İngiltere yıllarım…
Deli Dana Hastalığı…
Salgını…
-*-*-
Fransa başta olmak üzere, bir çok ülke, bu hastalık nedeniyle, İngiltere’den sığır eti alımını durdurdu…
-*-*-
İngilizler uğraştı, didindi, salgını yendi falan…
Fransa’ya et ihracatı yeniden başladı…
-*-*-
Derken, Kıbrıslı Türk kökenli, 15 yaşlarında bir kız çocuğu bu hastalıktan vefat etti…
-*-*-
Bir Türkiyeli gazeteci aracılığı ile haberi İngiliz ulusal basınına satmaya çalıştık…
Hiçbir gazete ilgilenmedi, bu haberi de yayınlamadı…
-*-*-
Birincisi, hastalık gerçekten geçmek üzereydi…
İkincisi, bu haber yayınlanırsa, genelde ülke ekonomisi; özelde hayvancılık sektörü ciddi darbe alacaktı…
-*-*-
Her haberi yaparım!
Önce insan!
Elbette bu ilkeler çok doğrudur…
“Haber değeri varsa”, mutlaka haber yapılır…
-*-*-
Mesela sahte diplomacılık!
Çok yaygın olduğu söyleniyor…
Nerede?
KKTC’de!
-*-*-
Efendim KKTC’nin kendisi sahte!
Üniversitelerini kim takar?
İşte olay tam da öyle değil…
-*-*-
Sonuçta bu sektör, ülkede kesinlikle devlet kadar istihdam yaratan bir sektör!
-*-*-
Efendim, hırsızlık mülkler üzerine yapılan inşaatlar…
Doğrudur!
Ülke kaçak!
Arazi hırsızlık!
-*-*-
Ama bu sektörden de ekmek yiyen insan sayısı bir hayli fazla!
-*-*-
Haaa, son olarak, 8 gencimizin uğradığı saldırı…
Yapmayalım mı bunun haberini?
Yaptık zaten!
-*-*-
Gazetecilik?
Gazetecilik mesleği, çok kolay bir meslek değildir…
İnce eleyip, sıkı dokuyacaksınız…
Evrensel, geleneksel, ulusal, yöresel ilkeleri vardır…
-*-*-
İnsanları ilgilendiren, yeni, sıra dışı, ilginç her şey haberdir!
Şu sorulardan birine yanıt olarak “evet” ortaya çıkıyorsa, ortada “haber” vardır!
Yeni mi?
Sıra dışı mı?
İlginç mi?
İnsanları ilgilendiriyor mu?
-*-*-
Elbette 15 geri zekalı – hatta beyinsiz faşistin saldırısı “sıra dışıdır” ve insanları ilgilendiriyordur ama; “gazetecilik neden zordur?” sorusu bağlamında, çok dikkatli olmak lazımdır…
Bu haber, saldırgan faşistlerden çok; saldırılan çocukların içinden çıktığı toplumdaki faşistlerin işine yarayacak mı yaramayacak mı?
-*-*-
Rum faşistleri deşifre edelim!
Evet edelim!
Sayıları çok!
Ama bizdeki faşistlerin oranı veya sayısı hiç de az değil!
-*-*-
Saldırıyı, “faşizm” çerçevesinde ele almak, haberi çok gerekli kılar!
Ama saldırıyı, “Rum faşizmi, Elen fanatizmi” çerçevesinde bağıra çağıra haykırmak; mal bulmuş mağrubi pozisyonundaki Tahsingillere, Zorlugillere ve Ersingillere yani çözüm düşmanı Türk faşistlere yarar!
-*-*-
Saldırı haberini ilk gün yapan TAK veya daha sonra yapan – yayınlayan yayın organları, elbette “haberdir” diyerek, “faşistleri de deşifre etmek ve onlara karşı tepkilerini dile getirmek” maksadıyla yapmıştır!
Ama inanın, Kıbrıs’ta barış karşıtları dışında bu haberden “keyif” alan kimse olmadığı gibi; barışseverler ya da Kıbrıs’ta barış, o 8 gencin uğradığı zarardan çok daha büyük zarar görmüştür…
-*-*-
Kapatın bu meseleyi!
Sakın haber yapmayın!
Öyle bir şey dediğim yok!
Ama bizimkisi gibi “çetrefilli ortamlarda”, bazı haberleri yaparken, bazı yorumları yazarken, “insanımızı ve barış dolu geleceğimizi” iyi düşünmemiz lazım!
-*-*-
Amacım, kesinlikle “gazetecilik” öğretmek değildir…
Haddimi bilen biriyim…
Bu noktada, birilerini hedef almadığımı; alırmış gibi görünen yorumlarla da kırdıysam, çok üzgün olduğumu ve özür dilediğimi belirtmek isterim…
-*-*-
KKTC, sahte bir oluşumdur!
