Türkiye elem verici olayları arka arkaya yaşıyor. Evet güçlü, evet ayakta. Ama bu elem verici olaylar çok değişik temellerden gerçekleşiyor. Bu yüzden ciddi sıkıntı yaratıyor. Yarına doğru bu yaşananlar gücü zayıflatıyor.
Bu yaşananların yakın geçmişte çok olumsuz bir yanı daha vardı. Çünkü uzun bir zamandır acılar dahi Türkiye'de farklılaşmıştı.
Terör saldırılarında insanlar ölürken kimisi üzülüyor, kimisi seviniyordu.
En ilginç örneklerden biride, Ankara'daki terör saldırısından sonra Konya'daki maçta terör saldırısında ölenler için saygı duruşunda izleyicilerin bir kısmının saygı duruşunu ıslıklarla karşılaması idi. Bu en az terör saldırısı kadar üzücü ve kahredici idi.
Ancak bu ortam, 15 Temmuz Darbe girişiminin püskürtülmesi ile farklı bir konağa evrildi. Türkiye'nin farklı tüm siyasi eğilimleri ve katmanları büyük bir çoğunlukla darbeye karşı çıktı. Bu vahşi darbe girişimi birlikte püskürtüldü...
Hem darbeye karşı duruş, hem de darbede yaşanan acı olaylara, ölümlere dönük ortak acı duygusu gelişti.
TBMM temsil edilen tüm siyasi partilerinin (AKP, CHP, HDP, MHP) Olağanüstü birleşimde Ortak Metin hazırlamaları ve bunu oybirliği ile onaylamaları oldukça önemli idi.
Bu birlik, daha sonra HDP'nin çağrılmadığı ortak demokratik tepkilerle devam etti.
Yenikapı'da üç siyasi parti başkanının ve Cumhurbaşkanın katılması ile gerçekleşen o büyük miting, darbeye karşı birlik duygusunun gelişmesinde önemli bir adım oldu.
Böylece yakın geçmişte acılarda dahi farklılaşan Türkiye'de, acılara karşı birlikte ortak duygu ile karşı durmak zemini gelişti. Bunun ortak aklı geliştireceği çok açıktır.
Ancak, darbe sırasında ve sonrasında kısa bir süre duran PKK’nın bombalı saldırıları yine başladı. Darbe girişimi sırasında ölen pek çok sivil ve askerin acısının üzerine, bu kez de PKK'nın bombalı şiddet metodu ile gerçekleşen terör saldırılarında ölen asker ve sivillerinin acısı eklendi.
Bu başlayan saldırılar sırasında ilgimi çeken, ama basında laiki ile yer almayan HDP'nin, PKK'ya dönük yaptığı saldırıları durdurma çağrısı ve bunları kınaması oldu.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye basınında KCK'nın yayınladığı bildiriyi okudum. Bu bildiriden çıkarttığım PKK’nın terör saldırılarını yeniden başlatmasının gerisindeki mantığın, müzakere sürecini yeniden başlamasını zorlamak olduğudur.
Bu mantık doğru bir mantık olmadığı gibi, arzulananı da sağlamaz. Aksine çatışmayı ve yarılmayı artırır. Yani bu yol, arzulanana, yani Müzakere sürecinin yeniden başlamasına yardımcı değildir. Olamaz.
Olamayacağı da Türkiye'ye dönük başka hesapları olan İŞİD ve onun gerisindeki güç odaklarının Gaziantep'te gerçekleştirdiği acı ve elem verici son terör saldırısından bellidir.
Bunlar darbe sonrası oluşan atmosferi bu yaşananlardan sonra yeniden kırma fırsatını denemeye soyundular… Suriye ve Irak'ta sıkışan IŞİD'in şimdi Türkiye'de kendine alan açmasına, müzakereleri zorlamak adına başvurulan terör, bu yaşananlara yardımcı oluyor.
Çünkü bunların niyeti, Türkiye'yi yine bir kesim acı yaşarken, ötekisinin sevindiği bölünmüş duruma dönüştürme ortamını sağlamaktır.
Kısacası PKK'nın müzakereleri yeniden başlatmak için kullandığı şiddet ve terör, Türkiye'yi terörün çıkmazına sokmak amacında olan iç -dış tüm odakların kötü niyetlerine yol döşer...
Bu ise ister Sünni, ister Alevi veya Türk ya da Kürt olsun vatandaşlarının çoğunlukla arzuladığı demokratik Türkiye hedefine ulaşmanın yoluna yardımcı olmaz.
Evet, Doğu'da yaşan acılar, Sur'da, Hakkâri’de, Cizre'de yaşanan acılar, insanları deldi. Ama acı akılla harmanlanırsa geleceğe farklılık bırakır. Acıları sonlandıracak zemini geliştirir.
Ancak, ACI, sürekli gelişen kin ve öfkeyi beslerse ve acıyı gidermenin yolu başkalarına acı yaşatmak üstüne kurgulanırsa, o zaman acı, herkesin yaşadığı tam bir felakete döner. Suriye örneği bunun en kötü ve acı halidir...
Bu yüzden şimdi yeniden darbe öncesi hale, yani acıların ortaklaşa paylaşıldığı değil, kimisinin üzüldüğü, kimisinin sevindiği eski hale dönmemek gerekir.
Yani,15 Temmuz darbe sonrası, ağır aksak dahi olsa ortaklaşa paylaşılan duygu bütünlüğünün, yeniden kırılması yaşanmamalıdır.
Bu yüzden Gaziantep'te gerçekleşen bu vahşi saldırının yol açtığı acıyı ortak acıya döndürmek çok önemlidir.
Yani, tıpkı darbe sonrası, Türkiye'nin tüm sağduyu sahibi insanlarının geliştirdiği kısmi demokratik birlik gibi, bu acıyı ortak acıya dönüştürmek çok önemlidir…
Eğer bu saldırıdan sonra, tıpkı darbe sırasında ve sonrasında TBMM'sinde yaşandığı gibi, her siyasi eğilim, yan yana durabilirse, bu odakların Türkiye üzerine terörü araç olarak kullanarak kurmaya çalıştığı iç savaş ortamı tersine döner. Oyun bozulur.
Türkiye, bu acıların üzerinden güçlü ve etkili bir demokratik birlik temeline yol açar. Türkiye'nin demokratik birliği üzerine kurulan tüm oyunlar bozulur. Geleceği daha güçlü kılar.
Güç; askeri veya ekonomik güçle bir yere kadar vardır. Darbe ve sonrasında yaşananlarla, gücün, tek başına yalnızca bunlarla olamayacağını herkes yaşadı.
Çünkü esas güç, halkın demokratik birliğinden, farklılıkların ortak paydalarda buluşmasından geçer.
Böyle bir durumda PKK artık şiddeti ve terörü araç kılarak müzakereleri zorlama yolunu tutamaz. Bu ise Türkiye'yi Türk, Kürt, tüm etnik ve dinsel farklılıkları ile ayrışmaya değil, tümünün varlığına saygı temelinde ortak demokratik birliğe taşır.
Eğer, bir ülkenin bir yerinde terör, savaş ve acı varken, öteki tarafında vur oynasın, çal patlasın yaşam devam ediyorsa. Bir ülkede terör saldırılarında ölenlerin kimliklerine göre acıda farklılık yaşanırsa. Kimisi acı çekerken, kimisi seviniyorsa, o ülkenin geleceğini parlatacak olan demokratik, toplumsal, ulusal ne isterseniz deyin birlik oluşmaz. Bu da tüm şer odaklarına bulunmaz fırsat verir. Evet, acılardan bal çıkmaz. Ama acıların üzerinden en zoru başarmak gerekir. Buda demokratik birliği geliştirmektir.