Ustalardan ders almak...
Özcan Özcanhan...
Bir İngiltere’ye gidelim dedik, Özcan abiye son görevimizi yapamadık...
-*-*-
Özcan abi, yıllarca Reuters gibi Dünyaca ünlü haber ajanslarının Kuzey Kıbrıs’taki ya da Kıbrıs Türk Toplumu içerisindeki temsilciliğini yaptı...
Çeşitli gazetelerimizde haber – yorum yazdı...
Lefke Avrupa Üniversitesi’nde öğrenciler yetiştirdi...
-*-*-
Bir Maronit kadın, Koruçam’da bir Rum astsubay ile evlenecekti...
90’lı yılların başları...
CTP’li eski vekil Mehmet Civa beni de düğüne götürmüştü...
Astsubay damadın Kuzey’e geçmesine izin vermediler...
Ve düğün, “damatsız” yapıldı...
-*-*-
Bunu haberleştirmiştim...
“Damatsız düğün” diye...
O günlerde Yenidüzen muhabiriydim...
Reuters, bu haberle ilgilenmiş, Özcan abi bana, “haberini istiyorlar, parasını ödeyecekler” demişti.
-*-*-
Bir gazeteci ile buluştuk, benden iki ya da üç fotoğraf aldılar...
Adam İngilizce dilinde bazı sorular soruyor, Özcan abi yanıtlamamı bekliyor ama bende “tık” yok...
Water, hello, pencil!
No English yani!
Özcan abi arada tercüman tabii ki!
-*-*-
Derken, şu anda hayatta olmayan bir futbol hakemimiz, bir köyde, çok ciddi fiziki saldırıya uğramış ve yaralanmıştı...
Sonra iyileşti ve yeniden maç yönetmeye başladı...
Bu kez Ağırdağ’da bir maçta, aynı hakem, çorabından çıkardığı küçük bir bıçacıkla (yanlış hatırlamıyorsam maket bıçağıydı), futbolcu kovaladı!
Evet yanlış duymadınız!
Saldırıya uğrayan bu kez hakem değil, futbolcuydu!
Ve haliyle bu da, gazetecilik öğrencilerine mutlaka öğretilen, “köpeğin insanı değil, insanın köpeği ısırması” olayıydı ve “haber”di!
-*-*-
Hoop Reuters yine devrede....
Özcan abi, “hade gene iyisin, kapacan parayı” diyordu...
No English tabii ki!
Yes!
My photo yes, yes!
Kereste kes!
İngilizce o kadar!
-*-*-
Haberi sattık, parayı kaptık ve derken günlerden bir gün Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda, Özcan abi ile buluştuk...
-*-*-
Her zaman çok şıktı...
“Be Serhat, daima şık, temiz, traşlı olmak lazım bu meslekte...” dedi...
Ders bir!
Ve ekledi; “teknoloji çok hızlı gelişiyor, iyi takip etmek lazım...”
Ders iki!
Ve “çok iyi yabancı dil öğren!”...
Ders üç!
Elbette “bu işi yapacaksan, çok seveceksin”i eksik bırakmamıştı...
-*-*-
Bugün, Özcan abinin öğrettikleri, “gazeteci olmak istiyorum” diyen herkesin mutlaka kulağına küpe olmalıdır...
Ne giydiğinize dikkat edeceksiniz...
Teknolojiyi çok iyi takip edeceksiniz...
Çok iyi yabancı dil bileceksiniz...
Ve yüksek maaşları hayal etmeden, bu mesleği severek yapacaksınız...
Değilse, başlamadan bırakın...
-*-*-
Özcan Özcanhan, çok iyi İngilizce ve Rumca biliyordu...
Günümüz teknolojisinde çok iyi İngilizce demek; tüm ülkelerden haberleri doğrudan alabilmektir...
Ve bir gazeteci için çok önemlidir...
-*-*-
En başta da dediğim gibi, Özcan Özcanhan’ın cenazesinde bulunamadım...
Buradan saygılarımı ve sevgilerimi iletiyorum...
Allah rahmet eylesin...
O’nu unutmayacağız!
-*-*-
Son bir anı...
Özcan abi, bir gün, “Serhat, televizyon programlarına bayılıyorum; apayrı bir hava getirdin bu işe” demişti ve övünerek söylüyorum, bu yorum, hayatımdaki en değerli yorumlardan biriydi...
“Ama” deyip eklemişti!
“Argo ve çirkin kelimeler kullanma!”...
-*-*-
Aradan bir süre geçmiş, bir etkinlikte karşılaşmıştık...
Kızgın bir şekilde, bizi yönetenleri eleştiriyordu ve “... Az bile yapıyorsun, helal olsun” demişti!
Canına tak ettirmişlerdi Özcan abinin...
Sohbetimizde, aklımda kalan sözlerinin özeti şuydu:
“... Biz, çok zorlu bir mücadele döneminde, yönetimin gazetecisi olduk, bir anlamda mecburduk; ama bu doğru değil... Gazeteci, yönetenden yana değil, yönetilenden yana olmalıdır...”
O başka bu başka mı?
“... Tanımlamaların değişmesi gerekiyor... Birisinin toprağını işgal ediyorsunuz. İşgal etmekle kalmayıp evine el koyuyorsunuz, yıkıyorsunuz, dışarı atıyorsunuz, sonra bir başkasını getirip oraya koyuyorsunuz, sonra buna da bir terim buluyorsunuz 'yerleşimci' diyorsunuz. Bunun adı hırsızlıktır.”
-*-*-
Bu söz kime ait?
-*-*-
Bu söz, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a ait...
Ve yüzde yüz katılıyorum...
Kelimesi kelimesine doğru bir yorum...
-*-*-
Ne diyor Fidan?
Birinin toprağını işgal edemezsiniz!
Evine, bahçesine, tarlasına, toprağına el koyamazsınız!
Getirip de o evlere, arsalara, topraklara başkasını yerleştiremezsiniz!
O getirdiklerinize de “yerleşimci” diyemezsiniz!
-*-*-
Hakan Fidan bu sözleri nerede, niye söyledi peki?
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Fidan, bu sözleri, Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdallah Buhabib ile geçen hafta Beyrut’ta gerçekleştirdiğikleri görüşmeden sonra söyledi…
-*-*-
Yok canım, Kıbrıs ile alakası yok, İsrail için söyledi!
Hemen telaşa kapılmayın!
“O başka bu başka” değil mi?