Okulları talan eden, hırsızlık yapan, sınıfların ortasına eden! ve bel altı yazılar yazan kişilerin çocuklar olduğu anlaşıldı. Yaşları 8 ile 14 arasında olan 4 kız 8 çocuğun oluşturduğu çetenin reisliğini ise 12 yaşındaki bir kız çocuğu yapıyor. Bu çocuklar mayıs ayı ile 5 Eylül tarihleri arasında Mağusa Polatpaşa İlkokulu’nu üç kez, Ticaret Lisesi ve Dr. Fazıl Küçük Endüstri Meslek Lisesi’ni birer kez açmışlar.
İlginç olan, gazetemizin Mağusa muhabiri Sevgi Yalman, çocukların hırsızlığı oyun olarak gördüklerini yazıyor. Ve vatandaşların da yorumu, bunun gibi çocukların rehabilite edilmeleri gerektiği şeklinde yansıyor. Tabii burada sorulması gereken soru çocukların mı ailelerin mi rehabilite edilmeleri gerektiği şeklinde olabilir. Çünkü kültürel yapı da bu gibi olaylarda oldukça etkili… Yine eleştirilere neden olabilir ama gelinen boyutu göstermesi açısından şunu da yazmak gerekir ki çocukların 2’si TC-KKTC uyruklu, 6’sı ise TC uyruklu.
Daha önce de yazdığımız konulardan birinde olduğu gibi çocukların daha yaşlı insanlara pazarlandığı fuhuş pazarında da aynı konu gündemdeydi. Elbette ki devlet kurumlarının yetersizliği, hayret uyandıracak ilgisizliği başlı başına sorgulanması gereken bir yanı olayların ancak burada da ailelerin rehabilite edilmesi gerektiği gibi bir sonuç ortaya çıkıyor ve burada da söz konusu olan aileler farklı bir sosyal ortam, farklı bir kültürden gelip ülkemizde yaşamaya çalışan aileler…
Parkta yatıp kalkan bir çocuğun oradan alınıp sorunlarını öğrendikten sonra tekrar parka bırakılmasını web sayfamızda haklı olarak eleştirenler olmuş ve devletin bu çocuklara bakacak yeri yok mu diye sormuştu. Evet ne yazık ki yok. Devletle iç içe geçmiş hükümet devlet artık kalmayan parasını da bölüştürmek için gemi şirketi sahiplerini ihtiyaçlı listeden istihdam yapmaya devam ederken bu konularla ilgilenmiyor.
***
Ve dünkü gazetelerde iki haber vardı. Birincisi Alayköy-Güzelyurt yolunda devrilen minibüste bulunan yabancı uyruklu kadınlardan 1 ölü, 10 da yaralı olması haberi idi.
İkinci haber de çaldığı koyunların parasıyla gece kulübüne gidip orada çalışan bir kadınla fuhuş yapan birinin cezai müeyyidesi olmaması nedeniyle ceza almaması ama diğer yandan fuhuş yaptığı yabancı uyruklu kadının fuhuş yaptığı gerekçesiyle ceza alacak olması.
Buradaki gariplik şu; birinci haberde kaza yapan minibüsteki yabancı uyruklu kadınların devletin bilgisinde ve polisin kontrolünde zührevi hastalık kontrolüne devlet hastanesine gidecek olması. Her hafta bu kadınlar hastaneye gidiyor ve bu kontrollerden geçiyorlar. Ancak bu kadınların yaptıkları iş konsomatris yani gece kulübünün müşterilerine içki içirtmek için görevlendirilen kadınlar olarak gösteriliyor.
Şunu demeye çalışıyorum; Bir yandan bir gece kulübündeki kadın ‘fuhuş’ yaptığı için mahkemeye giderken, diğer yandan devlet bunu kendi eliyle yaptırıyor. Devletin bilgisindeki bir iş, nasıl olur da mahkemeye yasa dışı olarak yansır. Devlet vatandaşı mı kandırıyor, kendi kendini mi yoksa garip bir oyun mu oynuyor!