• Ne ‘yanlış düşünüyorsunuz’, ne ‘bildiğiniz gibi değil, işin aslı şu’, ne ‘haklısınız, dikkat edeceğiz’ gibi bir geri dönüş!
Gazeteci de okur da okur temsilcisi de ayni anda karamsarlığa kapılırsa, siyasal sistem ‘sağlıksız’ olmaktan öte bir yerlerdedir demektir...
En üsten en alta kadar kamu görevlileri, kendileri ile ilgili olan eleştiri, haber ve taleplere bir yanıt vermez mi? ‘doğrudur’, ‘yanlıştır’ ya da ‘işin gerçek yüzü şöyledir…’ diye bir açıklama yapılmaz mı? Yapılmıyor işte ve ‘bu nasıl bir görev anlayışıdır, bu nasıl bir siyasi yapıdır, biz kime güveneceğiz’ kaygıları insanı karamsarlığa itiyor.
Son günlerde, medya sürecinin üç unsuru, gazeteci, okur, okur temsilcisinin ayni sebeple karamsarlığa kapılması tesadüf olmasa gerek. Yenidüzen Genel Yayın Yönetmeni Cenk Mutluyakalı köşesinde, Yenidüzen okuru Tarık Ertuğ da sosyal medyada, haber, eleştiri ve sorularına yetkililerden sorumlulardan karşılık gelmediğinden yakınıyorlar. Mutluyakalı ve Ertuğ’un tepkilerini sayfamızda yayınlıyoruz.
Uyuşturucu Komisyonundan Ses Yok
Okur temsilcisi olarak benim eleştirim ise Başbakanlık Uyuşturucuyla Mücadele Komisyonu’na. İki hafta önce ‘Uyuşturucu ile mücadele protokol haberciliğine kurban gitmesin’ başlıklı yazımızda, (https://www.yeniduzen.com/Yazarlar/ibrahim-ozejder/uyusturucu-ile-mucadele-protokol-haberciligine-kurban-gitmesin/5515) bir ziyaret haberini ele alarak, uyuşturucu mücadelesi gibi önemli bir konuda, komisyonun karşısına çıkabilecek bazı tehlikelerden bahsetmiştik.
Yazının üzerinden iki hafta geçti, ne komisyondan, ne ziyarete katılanlardan, ne de herhangi bir yetkiliden bir ses çıktı!..
Ne üç satırlık bir mail, medya aracılığıyla bir yanıt, ne bir telefon!.. Ne ‘yanlış düşünüyorsunuz’, ne ‘bildiğiniz gibi değil, işin aslı şu’, ne ‘haklısınız, dikkat edeceğiz’ gibi bir geri dönüş!..
Sorumlu bir eleştiriye yanıt vermiyorsa, komisyonun uyuşturu ile mücadelede ciddiyetine nasıl güveneceğiz? Yoksa, yazımızda paylaştığımız kaygılarımız, gerçeğe mi dönüşüyor?
İster istemez, aklımıza böyle sorular geliyor. Umarız, kaygılarımız boşa çıkarılır…
-----------------------------------------------
Yetkililer Açıklamıyor
NE YEDİĞİMİZİ BİLMİYORUZ
Gıda konusundaki gelişmeleri çok iyi takip eden ve daha önce de okur temsilcisi sayfasına konuk olan Yenidüzen okuru Tarık Ertuğ, adeta isyan ediyor. Ertuğ’un sosyal medya ile gönderdiği mesajın özetini okurlarla paylaşmak istiyorum…
“Yetkililer farklı konuşuyor, tatmin edici açıklama yapmıyor, yediklerimiz güvenli mi bilemiyoruz…
“Yenidüzen’de çıkan bazı sağlık haberlerinden yaptığım derlemeyi bilginize sunmak Isterim: “Her ay 35 yeni kanser vakası”, “Gıda yasası tasarısı resmi gazetede yayınlandı”, “Gıda ve yem yasası komiteden gecti”, “Maydanoz ve Enginarda Pestisit, 11 ayda 2839 analiz”,
Hocam, okuduğum ve anladığım kadarıyla siyasiler konuşuyor yasa geçiriyorlar ama uygulama yok diye düşünürüm. ‘Her ay 35 yeni kanser vakası’ haberinde Meclis Başkanı Siber “Etkin denetim yok” derken, Tarım Bakanı Sennaroğlu ise “İlaç kalıntılıları için denetim üst düzeyde” diyor. Sağlık Bakanlığı’nın sayfasına baktığımda ise maydanoz ve enginarda ZEHİR kalıntısı olduğunu görüyorum.
