Geçen haftanın tartışmasız en önemli ve acı olayını, Değirmenlik-Girne dağ yolunda bir kamyonun öğrencileri taşıyan minibüse çarpması sonucu meydana gelen trafik kazası oluşturdu. Kazada 16 ve 17 yaşlarındaki iki lise öğrencisi ile 57 yaşındaki minibüs şoförü yaşamını yitirirken, 5’i ağır 7 kişi de yaralandı. Kazanın ardından çok sayıda kişi kan vermek için Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’ne akın ederken, kış saati uygulamasına geçilmemesi ve öğrencilerin kör karanlıkta okullarına gitmek zorunda bırakılmaları kazanın nedenlerinden bir tanesi olarak gösterildi. Kazanın ertesi günü yüzlerce lise öğrencisi Başbakanlık önünde “katil devlet” sloganlarıyla gösteri düzenlerken, eylemler Sendikal Platform’un öncülüğünde ve yoğun katılımlarla devam etti.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Platformu, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” dolayısıyla Lefkoşa’da yürüyüş düzenledi. “Şiddete Karşı Yürüyoruz, Yüzümüze Bakacak Yüzünüz Olsun” temalı yürüyüş basın açıklamasıyla son buldu. Açıklamada, “kadın bedeni ve kimliği üzerindeki erkek şiddetinin artarak devam ettiği, emperyal bir patlama yaşayan erkek egemenliğinin, en büyük ideolojik eylemi olan baskıyı kadınların üzerinde kullanmaya devam ettiği” belirtildi. Devletin aile içi şiddete karşı koruma sağlamaktan aciz olarak, kadınları dayakçıları ve katilleriyle aynı evde yaşamaya mahkûm ettiği kaydedilen açıklamada, kadınlara yönelik şiddetin engellenmesi için devletin herhangi bir girişim yapmadığı, cinsiyetçi ve ayrımcı eğitim anlayışının da devam ettiği ifade edildi. Ev içinde devam eden erkek şiddetinin iş hayatında da “mobbing” olarak sürdüğüne dikkat çekilen açıklamada, yasalarda mobbing tanımının yapılmamasının şiddet uygulayanların cezasız kalmalarına, şiddete uğrayanların da işsizlikten başka anlamı olmayan istifa seçeneğine mahkûm olmalarına neden olduğu kaydedildi.
Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) bünyesinde, sığınma evi işlevi görecek olan “Kadın Dayanışma Evi” kuruldu. Yapılan açıklamada, evin 7 kadın ve 14 çocuk kapasiteli olduğu; ihtiyaç analizine göre belirlenecek önceliklerle buradaki kalış süresinin 6 ay olacağı belirtildi ve kadınların bu süre zarfında kendi ayakları üzerinde duracak noktaya getirilmesinin amaçlandığı kaydedildi. Başta LTB olmak üzere Cumhurbaşkanlığı, TC Lefkoşa Büyükelçiliği ve 70’e yakın kurum kuruluş ve bireysel bağışçının desteğiyle kurulan evde çalışmak için başvuran 30 gönüllüye de eğitim verildi.
Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Yüksek Disiplin Kurulu’nun Gazi Mağusa İlçe Başkanı Mustafa Emiroğluları’nı bir yıl süreyle partiden ihraç etme kararı almasının ardından başta partinin eski başkanlarından Lefkoşa Milletvekili Mehmet Çakıcı olmak üzere çok sayıda üye partiden istifa etti. Mehmet Çakıcı, Toplumcu Kurtuluş Partisi’nin (TKP) yeniden kurulduğunu açıkladı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da düzenlenen 7. Boğaziçi Zirvesi’nde yaptığı konuşmada Rum tarafına sert eleştirilerde bulundu. Adada devam etmekte olan müzakerelerle ilgili olarak Rumları oylama taktiği ile suçlayan Erdoğan, Rum tarafının bu taktikle ‘siz Kıbrıs’ı bize verin bir şeye karışmayın’ mesajı verdiği söyledi. Sözlerinin devamında Rumların ‘topraklar bizim olacak biz yöneteceğiz’ anlayışında olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış, bunların yaptığı bu” ifadesini kullandı. Erdoğan’dan önce bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ise, "Onurlu bir çözüme eğer yanaşırlarsa, böyle bir çözümde KKTC olarak eşit iki kurucu devletten biri olarak yerimizi alırız. Ama gelmiyorlarsa da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak yolumuza devam ederiz" dedi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’deki uygulamalara ve insan hakları ihlallerine tepkiler artarak devam etti. Bunların en önemlisi, Avrupa Parlamentosu’nun (AP), Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında sürdürülen üyelik müzakerelerinin geçici süreliğine dondurulmasını tavsiye eden tasarıyı kabul etmesiydi. Yapılan oylamada tasarı 37’ye karşı 479 oyla kabul edildi. Oylamada, 107 üye de çekimser oy kullandı. Kararda, üyelik müzakerelerinin yeniden başlayabilmesi için OHAL uygulamasının kaldırılması gerektiği belirtildi. Kararın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan AB'yi tehdit ederek, "Daha ileri giderseniz bu sınır kapıları da açılır bunu bilesiniz. 53 yıldır bu ülkeye AB'nin kapısını açmayanlar yaptırım mı uygulayacak? Ne oldu, yaptırım uyguluyorlarsa ne oldu? Battık mı? Yaptırımlar bizi çökertmez" şeklinde konuştu. Hükümet kanadından da benzer açıklamalar gelirken Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “AB çökmüyor! Tam aksine büyük bir başarı hikâyesi. Yaklaşık 510 milyon insan huzur ve refah içinde yaşıyor” açıklamasında bulundu.
