaşında Engin Salış Tutku'yla başlayıp, onbeş yaşından itibaren Birsen Kalgay'la devam ettim. Şimdiye kadar orkestra festivalleri, bahar şenlikleri, okul müsamereleri, çocuk korosu konserleri, şiir geceleri gibi birçok etkinlikte yer aldım. Bazen şarkı söyledim, bazen flüt ya da piyano çaldım, bazen ise kendi bestelerimi seslendirdim. 19 Nisan'da, Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği yararına vereceğim flüt resitali benim ilk kişisel resitalim olacak. Resitalde Doğu Akdeniz Üniversitesi Müzik Bölümü'nde piyano öğretmenliği yapan Atakan Sarı da bana piyanoda eşlik edecek. Ayrıca kendisi de bir parça seslendirecek. Önceleri benim için sadece bir hobiden ibaret olan müzik, zamanla hayatımın çok önemli bir parçası oluverdi. Müzik, kelimelerle dile getiremediklerimi notalarla anlatmamı sağladı. Sosyal bir birey olmama çok yardımcı oldu. Kısacası müzik benim ben olmamdaki en önemli nedenlerden biridir. İşte bu yüzden müzik yapmak bana o kadar bir mutluluk veriyor ki, hayatımın geri kalanında, müziğin sadece boş zamanlarımda yapacağım bir hobiden çok daha fazlası olmasını istiyorum. Şu anda Levent Koleji'nde onbirinci sınıf öğrencisiyim. Hedefim lisans eğitimimi de müzik dalında devam ettirip kendimi geliştirdikten sonra, ilerde müzikle ilgili bir meslek sahibi olmaktır.” Cemre hepimizi konserine davet etti. Seçtiği enstruman çok güzel. Hazırladığı program ise çok keyifle dinleyeceğiniz klasik eserlerden oluşuyor. 19 Nisan 2013 Cuma akşamı saat 8.30’da, Bellapais Manastırı Konser Salonunda buluşmak üzere. Kalın sağlıcakla.
PROGRAM
W.A.Mozart.................................Andante in C
M.Blavet.......................................Concerto in A minor
Allegro
C.W.Gluck.....................................Orpheus and Eurydice
Dance of the Blessed Spirits
J.S.Bach.......................................Suite No.2 in B minor
Minuet
Badinerie
Ara
F. Schubert...................................Serenade
F. Poulenc.....................................Sonata for Flute and Piano
Allegretto malincolico
Cantilena
Presto giocoso
C. Debussy...................................Petite Suite
En Bateau
H. Mancini....................................Pink Panther
Meraklılarına;
Flüt eski çağlardan beri kullanılan bir tahta üflemeli çalgıdır. Tarih içinde iki ayrı tür olarak görülmektedir: Bunlar uçtan üflenen flütler, yani flâvta ailesi ve yandan üflenen flütler olarak gruplanabilir. Günümüzde ise orkestrada sadece yandan üflenen flütler kullanılmaktadır. Flütün yapısı ince bir silindir biçimindedir. Sağa doğru yan olarak tutulur ve sesin elde edilmesi için, borunun sol ucuna yakın bir yerde açılmış olan “ağızlık” adı verilen delik kullanılır. Bu nedenle günümüz flütünü geçmişteki benzerlerinden ayırt etmek amacıyla “yan flüt” terimi de kullanılır. Flüt eskiden abanoz gibi dayanıklı ve sert ağaçlardan yapılırdı. Bu çalgı günümüzde madenseldir. Ancak ses rengi ile çalma tekniği, tahta flütün niteliklerini taşıdığından, bugün de tahta üflemeli çalgılar içindeki yerini korumaktadır. Flütün bölümleri, çalgıcının solundan sağına doğru, “baş”, “gövde” ve “kuyruk” adlarını taşır. Üflenen hava, “baş” bölümünde bulunan ağızlığın kenarlarına çarparak boru içindeki hava sütununu titreşime geçirir. Böylece çalgıdan ses elde edilmiş olur. Hızlı çalınması gereken sesler, gösterişli ezgiler ile birbirinden uzakta bulunan notalar çabuk ve kolaylıkla seslendirilebilir. Ayrıca duygulu melodilerin seslendirilmesinde de özellik taşıyan bu çalgıdır. Bu çalgı on sekizinci yüzyıldan başlayarak Avrupa’ nın tüm ülkelerinde yaygınlık kazanmıştır: öyle ki on sekiz ve on dokuzuncu yüzyılın aile portlerindeki erkeklerin elinde hep flüt vardır.