Hangisine inanacağız. Bu tür soruları gazeteciler ÖZEL HABER yapsa toplum için daha iyi olmaz mı?
Bir başka haberde ‘LİMİT ÜSTÜ SAPTANAN 5 ÜRÜN’ sıralanıyor ve isimleri de yazıyor. Fakat, ‘LİMİT ALTI SAPTANAN 9 ÜRÜN VAR’ denilmesine ragmen bu ürünlerin isimleri ve kalıntı miktarı yazmıyor. ‘LİMİT ALTI’, ‘LİMİT ÜSTÜ’ saptanan ürünlerin üreticilerinin kim olduğu ve pestisit kalıntılarına neyin sebep olduğu, haberdeki açıklamada yeralmıyor.
Tüketicinin bunları bilmeye hakkı yok mu?
Bildiğim kadarıyla meclisten geçen ‘Genel Gıda ve Yem Yasa Tasarısı’ var. Tasarının sekizinci kısmı, ‘Suç ve Cezaları’ düzenliyor; ‘gıda ve yem güvenliğine ilişkin, yetkili makamın alacağı önlemlere aykırı hareket edenlerin mahkumiyetleri halinde asgari ücretin 20 katına kadar para cezası veya bir yıla kadar hapislikle cezalandırılmasını’ öngörüyor.’ (genel gıda doc.)
Tasarı var da yasalaştı mı? Uygulama ne zaman? Bunları bilmiyoruz, açıklanması gerekmez mi? Açıklamazlarsa, gazetecilerin hatırlatması gerekmez mi?
Bugünkü köşe yazınızdaki başlığınız gibi; bence GAZETECİ UNUTTURMAMALI…
--------------------------------------------------------------
TEK BİR YETKİLİ, TEK KELAM LAF ETMEZ Mİ?
Yenidüzen Genel Yayın Yönetmeni Cenk Mutluyakalı da, 15 Ocak 2015 tarihli yazısında yetkililerin sessizliğinden yakınıyor:
…İnsan kimi zaman diyor ki, “Niye canımızı yiyoruz biz!..”
Hani geçen sürmanşetten verdik, bir köyümüzde, yurttaşın yolunu “silahlı askerler kesti” diye!.
Herhangi bir Avrupa ülkesinde yaşansaydı bu, neler olurdu, merak ediyorum.
‘Demokratik’ yönetildiği iddiasındaki bir devlet var.
Başbakan var.
Cumhurbaşkanı var.
Hükümet var.
Bakanlıklar var.
Tek bir yetkili, tek kelam laf etmez mi?
---------------------------------------------------------------
Okur Eleştirisi
MUTLUYAKALI VE ÖZDAĞ KİŞİSEL HESAPLAŞMA PEŞİNDE
Sedat Ateş, Okur Temsilcisi mail adresine gönderdiği yazısında, Yenidüzen yazarları Cenk Mutluyakalı ve Mert Özdağ’ı eleştiriyor. Sayın Ateş, yazarların Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak, ‘kişisel hesaplaşma’ derdinde olduklarını ileri sürüyor.
