• Kamuoyu gündemini uzun süredir meşgul eden su anlaşmasında, hükümet ile Türkiye Cumhuriyeti‘nin anlaşmaya vardığı açıklandı. Suyun iradesine dönük 6. Madde ile sisteme dahil olmak istemeyen belediyeler ve garantili alımla ilgili olan 12. Madde üzerinde değişiklik yapılmasına rağmen, su konusunun daha uzun süre gündem olacağı görülüyor. Su fiyatı bilinmezliğini hâlâ korurken, anlaşmanın getiri ve götürülerine yönelik daha kapsamlı açıklama yapılması gerekmektedir. Temelde kamu- özel ortaklığı prensip olarak belirlenirken, dünyada su işletmelerinde kamu – kamu ortaklıklarının ağırlık kazandığını hatırlatmakta yarar vardır.
• Kıbrıs baharının sonuna gelinmiş gibi görünüyor. Her ne kadar da liderliklerin çözüme yönelik iyi niyetli açıklamaları olsa da, sürecin yavaşlatıldığı artık kamuoyunda ifade ediliyor. Sürecin yavaşlatılmasındaki etkenin seçimler olduğu ortaya konulsa da, Kıbrıs Türk tarafı toprak, garantiler ve mülkiyet konularını birbirine bağlamış, Kıbrıs Rum tarafı ise garantiler ve toprak konularındaki pozisyonunu açıkça belli etmişti. Seçimlerin ardından sürecin anlamlı bir şekilde ilerleyebilmesi adına, Birleşik Kıbrıs için karşılıklı uzlaşı noktalarının belirlenmesi gerekiyor. Dış iklim çözüme hazır gibi görünse de, Kıbrıslı Türk liderliğinin çekingen duruşu, çözüm umutlarına yönelik kuşkuların artmasına neden oluyor.
• Mülteci krizinde Avrupa Birliği devletlerinin çıkar odaklı yaklaşımları, durumu her geçen gün daha da içinden çıkılmaz bir hâle getiriyor. Yunanistan’ın 25 Şubat itibariyle Avusturya büyükelçisini geri çağırması, krizin derinliğini yansıtıyor. Yunanistan’ın ekonomik krizle birlikte mülteci krizi ile karşı karşıya olması, hükümetin kırılganlığının arttığı ve çözülemez bir yapıya doğru itildiğini de işaret ediyor. Avrupa Birliği içerisinde bir devletin bu kadar izole edilmesi, krizlerin etkileriyle birleşince aşırı sağ unsurların gün geçtikçe güç kazanmasına neden oluyor. Avrupa Birliği 10 yıl kadar önce kendini insan hakları, demokrasi, barış ve medeniyet projesi olarak pazarlarken, içi boşaltılan değerleri ve güncel yaklaşımlarıyla bir utanç hikâyesi olarak anılacak gibi görünüyor.
• Britanya, Avrupa Birliği ile son gerçekleştirdiği müzakerelerde istediğini aldı. David Cameroon’un Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Donald Tusk ile gerçekleştirdiği müzakerelerin ardından, önümüzdeki günlerde yapılacak Avrupa Birliği referandumunda EVET kampanyası yapacağını açıkladı. Muhafazakâr Tory Partisi’nin önde gelen isimleri arasındaki Londra Belediye Başkanı Boris Johnson ise HAYIR kampanyasında yer alacağını açıkladı. Britanya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılıp ayrılmamasının oylanacağı referandum, 23 Haziran günü yapılacak. AB’nin kırılganlığının gittikçe arttığı bu dönemde, referandumun yapılması bile, birliğin meşruluğuna ilişkin soruların artmasına sebep oluyor.
• Amerikan seçimlerinde aşırı söylemleriyle dikkat çeken milyarder Donald Trump Nevada seçimlerini büyük bir farkla kazandı. Nevada’da Cumhuriyetçi seçmenin %45.9 desteğini alan Trump, 14 delege kazandı ve en yakın rakibi Rubio’nun 2 katı delegeye sahip oldu. Nevada’da yaptığı konuşmada, Meksika’dan gelen “kötü dostlarından” dolayı şikayetçi olan ve “güzel ve güçlü sınırlarımız olacak, bir duvar öreceğiz” diye haykıran Trump, bunun parasını da Meksikalılara ödeteceğini iddia etti. Tıpkı Avrupa’da olduğu gibi, Atlantik’in öte tarafında da egemenlik ve sınırların hortlatılması söylemlerinin popülerlik kazanması insanlık adına umut vaat etmiyor.
• 19 Şubat 2016 tarihinde 84 yaşında hayatını kaybeden biliminsanı, yazar, tarihçi ve felsefeci Umberto Eco için Milano kendindeki Castello Sforzesco’da laik bir cenaze töreni düzenlendi. Eco’ya beyaz güller ve kır çiçekleri ile veda edildi. “Adıyla var bir zaman gül olan, salt adlar var elimizde...” (Umberto Eco, Gülün Adı).
• Anayasa Mahkemesi, MİT TIR’ları haberleri nedeniyle “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama, cebir ve şiddet kullanarak T.C Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek isteyerek yardım etme” ile suçlanarak 3 aydan fazladır tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün "kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile basın ve ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine" karar vererek malumu ilan etmiş oldu. Kararın ardından, Dündar ve Gül serbest bırakıldı. Mahkemenin habercilik, basın ve ifade özgürlükleri açısından tarihi önem taşıyan bu kararı ile davanın beraatle sonuçlanma ihtimali güçlenmiş oldu.