Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP), sağlık ve güvenlik raporları tamamlanmadan Ulusal Birlik Partisi (UBP)-Demokrat Parti (DP) Hükümeti tarafından şartlı olarak verilen vatandaşlıkların iptali ve dava sonuçlanana kadar vatandaşlık haklarının durdurulmasıyla ilgili olarak Bakanlar Kurulu aleyhine Yüksek İdare Mahkemesi’ne dava açmasının ardından Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın yaptığı açıklamalar haftaya damgasını vurdu. Davalara tepki gösteren Denktaş, “Davalar devam ederse İyi İdare Yasası’nı yeniden ele alacağız. CTP yargıyı kullanmak istiyor” açıklamasında bulundu. Yasa’nın “topluma bol geldiğini” söyleyen Denktaş, böylece CTP’yi temel hak ve özgürlükleri geriye götürmekle tehdit etmiş oldu. Oysa yasa, CTP-DP iktidarı döneminde hazırlanmış ve oybirliğiyle kabul edilmişti. Diğer yandan Denktaş’ın sözleri, 12 Eylül Türkiyesi’ni de akla getirdi. Hatırlanacağı üzere 1980 darbesinden önce Türkiye’deki çeşitli siyasi ve askeri çevreler tanıdığı hak ve özgürlükler nedeniyle 1961 Anayasası’nın Türkiye toplumuna bol geldiğini iddia etmişler, sonuçta da 12 Eylül darbesine çanak tutmuşlardı.
Serdar Denktaş’ın İyi İdare Yasası’yla ilgili sözlerine tepkiler devam ederken Denktaş, emirnamelerle ilgili yargı yoluna başvurulmaya devam edilmesi halinde emirnamelerin tümünü yürürlükten kaldıracaklarını da açıkladı. Ayrıca, hükümetin icraatlarının muhalefeti “çıldırttığını” iddia etti. Ama, hükümetin icraatlarının başarısından mı, yoksa hukuka aykırılık üstüne aykırılıktan dolayı mı muhalefetin “çıldırdığına” açıklık getirmedi. Denktaş’ın sözleri tartışıladursun, Yüksek İdare Mahkemesi, Girne’deki inşaatlarda kat sınırını yükseltilmesiyle ilgili olarak Girne İkinci Emirnamesi’nde yapılan değişikliğin iptaline karar verdi.
Kıbrıs Türk Ortopedik Engelliler Derneği Başkanlığı, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaklaşık 600 engellinin istihdam beklediğini açıkladı. Diğer yandan, Engelli İstihdam Yasası’nın, kurulması için çalışmalar başlatılan Engelliler Dairesi’nin müdürünün engelli olmasına izin vermemesi engellilere yönelik vurdumduymaz tutumun göstergesi niteliğindeydi.
TC Anayasa Mahkemesi, İzmir’de evinin etrafındaki cami ve mescitlerden sabah saatlerinde hoparlörlerle yüksek sesle ezan okunmasından rahatsızlık duyan bir vatandaşın bu uygulamaya son verilmesiyle ilgili olarak yaptığı bireysel başvuruyu reddetti. Gerekçeli kararda şu ifadeler kullanıldı: “Demokratik hoşgörü ve çoğulculuk, toplumun büyük çoğunluğunun inancı doğrultusunda bazı uygulamalara izin verilmesini kaçınılmaz kılmakta ve bir arada yaşamanın getirdiği bu tür kültürel ve dini uygulamalara belli ölçüde tahammül etme yükümlülüğü doğurmaktadır. Fakat bu yükümlülük, uygulamaların bireylerin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını ihlal edecek boyuta ulaşmasına ve katlanılamaz bir yük teşkil etmesine izin verilmesi anlamına gelmemelidir." Gerekçede, bu tespitler ışığında kamusal makamların olaya gereken özenle yaklaşmadıkları ve olayda söz konusu olan kamusal ve bireysel menfaatleri gerektiği şekilde değerlendirmedikleri, başvurucunun maddi ve manevi varlığını koruma hakkının korunması bağlamında kamusal makamların negatif ve pozitif yükümlülüklerini yerine getirmedikleri sonucuna varılmasının mümkün olmadığı kaydedildi. Hatırlanacağı üzere, Kıbrıs’ta da rahatsızlık yarattığı gerekçesiyle Kasım 2015’te açılan dava sonucunda mahkeme Lefke’deki camilerden hoparlörlerle veya ses yükseltici cihazlarla sabah ezanının ve sabah ezanındaki duaların okunmasını dava sonuçlanıncaya kadar yasaklamıştı. Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi’ne karşı açılan davayla ilgili olarak mahkemenin 2 Kasım’da verdiği karara ‘ezanın susturulduğu’ gerekçesiyle Kıbrıs ve Türkiye’deki çeşitli çevrelerden tehdide varan tepkiler gelmişti. Sosyal medyada Türkiye merkezli “Ezana Dokunamazsın Kıbrıs” etiketi ile karara karşı kampanya başlatılmış, söz konusu etiket altında hakaret, nefret ve tehdit içeren yorumlar yazılmıştı. Daha da önemli olarak Din İşleri Dairesi Başkanı Talip Atalay, KKTC’de ezanın susturulmasının söz konusu olamayacağını, ezanların camilerde aynı şekilde okunmaya devam edileceğini belirtmişti. Böylece Atalay, mahkeme kararını tanımayacağını ilan etmişti. Gerçekten de mahkeme kararına uyulmadı ve sabah ezanının eskisi gibi hoparlörlerden okunması uygulamasına devam edildi.