Okurumuzun iddialarını ve Cenk Mutluyakalı’nın yanıtı aşağıda yeralıyor. Eleştiri ve yanıtın, konuyu yeterince açıkladığını sanıyorum. Bu nedenle şikayete sebep olan unsurları daha genel bir tablo içinde değerlendirmek için birkaç saptama yapmak istiyorum.
Öncelikle, siyasi figürlerin düşünceleri ve eylemleri yanında, geçmişleri ve tutarlılıklarıyla da kamuoyunun önüne çıkarılmasının yanlış olduğunu söyleyemeyiz. Gazeteciler de siyasetçileri her yönüyle toplumun ve seçmenin karşısına çıkarmakla yükümlüdürler.
Öte yandan ‘Kişisel hesaplaşma’ dürtüsünün basınımızda küçümsenmeyecek derecede yaygın olduğunu kabul etmemiz gerekir. Ancak iki etkenden dolayı, bunun asıl sorumlusu gazeteciler değil siyasilerdir.
1. Egemen siyaset zaten, gruplaşmalar, gruplararası – kişilerarası çatışmalar düzeyinde yürütülüyor. Partiler ve siyasetçiler arasındaki mücadelede aklımızda kalan nedir? Düşünceler, projeler, programlar mı yoksa kimin daha berbat bir geçmişi olduğu iddiaları mı? Parti değiştirme rekoru kıranların siyasi görüşlerinin ne olduğunu bilen var mı?
Medya, siyasetin sürdürüldüğü en önemli araç ise (ki öyledir), kişisel hesaplaşmaların içeriklere de yansıması doğaldır.
2. Gazeteciliğin en önemli malzemesi bilgidir. Siyasilerimiz, kamu görevlilerimiz, devletimiz bilgi vermiyor. Sınırlı bilgi, maalesef basınımızı ‘polemikleri ön plana alan’ bir niteliğe büründürüyor. Etik ihlallerin haddinden fazla karşımıza çıkmasının bir sebebi de budur.
Sedat Ateş’in eleştirisi
İbrahim bey;
Aslında bu eleştirimi bir kaç hafta öncesinden yapacaktım ancak gazeteciliğin doğasıdır diye düşündüm vazgeçtim.
Mert özdağ ve Cenk Mutluyakalı için özellikle yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri ile alakalı olarak; kaleme aldıkları köşe yazılarında siyasetteki şahsi hesaplaşma yapıyorlarmış gibi yazılar yazıyorlar. Mert Özdağ'ın tahsin ertuğruloğlu ile ve cenk mutluyakalının derviş eroğlu ile ilgili köşe yazıları.
Biz köşe yazılarında bilgilendirilmek ve devletin arka planda yapılan işleri ile ilgili veya hayatın yasanın detaylarını okumak istiyoruz.
Birilerinin laf atışmaları hiç ilgimi çekmiyor.
İyi çalışmalar dilerim. Sedat Ates.
Cenk Mutluyakalı’nın yanıtı
Sayın İbrahim Özejder,
OKUR TEMSİLCİSİ
Söz konusu okurun iddiasını daha iyi yanıtlamak için 'hangi köşe yazıları'nı işaret ettiğini bilmeye, yani 'somut' bir örneğe ihtiyaç duymaktayım.
Ayrıca, 'bilgilenme' olmadan 'bilgilendirmenin' zorlaştığı gerçeği içerisinde, son 5 yılda defalarca ilettiğimiz taleplere rağmen Cumhurbaşkanı Sn. Eroğlu ile özel röportaj yapma fırsatı bulamadığımızı, bu yönlü taleplerimizin verilen sözlere rağmen sürekli ötelendiğini belirtmek isterim.
Köşe yazılarımda 'kişisel' bir hesaplaşma için herhangi bir zemin olmadığı gibi, bu yönde bir örnek varsa, bunun somut olarak paylaşılmasından mutluluk duyacağımı belirtmek isterim.
Saygılarımla.
Cenk Mutluyakalı