Ertanç HİDAYETTİN
“Geçmişi affedip geleceğe göğüs gerebilir miyiz?”
Bu sözler Güney Afrika’nın eşsiz lideri Nelson Mandela tarafından söylendi.
Nelson Mandela, ırkçı Apertheid rejimine karşı direnen ve bu uğurda ömrünün 27 yıl kadar uzun bir süresini ilkel şartlar altında zindanlarda geçirmeye zorlanan bir kahraman.
50 yıl süren acımasız Apertheid rejiminin sona ermesiyle Mandela, Desmond Tutu ve diğer liderlerle birlikte halkına yukarıdaki soruyu sormuştu.
Güney Afrika halkı olumlu yanıt vererek 1996 ile 1999 yılları arasında ‘Gerçek ve Uzlaşı Komisyonlarında’ (Truth and Reconciliation Commissions) deneyimlerini anlatarak 50 yıl süreyle kendilerine empoze edilen çağdışı davranışları anlamaya, onlara ışık tutmaya, affedip ileriye bakmaya çalıştılar.
Güney Afrika halkının bu örnek davranışı dünyanın savaşlardan, çatışmalardan çıkmış birçok ülkesinde değişik şekillerde uygulandı.
Sözü nereye getirmek istediğim sanırım anlaşılmıştır.
Kıbrıs. Sömürge döneminden sonra sadece 3 yıllık kısa bir ortaklık cumhuriyeti yaşayıp bölünen ve şimdiye kadar birleşemeyen, tek olamayan bedbaht adamız.
Cenevre’den aranılan sonuç çıkmadı. Birçoklarımızın tahmin ettiği gibi.
Ama çözüm şimdi değilse ileride gerçekleşecek. Bu mutlaktır.
Çözüm olduktan sonra her şeyin güllük gülistanlık olacağı beklentisinde olanlar büyük şok yaşayacaklar. Çünkü esas güçlük toplumlar arası barışın sağlanması olacak.
Barış gökten zembille inecek değil. Onu elde edebilmek özveri ister, istek, cesaret ister.
Barışı sağlamak karşılıklı anlayış, kabullenme, fedakarlık, empati gerektirir.
Ellili yıllardan beri birbirini öldüren iki toplumun biraraya gelip barış inşa etmesi elbette kolay olmayacak. İdeallerin hiçbir zaman kolay olmadığı gibi.
Özellikle Kıbrıs’ın önemli stratejik konumu dolayısıyle iki toplum üzerinde geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi ‘böl ve yönet’ yöntemi uygulayan güçlere rağmen barışı sağlamak hiç de kolay olmayacak.
Üstelik hem Kıbrıs’ın Kuzeyinde hem de Güneyinde şimdiye dek çözümsüzlükten nemalanan zümreler barışın önünde büyük bir engel yaratacaklardır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Kıbrıslılar, Güney Afrika halkının deneyimlerinden yararlanıp adamızda da çözümden sonra barışa ulaşmak için ‘Gerçek ve Uzlaşı’ komisyonları başlatamaz mı? Niye olmasın?
Ünlü televizyon, film ve tiyatro Direktörü Michael Lessac, bir grup Güney Afrikalı aktör ile ‘Gerçek ve Uzlaşı’ Komisyonlarının çalışmalarından esinlenerek bir seri tiyatro oyunu yönetmişti.
Bu oyun Rwanda, Balkanlar, Kuzey İrlanda gibi uzun süre çatışma alanı olan ülkelerde ‘Çevirideki Gerçekler’ (Truth in Translation) başlığı ile sergilenmişti.
Bu tiyatro oyunlarının belgeseli 20 Temmuz 2014 yılında ilk kez Durban Film Festivalinde gösterildi.
Belgeselin başlığı tüyler ürpertici bir nitelik taşımaktaydı: ‘A snake gives birth to a snake’ (Yılan, başka bir yılan dünyaya getirir).
Lessac “bu başlığı neden seçtiniz” sorusuna bir söyleşide şöyle cevap verdi:
“Etnik kimlik ne olursa olsun, dünyanın her köşesinde “8 aylık bir çocuğu neden öldürme gereği duydun” sorusuna verilen cevap “yılan, başka bir yılan dünyaya getirir” oldu. Belgesele çarpıcı bir başlık vermek istedim. https://vimeo.com/94867835
Ne acıdır ki Kıbrıs’ımızda da dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi aynı hastalıklı mantıkla bebekler kurşunlandı, toplu mezarlardan çocuklar çıktı.
Her iki toplum arasında insanlık dışı suçlardan yargılanması gerekenler vardır.
Gerçekleri ortaya çıkarırken bu caniler gözardı edilemez. Kaç yaşlarında olurlarsa olsunlar cezalarını çekmelidirler.
Birkaç yıl önce Desmond Tutu liderliğinde ‘Elders’ grubu özellikle Kıbrıslı gençler arasında bir diyaloğun başlamasına önayak olmuştu.
Bu tür çalışmaların yeniden canlandırılması ilerideki barış sürecine önemli katkılar yapacak.
Barış sağlama çalışmalarının temeli atılmıştır zaten. Sevgül, Uludağ, Aydın Mehmet Ali, Neşe Yaşın, Niyazi Kızılyürek, Şener Elcil, Doğuş Deya ve onlar gibi birçok değerlerimizin, İngiltere’de Kıbrıs Türk Demokrasi Derneği çevresindeki arkadaşların özverili çalışmaları bu yolda çok önemlidir.
Kıbrıslırumlar arasında da Panicos Chrysanthou ve onun gibi çok değerli barışseverler toplumlarının tüm tepkisine rağmen barışa katkı yapmışlardır.
Barışa hizmet çalışmaları yapan daha birçok Kıbrıslı vardır. İki toplumun gençleri Kıbrıs’ta barışın mimarları olacaktır. O yüzden onların çok aktif bir şekilde bu süreçte yerlerini almalarına olanak sağlanmalıdır.
Barış çözümden çok daha zordur. Ama ilk adım atılıp çözüm yolunda başarı sağlanırsa barışın gelmesi daha kolay olacaktır. Her şeye rağmen.
(KIBRIS POSTASI – Ertanç HİDAYETTİN – 15.1.2016)