Dünyada bir başka örneği var mı ? Bilmiyorum. Araştırmadım da. Araştırma gereğini duymadım açıkçası. Olsa da olmasa da beni ilgilendirmez diye düşünüyorum. Cevabı da çok basit: Beni ilgilendiren kendi ülkemdeki koşullar, geçmişte yaşananlar ve hatta gelecekte yaşanması olası olanlar. Nedeni de çok basit. Çünkü, kendi kendime, “Rumlara ne kadar güveniyorsun ?” sorusunu her sorduğumda çakılıp kalıyorum.
Konunun özeti şu: Ben Rumlara güvenmiyorum Rumlar da bana . Veya “Garantördüm garantör kalacağım diyen” Türkiye'ye...
***
Evet... Rumların çok hassas oldukları konulardan biri de ‘Garantör’ konusu. Türkiye’nin garantörlüğüne şiddetle karşıdırlar. Kıvıra kıvıra başka tür bir garantörlük anlaşmasının olabileceğini -Türkiyesiz- söylüyorlar. Nedenini açıklarken ise yalpalanmalar oluyor ama, esas neden aslında, söz konusu garantörlükle kendilerini Türkiye’nin tehdidi altında görmeleri... Birazcık deştiğinizde ise, dönüp dolaşıp meseleyi 1974’e ve 1974’de yaşadıklarına dayandırıyorlar.
Sevgili komşularımız,
Birisi çıkıp da “1960 Anlaşmalarında ‘Garantör’(ler) olduğu halde, neler yaşandı neler... ‘Türkiye’ korkunuza rağmen hem de... Birileri çıkıp size “Ya olmasaydı neler olacaktı ? Neler yapacaktınız ?” diye sorsa, cevabınız ne olurdu acaba ?
1963 ile 1974 yılları arasında olup bitenleri ‘hiç olmamış’ mı farzedeiyorsunuz hala ?
Olası bir çözüm sonrasında, bir süre sonra eğer, yine sapıtmayacaksanız, yine ansızın ENOSIS diye bağırmaya başlamayacaksanız, ‘Garantör Türkiye’den neden korkuyorsunuz ki ?
Yüzde yirmi mi dediniz ?
Alışılmışın birazcık dışında, bu aralar sıkça konuşuyor KC Başkanı Anastasiadis. Belli ki, kendine göre ‘hesapçıkları’ var. Söylediklerinin bir bölümü kendi halkına yönelik. Bir bölüm ise ‘dünyaya bir mesaj’ gibi... Sanki “Çözüm olacağı yok, haberiniz olsun. Mevcut duruma kendinizi alıştırın” der gibi. Bu durumda da kendini savunacak doğal olarak. “Çözümsüzlüğün nedeni ben değilim, Türkler” diyecek ve öyle yapıyor.
***
Avrupada da dili çözülmüş yine Başkan Anastasiadis’in. “Türkler nüfusun % 20’sini oluşturdukları halde, tam ortak olmak istiyorlar. Bu mümkün değil...” veya benzeri nutuklar sallamış yine. Belli ki Anastasiadis, 1974’den itibaren Kuzey’inde neler olup bittiğinden tamamıyla habersiz. Veya, öyleymiş gibi rol yapmakta.
Sayın Anastasiadis,
Nüfus konusunu hiç ağzınıza almayın size tavsiyem. Kuzey’in bugünkü nüfusunu biz dahi bilmiyoruz. 300 bin diyen de var, 500 bin diyen de. Ben şahsen, ne 300 bin’e şaşırırım ne de 500 bin’e. Çözümsüz 40 yıl daha geçerse, siz Güneydekiler ‘azınlık’ durumuna düşeceksiniz adada, haberiniz var mı ? Farkında mısınız bu gerçeğin ?
Sokak Ağzı
“Bir milletvekilinin çıkıp böyle birşey söyleyeceği hiç aklıma gelmezdi. Neymiş ? Milletvekili maaşları yetersizmiş.... Belli ki, bunu söyleyen milletvekilimiz, ya hayatında hiç asgari ücretle çalışmamış, yahut da asgari ücretin ne kadar olduğundan habersiz. Helal olsun ! “ (Turgay-Lefkoşa)
***
“Dört gencimizin ölümü ile ilgili soruşturmanın unutturulmaması en büyük dileğim. Sabırla sonucu bekleyeceğiz.” (Aysel Birel)
***
“Sayın milletvekili sadece bir aylığına asgari ücretle yaşamayı bir denese diyorum.” (Gülseren)
***
“1963 Aralık’ında bu yana 55 sene geçti. Acı içinde görüyorum ki 55 seneye rağmen, ne Kıbrıslı Türkler ne de Kıbrıslı Rumlar olup bitenlerden ders çıkarmamışlar. Allah sonumuzu hayır eylesin.” (Rasıh Kaptan-Mağusa)
***
“UBP Başkanı Tatar “Turizmin gelişmesi için ulaşım önemlidir. Bu zamana kadar bu konuda ne yaptınız, diye sormuş Meclis’te. Sayın Tatar, bu soruyu sormadan önce, sizin partinizin bu kadar yıllık iktidarı sırasında ne yaptığını sorgulasanız ya önce....” (Nusret Karam)
***
“Eyvah eyvah... Yağmur geliyormuş gene. Evlere mi kapansak acaba ? Yağmur yağıyoorrr, selller akıyoorrr, bizim kızlar camdan bakıyooorrr...” (Nesrin-Girne)
Anlayana
Okuduğun her şeye inanacaksan, hiç okuma daha iyi. (Japon)