Uzun yıllar sonra bu yıl tribünlerimiz dolmaya başladı. Futbolumuzda bir kalite artışını gözlemlemek mümkün.
Seyircinin tribünlere geri dönüşü, kendi aramızdaki geçmiş rekabetleri tekrardan canlandırması ve bunun sahalara olumlu yansıması şart.
Futbolumuzun yıllardır kendi içine kapanması, dış temasın olmaması bizi geri bıraktıran unsurlardan en önemlisi idi. Bunu siyaset ile futbolu birbirinden ayıramadığımız sürece aşmak mümkün değil.
1955, KOP’tan atıldığımız iddia edilen yıldır. 30 Ekim 1955’te yapılan KOP Genel Kurulu’nda alınan kararı bulup incelemek gerekir. KOP’ta Başkan Yardımcılığı’nı (Vise Chairmen) ve Disiplin Kurulu’nu elinde tutan Kıbrıslı Türklerin bu genel kurula niçin katılmadığını mutlaka tartışmak gerekir!
1955’te 3 Nisan günü Gassipi’nin kapılarının Çetinkaya’ya kapanıp bize futbolun yasaklandığını söyleyenler doğru söylemiyorlar. Çünkü Çetinkaya o günden sonra haziran ayına kadar KOP’taki maçlarının hepsini oynar, hatta o gün ertelenen Pezoporikos maçını da oynayıp 1954-55 yılında Kıbrıs Ligi’ni 4. olarak tamamlar.
Kıbrıs Türk futbolunda 2. darbeyi de 1983 yılında KKTC’nin ilanından sonra yaşarız. BM Güvenlik Konseyi’nin 551 sayılı kararına göre “ayrılıkçı” devlet ilanımızdan sonra tüm dış temaslarımız (gerek Türkiye ligi takımları ile maçlar, gerekse uluslararası organizasyonlar-Akdeniz Oyunları-) bizler için biter.
Tüm bunlardan sonra hedefsiz bir lig haline gelişimiz, bizleri futbolda iddiasız ve evinde televizyondan Türkiye, İngiltere maçlarını takip eden bir pozisyona sokmuştur.
Bu yılkı kıpırdanma ile beraber geçen hafta izlediğim YAK-MTG maçında gerçekten tatmin edici bir futbola yakın bir mücadele gördüm. Tribünler tamama yakın doldu. Sadece taraftar guruplarının anlamsız “şiddet” yanlısı olması hepsimize zarar verecek. Bunun için kulüplere ceza vermek yerine cezayı “bireyselleştirebilirsek” sonuca varırız. İngiltere bunun en güzel örneğidir. Adamalar 50 bin taraftar arasında sahaya veya rakibe saldıranı tespit edip cezayı kişilere veriyorlar! Bununla başa çıkmamız lazım. Aksi takdirde gelişme trendini ve sahalara tekrardan gelen seyirciyi kaybedebiliriz.
Mağusa’da futbol evine döner mi?
Geçen hafta bu konuyu işlemiştim. Mağusa’da tekrardan seyircinin gerek deplasmanlarda gerekse şehir içinde takıma ilgisi artmaya başlamıştır. MTG’nin eski günlerine dönmesi ve Mağusa’nın tekrardan hayat bulması için Mağusa’da futbolun tekrardan doğduğu yere, evine geri dönmesini önermiştim. Bu konuda bana gelen görüşleri sizlerle paylaşıyorum...
Ali Eyupoğlu: “Bu stadın kapatılması ile şehrin can damarı olan suriçinin en büyük kanadı kırılmış oldu, tıpkı otobüs durağının dışarıya alınması gibi... Maçlara evinden yürüyen aileleri hepimiz hatırlıyoruz. Hafta sonu şenlikleriydi o maçlar.”
Orhun Şentürk: “İnanılmaz bir yer... Tarihi zaferlerin yaşandığı bu mekan umarım doğru şekilde değerlendirilir...”
İnanç Karagözlü: “KARGACILAR İLE ÇOK MAÇ YAPTIK BİZ MAUNACILAR (TOL). ORANIN STRESİ ÇOK FARKLI İDİ. MARAŞ’TAKİ SAHADA BUNU HİÇ HİSSETMEDİM. BU ARADA MTG UMARIM DOĞRU YOLA GERİ DÖNER.”
Ahmet Ökçün: “Doğru dürüst bir projeyle yapılırsa Mağusalıların karşı çıkacağını düşünemiyorum...”
Ertan İnce: “MAĞUSALILAR VE GELEN KONUKLAR BURADA MAÇ İZLERKEN, TARİHİ DE TENEFFÜS EDEREK SEYREDİYORLARDI. BU DUYGUYU YAŞAYANLAR BİLİR. MAĞUSA’YI MAĞUSA YAPAN BİRÇOK DEĞERİ KENDİ ELLERİMİZLE BİR KENARA İTTİK. HİÇ OLMAZSA ELDE EDEBİLECEKLERİMİZİ GERİ ALALIM...
Doç. Dr. Uğur Ulaş Dağlı: “Tarihi binalar tablo gibi bir cam arkasında saklanması fikri her zaman yanlış bir yaklaşım olmuştur. Tarihi binalar insanlarla, içinde bulunduğu günü yaşadığı zaman korunmuş olurlar. Bence bırakalım insanlar o taşların üzerine oturarak maçlarını tekrar izlesinler. Surlar insanların ayak izleri ve sesleri ile tekrar yaşam bulsun. Kesinlikle katılıyorum stadyum eski fonksiyonuna kavuşturulmalı.”
Dr. Türker Erkcan: “Mağusa sahası suriçinde kalmalı.”