15 SAATTE NELER YAŞANIR
Malum, birkaç gün izin alınca ‘gazeteci’ kimliğim dışında tamamen sıradan bir yurttaş kimliğim ile memleketi izleme şansı yakaladım.
Tabii keşke bu şansı yakalamaz olaydım!
***
Sabah sosyal medyaya baktım ilk olarak, insanlar zamlara karşı iletiler yazıyordu.
Bela verenler, neler neler…
Sabah sabah!
Belli ki çok kızmışlar.
Ben de kızdım, ben de üzüldüm, ben de yazılanlara katıldım ama yapacak bir şey yok.
Güne devam etmeliydim…
***
Birkaç devlet dairesinde işim olduğu için erkenden evden çıktım.
Spor salonuna gidip orada spor yaparken spor eğitmeni genç arkadaşımla sohbet etmeye başladık.
Hasbelkader konular memleketin durumuna geldi, sporda bile!
“Bak artık torpili sadece kendi yakın çevrelerine kullanıyorlar, bize şans gelmez”.
Demek istediği kamuya istihdam meselesiydi.
Her Kıbrıslı Türk gibi kamuya istihdam edilmek için fırsatları kolluyor pek tabii.
Ama ‘mümkün olamayacağına ilişkin de burukluğu’ yerinde…
“Bize şans gelmez!”
***
Oradan çıktım, devlet dairelerine gittim, veznelerin arka taraflarında zamlar konuşuluyordu, ve alınan ücretin hiçbir şeye yetmediği…
İçimden “Daha siz kamu görevlisisiniz, bir de özeldekilerin halini görseniz” diye mırıldandım…
Moralim bozuldu, canım sıkıldı.
Bu kez başka bir devlet kurumuna gittim, girişte iki adam ayaküstü sohbet ediyorlardı.
Konu aynı, pahalılık…
***
Öğleye doğru nenemlere geçtim, nenem ile dedem de evdeki bir tadilat işinin ne kadar pahalıya mal olacağını konuşuyor, aslında elzem bir ihtiyaç olan bu işi ertelemenin yollarını arıyorlardı, ya da daha ucuza getirmenin…
Derken Doğa’yı okuldan alma saati geldi, okula gittim.
Yolda giderken gündüz açık sokak lambaları Doğa’nın gözüne ilişti, “Ne acayip bir ülke burası be baba” dedi 12 yaşındaki kızım…
Bir şey söylemedim…
Bir kafeye geçtik birer kahve içelim diye, iki içecek ve atıştırmalığa 120 TL ödedik.
***
Kafede yakın arkadaşlarımdan biri ile telefonda konuştum.
Eşi işini kaybetmiş geçen hafta, yani artık işsiz!
Geçiciydi, durdurmuşlar!
Zaten zor geçen hayat daha da zorlaşacak şimdi.
Gözlerim yaşardı, çok üzüldüm.
Kelimeler boğazımda düğümlendi, pek de bir şey diyemeden telefonu kapattım.
***
Akşamüstü akaryakıt istasyonlarının önündeki kalabalıklar gözüme ilişti, meğer yine kriz varmış, insanlar sıraya girmiş araç kuyrukları oluşmuştu.
Trafikte tam bir keşmekeş…
Her paniklemiş Kıbrıslı Türk gibi benzin kuyruğunda beklerken sosyal medyaya baktım, KIB-TEK eleştirileri dikkate almış, geceleri elektrik kesilecek bölgeleri açıklamıştı.
Bizim mahalle de saat 18.00’den itibaren elektriği kesilecek bölgeler arasındaydı.
***
Zor bela benzin aldıktan sonra markete geçtim.
Ekmek yumurta derken 2 poşetlik günlük ihtiyaca 468 TL ödedim.
Eve gittiğimde saat 18.00’e yaklaşmıştı.
Elektrik kesilirse arıza yapmasın diye TV’yi kapadım, klimaları zaten çalıştırmamıştım, birkaç lambayı açık bırakıp elektriğin kesilmesini beklemeye başladım.
Ev ahalisi de eve geldi, mumları yaktık, beklemeye devam ettik.
Saat 18’i geçmişti ancak elektrik kesilmedi!
Neyse ki biraz daha bekledikten sonra mumları söndürdük.
***
Sabah evden çıkmam ile yatağa girmem arasındaki 15 saatte yüzlerce olumsuzluk ile karşılaştım gün boyunca.
Yüzlerce moral yıkıcı detay, yüzlerce negatif gelişme içinde yaşamaya çalıştığımızı fark ettim.
Ve yalnız olmadığımı…
Ne desem ne yazsam inanın bilmiyorum.
Gerçekten bu olumsuz hava bizi bitirecek, onu görüyorum.
Bu kadar negatif gelişme içinde yaşamak gerçekten zor, çok zor.
Hepimize kolay gelsin demek dışında elimden de bir şey gelmiyor.
Gerçekten kolay gelsin.
#geççek
BİR GÖZLEM…
Artık sokağa inme vaktidir!
Son zamlar…
Halkın sinir uçlarıyla oynanan işler…
Yolsuzluklar, hukuksuzluklar ve atamalar…
Sosyal medyada artık sivil bir eylemin konuşulmaya başlanmasına yol açtı.
Belli ki yakında yurttaş sokağa inecek.
Yurttaş diyorum çünkü bu eylem herkesin eylemi olacak.
Öyle ellerde balonlara “lay lay lom” bir eylem de olmayacak bu.
Zamlara da, hükümete de, son gelişmelere de çok sert bir tepki verecek yurttaş.
Kokusu çıkmaya başladı.
Sokaklar şenlenecek…
Yakındır…