Dilek Öncül Kodan
Merhaba!
Bu haftaki kitabımız Gece Gezintileri… Uykusuzluğun, uyku ile uyanıklık arasının kitabı… Rüyaların, sanrıların hatta zaman zaman kâbusların kitabı…
Gece Gezintileri, Gür Genç, Jenan Selçuk, Oya Akın, Rana Şenol ve Orhan Eskiköy’ün kısa öykülerinden oluşuyor…
Uykusuzluğun Kitabı, aslında, benim gibi uykucuların empati kurabileceği bir eser değil. Kafamı yastığa koyarkenden uyuyanlardanım ben. Hatta ‘yastığa 5 kala’ der annem babam için, ona çekmişim… Ama küçükken zor uyurdum. Korkardım çünkü; odamın penceresinin yanı başında kamp kurmuş askerlerden, öcülerden, ölülerden… Koyunları say derdi abim, diğer abim uzun uzun masallar anlatırdı, uyuyamazdım… Annemin yanına kaçar, mışıl mışıl uyurdum. Sonraları uykuya kaçmayı öğrendim. Kedi misali uyku ile uyanıklık arası benim gecelerim… (‘Kediler uyurken genellikle etraftaki sesleri ve kokuları algılayabilecek derinlikte bir uykudadırlar’ diyor uzmanlar.) Uyanıp düşünüyorum; tekrar uyuyup rüyamı -ukalalık olmasın, istediğime yakın diyelim hadi- şekillendiriyorum.
Oya Akın’la başlıyor gecede gezintiler... Akın, uykusuzluğunun nedenlerini şöyle anlatıyor: “Hepten bireysel mi? Toplumsal ve ekolojik gelişmelerin, toplumun yaşadığı değişimin ve en çok da çocuklarımız adına duyduğum gelecek endişesinin bunda hiç rolü yok mu?”. Endişe, kaygılı olma hali, uykusuzluğu kaçıran en önemli nedenlerden.
Orhan Eskiköy’ün öyküsü -biraz da senaryo yazarı, yönetmen olmanın da etkisiyle- kısa metraj film gibi… Güzel kurgulanmış bir kara mizah.
Rana Şenol, ‘sayıklamalar’ başlığı altında, ölüm, anı kaçırmama telaşı, mutluluk kavramlarını ele alıyor… ‘Dünya’da bunca acı, şiddet, ölüm varken mutlu olmak ancak aptalların işi’ diyen bir yazar vardı yanlış hatırlamıyorsam. O kadar acı, o kadar adaletsizlik var ki, insanları mutlu edebilmek adına -ya da belki uyumlaştırmak, sıradanlaştırmak adına- ‘anda kal, mutlu ol’ gibi kavramlar uçuşuyor havada. Ama belki de gerekli olan bu, beden ve ruh bütünlüğümüzü korumak adına.
Jenan Selçuk, sanrılarla sarmalanmış, kıpırdamadan dikiliyor balkonda, kırpmadan gözlerini… Karanlık katlanılmaz. Yalnızlık da öyle. Şiirsel bir dille anlatıyor insanları… “Usandım, insan olmaktan duyduğum bu utançtan” diyor Jenan ve açgözlü, kibirli insanoğlunun geriye kalan bütün türlerden kendini üstün saymasını eleştiriyor…
Gür Genç, uykusuz kalınca kendini sorguluyor. Suçlu hissediyor kendini ve iyice kaçıyor uykusu. Kendimizi suçlamak… En çok yaptığımız şey değil mi?
Onlar benim gibi uykuya kaçarak kendilerine hayali bir Dünya yaratmak yerine üretken olmayı seçmişler; “Gece Gezintileri’ni” yaratmışlar… “En üretken uykusuzluklarda buluşmak üzere!” demişti sevgili Oya; iyi buluşmalar diliyorum ben de…