Zaten kendi devlet başkanı, sık sık, “KKTC Bağımsız bir devlettir” demektedir!
Siz, her hangi bir devletin başkanından, “benim devletim, gerçek bir devlettir” diye bir açıklama işittiniz mi?
-*-*-
Diploma sahtekarlıkları, üniversite enflasyonu, insan kaçakçılığının merkezi olan üniversitemsi yapılar; topluma ihanettir…
Rum mülkleri üzerine yapılan ve satılan konutlar da topluma ihanetin daniskasıdır…
Ama, her iki sektörden ekmek yiyen on binler söz konusudur.
İçinde yaşadığımız coğrafyada, “Gerçek Gazetecilik”, bu yüzden çok zordur…
-*-*-
Evet, ne yapmalıyız?
En başta, yaşadığımız coğrafyaya, yasal bir zemin kazandırmalıyız…
Bunun da tek yolu, Kıbrıs sorununu çözmekten geçer…
-*-*-
Nasıl bir çözüm?
Zorlu Töre başkanın dediği gibi; 50 ya da 100 sene sonra KKTC diye bir devletin tanınacağı iddiasıyla yürütülen bir “çözümsüzlük” değil!
“Orta noktada buluşabileceğimiz”, federal çözüm!
Efgaristo Christos gardaş!
Christos Stylianides…
Lefkoşalı bir bakkalın diş hekimliği okuyan ancak daha sonra siyasete giren oğlu…
Stylianides, Annan Planı döneminde, “evet”i savunananların önde gelenlerinden, DİSİ’li bir siyasetçiydi…
Kıbrıs’ta, Avrupa’da milletvekilliği, bakanlık, komiserlik yaptı…
-*-*-
2023’te gitti ve Yunanistan’da, Yeni Demokrasi Partisi’nden aday oldu…
Seçildi…
Ve şu anda diş hekimliği eğitimi aldığı Yunanistan’da, Denizcilik Bakanı…
-*-*-
Stylianides geçtiğimiz Salı akşamı "zaten Kıbrıs'ın yarısı Türk'tür" diye bir açıklama yaptı…
Ortalık karıştı!
-*-*-
Kıbrıslı Stylianides, bu sözü neden söyledi?
Çünkü, Yunanistan, Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) genel sekreterliği pozisyonuna bir Türkiyeli adayı destekleyecek…
Ve bunun karşılığında da, Türkiye, Yunanistan'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne adaylığına destek verecek…
(Ersingiller, Tahsingiller, burayı isterseniz iki kez okuyun…)
-*-*-
Neyse, Christos Stylianides’ en çok tepkiyi kim verdi?
DİKO ve EDEK!
Yani Kıbrıs’ta aslında federal çözüme karşı olan, DİSİ, AKEL ve ELAM’dan sonraki iki siyasi parti…
-*-*-
Stylianides'e Annan Planı dönemini hatırlattılar ve “Senin desteklediğin görüş kazansaydı, şu anda Ada’nın yarısı Türk’tü” gibisinden laf ettiler…
-*-*-
Öteki yazımızı okumayanlara son cümleyi hatırlatayım; ““Orta noktada buluşabileceğimiz”, federal çözüm!...
Ortak noktada buluşacağımız ne demek?
Stylianides demek!
O ve O’nun gibilerin savunduğu “Federasyon” demek!
Kıbrıs’ı “yüzde 30 – yüzde 70” olarak dahi paylaşmak istemeyenlere de; yarısını alıp ayrı egemen ve eşit devlet hayali kuranlara da en güzel yanıt, Christos Stylianides’tir…
Efgaristo Christos gardaş!
Bunu bizim yapmamız gerekirdi… Şahsen denedim ama bir türlü sonuca ulaşamadım… Çok da üstüne düşmedim… Ama Güney Kıbrıs’ta yayımlanan İngilizce Cyprus Mail bizim adımıza yaptı… Tom Cleaver adlı muhabir Lübnan’daki Amerikan Üniversitesi’ne sordu… Bu üniversite de “… evet, Turgay Salih Zeki 1985 mezunumuzdur” dedi… Elbette şimdi, mahkememizin de, polisin araştırması sonucunda vereceği kararı bekleyeceğiz… Umarım, polisimiz, Cyprus Mail’in ulaştığı üniversiteye bir an önce ulaşır… Mahkeme sonuçlanır… Şu anda eski adıyla Turgay Salih Zeki; soy adlarımızın Todor Jivkov tarafından değiştirilmesi sonrasındaki adıyla Turgay Avcı (fotoğraf); maçın uzatma dakikalarına 3-0 önde girmiş durumdadır… Uzatmada sonucun değişeceğine olan inancım fazla değildir… (Fotoğraf: Cenk Mutluyakalı)