AP’nin yanı sıra AB üyesi ülkelerin de Türkiye’deki gelişmelere tepkileri devam etti. Son olarak Avusturya Parlamentosu, Türkiye'de insan haklarının baskı altında olduğu, silah satılması halinde bunların muhaliflere karşı kullanılacağı gerekçesiyle Türkiye’ye silah ambargosu uygulanmasına ilişkin bir karar aldı. Almanya Başbakanı Angela Merkel ise, Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakereleri çerçevesinde yeni başlıkların açılmasına karşı olduğunu ifade etti.
“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” vesilesiyle kadın haklarına tüm dünyada bir kez daha dikkat çekilirken, Türkiye’de konuyla ilgili vahim durum devam etti. Bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, 1 Ocak 2016-20 Kasım 2016 tarihleri arasında 236 kadın öldürüldü, 71 kadın cinsel saldırıya uğradı, 368 kız çocuğu da cinsel istismar kurbanı oldu. Çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarının % 59’u okullarda yaşandı. Olaylardaki faillerinin yalnızca 126’sı tutuklanırken, 18’i tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 3 öğretmen sadece açığa alındı, bir imam hatip öğretmeni başka bir okula atandı, bir müdür yardımcısının tacizi ise okul yönetimi tarafından adli makamlara dahi bildirilmedi. Türkiye’deki bu ortamdan gazeteciler, yazarlar, akademisyenler ve sanatçılar da tabir caizse “nasiplerini aldılar”. Son olarak, Grup Yorum üyeleri “polise mukavemet, hakaret ve terör örgütü üyesi olmak” suçlamalarıyla tutuklandılar.
Türkiye’deki antidemokratik uygulamalar devam ederken, özel ve kamusal hayatı İslamileştirme çabaları da devam etti. Örneğin, Adana/Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, okullara gönderdiği resmi yazıda, Adana'da düzenlenen Müftüler Şurası için kente gelen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in 29 Kasım’da Sabancı Merkez Camisi’nde sabah namazını kılacağı belirtildi ve öğrencilerin buraya gönderilmeleri istendi.
Almanya’da Hamburg Mahkemesi, bir PKK üyesi hakkındaki davayla ilgili kararında, Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta IŞİD ve El Kaide’yi desteklediği iddialarına yer verdi. Deutsche Welle’nin Die Welt’ten aktardığına göre Mahkeme, 60 yaşındaki bir kişiye, PKK faaliyetlerine katıldığı, örgüt için para topladığı ve örgüt propagandası yaptığı gerekçesiyle bir yıl dokuz ay hapis cezası verdi ve cezayı erteledi. Gerekçeli kararda sanığın Ezidi olduğu belirtilerek, işkenceye maruz kaldığı kaydedildi. PKK’nın Suriye ve Irak’ta Ezidi azınlığa karşı soykırım uygulamaya çalışan IŞİD’e karşı savaştığı görüşüne yer verilen kararda, Türkiye’nin 2011-2014 yılları arasında yaralı cihatçıları Türkiye’de tedavi ettiği, Suriye’ye geçişine izin verdiği ve El Kaide ile IŞİD’e destek olduğu iddiaları da yer buldu. Aynı iddialar, daha önce Rusya tarafından da dile getirilmişti.
Geçen haftanın en önemli gelişmelerinden bir tanesi Küba Devrimi lideri Fidel Castro’nun yaşamını yitirmesiydi. Dünyanın pek çok yerinde Castro için anma etkinlikleri düzenlenip devlet başkanlarınca taziye mesajları yayınlanırken, ABD'nin yeni seçilen başkanı Trump, Fidel'in ölümüne dair yayınladığı mesajda, Küba'nın efsanevi devrimci liderini, “60 yıla yakın süredir halkını ezen acımasız bir diktatör” olarak nitelendirdi. Trump, mesajında, Fidel'i hırsızlık, ölüm mangalarının şefliği ve en basit insan haklarının ihlaliyle itham etti.