Türkiye ve Kıbrıs basınında, Antalya’da bir lise öğrencisinin, cinsel tercihi nedeniyle okul yönetiminin baskısına maruz kaldığına, dayak yediğine, hakarete uğradığına ve zorla bir kız lisesine naklinin yapılma istendiğine ilişkin haberler yer aldı. Daha önce cinsel tercihi nedeniyle okulundaki bir öğrenci tarafından dövüldüğünü ve burnunun kırıldığını belirten söz konusu eşcinsel öğrenci, saldırgan öğrencinin okuldan uzaklaştırıldığını, ama üzerindeki baskının daha fazla arttığını söyledi. Okul idaresinin kendisine yönelik tutumundan da şikâyetçi olan eşcinsel öğrenci, okul müdürünün Emniyet Müdürlüğü’ne, “Bu çocuk gay” şeklinde yazı gönderdiğini belirtti. Okul müdürünün kendisine hakaret ettiğini de ileri süren öğrenci, “Odasına gittiğimde ve kendisine ben bir öğrenciyim okumak istiyorum, burası benim okulum, bu benim özel hayatım dediğimde, kendisi, ‘geri zekalı, senin özel hayatın olamaz, senin özel hayatını ben çizerim” dediğini, babasını okula çağırıp, okuldan ayrılması için nakil kâğıdını imzalattırdığını söyledi. Bu yaşananlar, Türkiye ve Kıbrıs’ta LGBTI bireylerinin yaşadıkları sorunları bir kez daha gündeme getirmiş oldu.
Musul’u İŞİD’in elinden kurtarmak için planlanan operasyon başladı. Yaklaşık 1.5 milyon nüfusa sahip Musul'un IŞİD’den alınması için 30 bin kişilik askeri güçle sürdürülen harekâtta, 4 ila 8 bin arasındaki teröristin etkisiz hale getirilmesinin amaçlandığı belirtildi. Harekâta, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin hem karadan hem de havadan destek verdiği açıklandı. Musul’la ilgili bu gelişmeler yaşanırken harekâtta Türkiye’nin yerel almamasına Türkiye kanadından sert açıklamalar geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şu anda Musul’da operasyonlar devam ediyor. Ne diyorlar? Türkiye Musul’a girmesin. Yahu nasıl girmeyeyim? 350 km sınırım var benim, tehdit altındayım. 911 kilometre Suriye, 350 kilometre Irak. Hiç ilgi alakası olmayanlar gelip giriyor, neymiş Bağdat onlara gel demiş. Gel demedikleri zaman Irak’a gelenlere niye hayır demediniz? 14-15 sene önce Saddam gel mi dedi bunlara? Ama girdiler. Orada kan gövdeyi nasıl götürdü. Milyonu aşkın insan öldü" dedi.
Portekiz eski Başbakanı Antonio Guterres, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından oybirliğiyle BM’nin yeni genel sekreteri seçildi. Böylece Guterres, BM’nin 9. Genel Sekreteri oldu.
Fransa’da Ermeni soykırımı iddialarını inkâr edenlerin cezalandırılmasını öngören yasa tasarısı Senato’da kabul edildi. Tasarıya 146 senatör ‘hayır’ oyu verirken, 156 senatör kabul edilmesi yönünde oy kullandı. Hatırlanacağı üzere Nicolas Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığı döneminde kabul edilen inkâr tasarısını Anayasa Konseyi, ifade özgürlüğünü sınırlandırdığı gerekçesiyle iptal etmişti.
Yemen’in başkenti Sana’da, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon uçaklarınca 8 Ekim’de gerçekleştirilen ve 140 sivilin yaşamını kaybettiği saldırının “yanlışlıkla düzenlendiği” açıklandı. Böylece egemenlerin gözünde insan hayatının ne kadar değersiz olduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu.