Geçen hafta bu köşeden yayınlanan yazımızı “… Süreç Hamas’ın Gazze’den atılması ve Gazze’de ABD dostu olan ve Filistin Devleti tarafından denetlenen bir ‘Filistin Otoritesi’ oluşturulması ile tamamlanacak. Bunu da bir başka köşe yazımızda yorumlayalım…” diyerek bitirmiştik. Bugün de buradan devam edelim…
İsrail Başbakanı Netanyahu sürdürmekte olduğu savaşla ilgili hedefini Hamas’ı Gazze’den silip süpürmek olarak ilan etti; ancak, ondan sonrası ne olacak? Bu sorunun cevabı İsrail’in kendi güvenliği ve ABD’nin de Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) uygulanması için çok önemlidir. Öncelikle Hamas’ı Gazze’den atmak demek Hamas’ı tümden ve bir daha peydahlanmamak üzere bitirmek anlamına gelmiyor. Yani, Netahyahu hedefine ulaştığında, yeni bir başlangıç noktasına da varmış olacak. Hamas İslamist bir terör örgütüdür; Gazze’den katliam ve vahşet ile atılan Hamas’çıların geri kalanları ve yeni nesilleri daha bilenmiş teröristler olarak zuhur edecek, İsrail’e ve ABD’ye rahat vermeyecek, bölgeye de huzur ve istikrar da gelmeyecek. ABD’nin BOP Projesi ağır aksak ve gecikmeli ilerleyebilecek, ne kadar ilerleyebilirse… Dolayısıyla, yeni süreç bunları dikkate alarak ve önlemek üzere şekillenecek.
Tehlikesiz ve risksiz seçenekler yoktur ancak tüm seçenekler içinden bölgenin geneli ve bölge ülkelerinin her biri için en az sorunlu olacağı hesaplanan seçenek yeni sürecin başlangıcı olacak. Bu bağlamda en güçlü olasılık, Gazze’de, Muhammed Abbas’ın yönettiği Filistin Devleti’nin denetiminde olacak bir alt yönetim oluşturulmasıdır. Şimdiki savaşın taş üstünde taş bırakmadığı Gazze’nin yeniden inşasının da ABD, uluslararası ve bölgesel güçlerin, bu savaşta AB gibi İsrail’den yana yer alanların ve petrol zengini Arap ülkelerinin destek ve katkıları ile yapılması da Gazze’de Amerikan dostu bir yönetimin tutunmasını sağlayabilecek. İsrail’in de 2005 yılında Hamas’ın Gazze’den attığı Filistin Devleti’ne Gazze’yi geri iadesi, bu yeni sürece destek vermesi hem kendi güvenliği hem de vahşice sürdürdüğü savaşın yaralarını sarmak için önemlidir.
Yani Netanyahu’nun bu savaştaki hedefi Gazze’de hiçbir Filistinliyi sağ koymadan Hamas’ı bitirmek yerine Gazze’de ABD dostu ılımlı bir Filistin yönetimi oluşmasına evrilecek; uzun erimli olarak da genelde Doğu Akdeniz Bölgesinde, özelde de İsrail’in güvenliği için sürdürülebilir siyasi yapılanma ve istikrar da Filistin Devletinin uluslararası meşruiyeti ile gerçekleşmiş olacak. Bu yapılanmanın aslında bir evveliyatı da var. Hamas’ın Gazze’den attığı Filistin Devleti 2007 yılından beri Gazze şeridinin yönetişimine taraf olmayı sürdürmeye çalışmış, bölge halkının maaş ve özlük haklarının ödenmesine katkısını yapmış, İsrail ile iş birliği yaparak bölgeye giriş-çıkışların denetimini sağlamıştır.
Ancak, güçlü taraf olarak görülen Filistin Devleti’nin önemli zafiyetleri de var maalesef… Özellikle siyasi yozlaşma, kokuşmuşluk, çürümüşlük, ahlaksızlık, ne derseniz deyiniz, Filistin Devleti’nde çok yaygın… Yaser Arafat’ın vefatından sonra 9 Ocak 2005 tarihinde Filistin Devleti’nin başına geçen Muhammed Abbas otoriter ve baskıcı siyasi tarzı nedeniyle pek de sevilen bir lider değil… Filistin anayasasına göre dört yılda bir yapılması gereken seçimleri 15 yıl süresince yapmayan Abbas 2021 yılında yapmayı kabul etti, seçimlere yakın da İsrail’i sebep göstererek erteledi.
Dolayısıyla, Gazze’de kurulacak ve Abbas yönetiminin denetiminde olacak bir Filistin otoritesi bölge barışı için en iyi seçenek olarak görülse bile, Filistin Devletinin siyasilerinin kokuşmuşluğu ve anti-demokrat yönetişim tarzı bu seçeneği sorgulatmaktadır. Bu nedenle başka bir seçenek olarak Kosova modelinin Gazze’de uygulanması da konuşulmaktadır. Buna göre, Gazze’de BM destekli – NATO korumalı bir otorite oluşturulması önerilmektedir. Türkiye’nin garantörlük sistemi önerisinin de bu bağlamda olabileceği gibi anlaşılmaktadır. Ancak, gene de bölge istikrarı için Filistin Devletinin bir alt yönetiminin Gazze’de yönetişimi üstlenmesi ve harabeye çevrilmiş Gazze’nin uluslararası mali destekle yapılanması, geliştirilmesi halen en gerçekçi seçenek olarak duruyor. Bu gelişme de uzun süreli Filistin sorununu iki devletli yapılanma ile çözmeye katkıda bulunabilecek, İslamist cihatçı örgütlerin varlığını ve etkililiğini de sonlandırabilecektir.
Peki ya Kıbrıs?! Gazze’de ateş kesilince elbette ki yeni yapılanma için görüşmeler başlayacak. ABD’nin BOP projesi için ilerleme kaydetme stratejisi var. Bu stratejide Türkiye’nin de önemli konumu var; Türkiye’nin de BOP’tan türeyen bir bölgesel enerji merkezi olmak vizyonu var. Dolayısıyla Kıbrıs sorununun çözümüne Kıbrıslıların yanı sıra Türkiye ve ABD’nin de ihtiyacı var. Gazze’de ateş kes çok uzakta değil; Kıbrıs sorunu çözüm sürecinin BM Ölçütlerinde ve BM tarafından başlatılması da uzakta değil. Zaten BM Genel Sekreteri’nin bir temsilcisi adaya gelip taraflarla ön görüşmesini yaptı; garantörlerle de diplomasi trafiği olacak. Türkiye’nin Mart ayı sonundaki yerel seçimlerinin ardından da masa kurulacak… Bir taraftan Kıbrıslı Türklerle Rumlar için Kıbrıs masası, diğer taraftan İsrail ve Filistin için Gazze masası… Paralellik mi var?! Elbette var; hepimiz Cebelitarık’tan Hindistan’a kadar olan Kuzey Afrika’yı tamamen kapsayan ABD’nin BOP’nun içindeyiz ve dahi coğrafi olarak da merkezindeyiz… Real politik dedikleri bunlar…