GaiLe’nin gözüyle

GaiLe’nin gözüyle


• Bu hafta her zamanki gibi gündem yine yoğun. İlk dikkat çeken olaylar, yine yaşadığımız toplumda insan hayatının, yaşama hakkının bile hiçe sayıldığını gösteren olaylar oldu. 1 Mayıs işçi bayramının ardından bir hafta bile geçmeden bir işçi “iş kazası” sonucunda hayatını kaybetti. Bu tür olaylar giderek artsa da, iş kazaları sonucu yaşanan ölümlere alışmamak, alıştırmamak gerekiyor. Her işçi ölümünü mümkün olduğunca dile getirmek, iş kazalarının aslında kaza değil, bir cinayet niteliği taşıdığını hatırlatmak gerekiyor. Ne temel uluslararası (ILO sözleşmesi gibi) sözleşmelere uygun çalışma koşulları sağlayan, ne de en temel insani değerlere saygı duyan şirketler, iş kazalarından ve işçilerin ölümünden birebir sorumludur. Var olan koşulları da gözününde bulundurduğumuzda özellikle inşaat sektöründeki acımasız ve insan haklarına aykırı durumu ortadan kaldırmak ve işçi ölümlerinin önüne geçmek için bu alanda sendikalaşmanın önünü açacak siyasi girşimler artık kaçınılmaz olmuştur.

• İnsan hayatı ve yaşamıyla bağlantılı olarak gelişen bir diğer önemli olaysa, geçtiğimiz yıllarda karısını öldüren Ahmet Şevketoğlu adına düzenlenecek ve onu kahramanlaştırırcasına haberleştirilen anı rallisidir. Kadına yönelik erkek şiddetinin her geçen gün daha yoğun ve acı bir şekilde deneyimlendiği adamızda, bu gibi adımların daha dikkatli bir şekilde atılması önemlidir. Şiddeti görünmez kılacak, olumlayacak ve normalleştirecek her türlü davranış, başka bir kadının şiddete maruz kalmasına zemin yaratacaktır.

• Yaşanan bir diğer önemli gelişme ise Kıbrıs’ın kuzeyinde yeni bir hareketin ortaya çıkması. Dayanışma adıyla ortaya çıkan hareket, kendini solda tanımlayan, daha önce pek denenmemiş bir örgütlenme modeliyle kurulduğunu, geçen hafta çeşitli medya araçlarıyla topluma duyurdu. Emek, ekoloji, feminizm, LGBT, demokratik katılımcılık ve sosyal adalet gibi alanlarda çoğulcu ve yatay bir örgütlenmeyle topluma yeni bir soluk getirme hedefinde olan bu hareketin nereye doğru evrileceği merak konusu. Bunu herhalde zaman gösterecektir. Ancak hareketin daha kurulur kurulmaz oldukça yoğun ve olumlu tepkilerle karşılaşması, ilerleyen günlerde Kıbrıs’ın kuzeyinde ciddi ve dikkate değer bir yapının ortaya çıkacağını gösteriyor.  

• Türkiye’ye dönecek olursak, sadece Türkiye için değil tüm coğrafyamız için endişe verici gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Bu sayının ilerleyen sayfalarında Umut Bozkurt’un daha ayrıntılı şekilde değindiği gibi, AKP’nin milletvekillerine yönelik dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik talebi, 2 Mayıs Pazartesi günü Anayasa Komisyonu'nda AKP, CHP ve MHP’nin oylarıyla kabul edildi. Böylece, Türkiye’nin milliyetçi, farklılığa ve yerelliğe önem vermeyen geleneksel merkeziyetçi anlayışı bir kez daha kendini gösterdi. Son dönemlerde, milliyetçiliğe ve merkeziyetçiliğe en güçlü alternatif olarak karşımıza çıkan HDP’ye bir darbe daha vurulmuş oldu.

• Bununla birlikte, Türkiye’deki bir diğer önemli gelişme de elbette ki Başbakan Davutoğlu’nun başbakanlık ve parti başkanlığı görevinden ayrılması oldu. Bu gelişmenin, Erdoğan’ın iradesi tarafından gerçekleştiğini ve yine onun iradesiyle atanacak olan yeni bir parti başkanı ve başbakan ile sonuçlanacağını artık bilmeyen yok. Tüm bu gelişmeler, adına ister totaliter, ister otoriter deyin, Türkiye’nin çok açık bir biçimde denetimden, şeffaflıktan ve istikrardan uzak bir mutlak iktidar yapısına doğru ilerlediğini açıkca göstermektedir. Artık Erdoğan’ı denetleyebilecek, sorgulayabilecek mekanizmalar neredeyse ortadan kalkmıştır. Bu durumsa, sadece Türkiye toplumu için değil biz de dahil bölgedeki tüm toplumlar için endişe vericidir.

• Türkiye ile bağlantılı bir diğer önemli gelişmeyse, Türkiye Cumhuriyeti'nin Avrupa Birliği üye ülkelerine yönelik vizesiz seyahati mümkün kılacak olan koşullu kararı oldu. Bu durum AB - Türkiye ilişkilerinin normalleşmesine katkı yapacaktır. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin de vizesiz olarak TC'ye girebilecek olması, taraflar arasında olumlu bir etki yaratacaktır.

 

Dergiler Haberleri