Hatırlıyorum da yakın zaman önceydi. KTFF-KOP ilişkileri başladığında, sözde şu anda spora katkı koyup federasyon başkanına övgü dolu söz söyleyenler, neredeyse o dönemlerde Hasan Sertoğlu’nu Lefkoşa Dikili Taş önünde “dar ağacına asmak” istiyorlardı. Bu beyefendilerin demeçleri hala aklımızda. Hatta Sertoğlu hatırlatabilir.
KOP ilişkileri döneminde en kötü Hasan Sertoğlu, şu anda futbolu hak ettiği yere götüren adam olmuş. Memlekette ne değişti de kötü adam, birden bire iyi olmuş?
Sayın Özgürgün’den ricam, futbolumuzun hak ettiği yerin ne olduğunu açıklamasıdır.
İşte Türkiye örneği. Devlet ha bire yeni tesisler yapıyor. Nutuklar atılıyor. Peki, kafalar yenilenebiliyor mu? Tesisten önce futbol kültürü gelişebiliyor mu? Pek tabi ki, HAYIR.
Türkiye’de bu zihniyetle futbolun bir yerlere gidemeyeceğini TFF bulması gerekirken UEFA bulmuş. Disiplinsiz ve futbol kültürü olmayan bir toplumu disiplin altına almış. Yıllarca uyarmış... Ağalar dinlememiş!.. Bir kez daha uyarmış. Ağalar yine dinlememiş!.. Ne de olsa Malkoçoğlu soyundan geliyoruz ya. En sonunda “Sıkıysa gelir ve giderlerinizi düzenlemeyin” ve “alt yapılarınıza önem vermeyin” demiş ve basmış cezaları. Hatta GS’yı kupalardan ihraç etmiş. FB, BJK ve diğer takımlara da ihtar vermiş. Bu kulüpler de sözde Türk futbolunun lokomotifi ha!
Karşımızda ders niteliğinde sıcak örnekler mevcutken, Kıbrıs Türk futbolunun ayni yolu izlemesi bence “APTALLIK” tır.
Bakınız! Türkiye’de futbolun batma sebebi, denetimsizlik, düzensizlik ve siyasetin bire bir futbolun içerisine müdahale etmesinden kaynaklanır. Gerek kulüplerde, gerekse medyada bir çok siyasi tetikçi üretildi. Önemli olan 75 milyonun futbolu değil. Siyasi iradenin çıkarları ve futbolla beraber gündem değiştirmesiydi. Sonuç? Siyaset kısa vadede kazandı. Türk futbolu batırıldı. İdda ediyorum, bugün yabancıları Türkiye’den alın, futbol düzeyi Güney Kıbrıs futbolundan farksızdır.
KKTC olarak Türkiye’deki “kokuşmuş” futbol düzeninden derhal uzaklaşmalıyız. Nutuk atmakla, sağa sola dalaşmakla, plaket dağıtıp gösterişle bir yerlere varılamayacağını herkes bilmeli. Türkiye de düne kadar atar tutardı. Ama ne oldu? UEFA tarafından kulağı fena çekildi. 2016 Avrupa Şampiyonası’ndan da hayal kırıklığıyla döndüler. Sebep belli. HAKSIZ KAZANÇ.
Siyasette de durum ayni. Yıllarca nutuk atıp tehdit ettiler, daha sonra Rusya ve İsrail’in elini öptüler. Hani o bağırıp çağırmalar? O meşhur “One minute”ler. Tümü palavraymış. Fatih Terim de Fransa’ya gitmeden önce reklam filiminde vatan-millet deyip nutuk atıyordu. Ne oldu? Söylenenlerin tümünü yalattılar. Amaç meğerse milleti uyutup malı götürmekti. Vallahi, onu da başarmışlar.
Bizler de ısrarla Türkiye’deki o kokuşmuş düzeni savunup “copy paste” yapmaya çalışıyoruz.
Halbuki dünya, şu anda 360 bin kişilik nüfusa sahip İzlanda’yı konuşursa, sebebi adamların sağa sola dağıttığı plaketler, yeme içmeler, sürdükleri arabalar, gösterişli kokteyller veya aldıkları maaşlar değil. Sebebi, futbol için 15 yıl önce yaptıkları doğru yatırımlar, denetimler, mali disiplin, bilimsel çalışmalar ve en önemlisi eğitime verdikleri önemdir. Bu yüzden, doğru ülkelerin doğru programlarını ele alıp futbolu hak ettiği yere getirelim. Öyle Özgürgün’ün veya Sertoğlu’nun nutuk atmasıyla futbolun ileriye gidemeyeceğini herkes bilmeli.
Özgürgün’ün nasıl bir sporcu olduğunu hep övgüyle söyler, anlatırım. Yapacağı iş, kendi ve birçoklarımızın geldiği sistemi tekrardan hayata geçirmektir. Zaten İzlanda’nın şu anda uyguladığı sistem de bizlerin 1960, 70, 80’lerde uyguladığı disiplinli, özverili ve eğitimsel sistemdir. Gerisi yalnızca PALAVRA ve toplumu UYUTMA projesidir.