“Geçmişimizden hem iyi, hem kötü öyküleri, tüm gerçeği bilmek zorundayız…”

Sevgül Uludağ

University of Nicosia Kitle İletişim Enstitüsü 2016 Gazetecilik Ödül töreninde konuştuk…

 

University of Nicosia Kitle İletişim Enstitüsü 2016 Gazetecilik Ödül töreninde bir konuşma yaparak, “kayıplar” konusundaki eşsiz yardımları nedeniyle Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum okurlarımıza teşekkür ettik, “Geçmişimizden hem iyi, hem kötü öyküleri, tüm gerçeği bilmek zorundayız” dedik.

17 Kasım 2016 akşamı saat 19.30’da üniversitede UNESCO Amfitiyatro Salonu’nda düzenlenen ödül töreninde dört Kıbrıslı gazeteci “Kıbrıs’ta gazeteciliğin geliştirilmesinde oynadıkları büyük rol nedeniyle” ödüllendirildi. Bunlardan üçü Kıbrıslırum gazetecilerdi, birisi de bizdik. Törene Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis de katılarak bir konuşma yaptı ve medyanın çözüm sürecinde oynaması gereken önemli rolden söz etti.

Gecede bize ve Demetris Papademetris, Kostas Venizelos ve Andreas Manoli’ye ödülleri takdim edilirken, University of Nicosia ilk kez böyle bir gazetecilik ödülü veriyor.

Gecede ödülümüz bize takdim edildikten sonra yaptığımız konuşmada okurlarımızın “kayıplar” ve Kıbrıs’ın diğer “anlatılmamış öyküleri” konusunda oynamış olduğu önemli role dikkat çekerek okurlarımıza bu katkılarından ötürü sonsuz teşekkürlerimizi sunduk. Konuşmamızda iki toplumlu kayıp yakınları ve katliam kurbanları örgütü “Birlikte Başarabiliriz”den Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıp” yakınlarına teşekkür ettik. YENİDÜZEN’den ve POLİTİS’ten editörlerimiz Cenk Mutluyakalı ve Dionisis Dionisiu’ya da bize Kıbrıs’ın anlatılmamış öykülerini yazabilmemiz için sınırsız alan yarattıkları için teşekkürlerimizi sunduk. Eşimize ve oğlumuza da kesintisiz destekleri için teşekkür ettik.

Okurlarımızın bize hem “kayıplar”, hem öldürme olayları, hem tecavüzlerle ilgili korkunç, bilmediğimiz öyküleri son 15 yıldır anlatmakta olduğunu belirttiğimiz konuşmamızda  şöyle dedik:
“Ancak okurlarımız bize Kıbrıs’ta birbirine yardım edenlerin, birbirini savaş zamanı kurtaranların öykülerini de anlattılar ve bunları da yazdık… Bu öykülerden biri de Kıbrıs Cumhurbaşkanı Sayın Nikos Anastasiadis’in babasının öyküsüydü. Sayın Başkan’ın babası, Siligu köyündeki Kıbrıslıtürkler’in hayatını kurtarmıştı, koca bir köyü kurtarmıştı. Bana bu öyküyü Siligulular anlattığında, kimden bahsettiklerini bilmiyordum. Bu öyküyü yazdım. Ardından Sayın Anastasiadis beni arayarak, bahsettiğim köylüleri kurtaran şahsın babası olduğunu söyledi…

Kıbrıs’ta geçmişimizde iyi öyküler de vardır, kötü öyküler de… Hepsini de öğrenmeliyiz, bilmeliyiz, tüm gerçeği bilmek zorundayız. Gelecekte benzer korkunç şeyler olmasın diye geçmişte yaşanmış tüm kötü olayları bilmek zorundayız. Ancak aynı zamanda geçmişte yaşanmış güzel öykülerimizi de bilip bunları aktarmak durumundayız…

Ben gazetecilik yaşamımda iki toplumdan birinin tarafını tutmadım. Ne Kıbrıslıtürkler’in, ne de Kıbrıslırumlar’ın tarafını tuttum. Ben her ikisinin de tarafını tuttum, yani tüm Kıbrıslılar’ın tarafını tuttum…”

 

------------------------------------------------

 

1964’ten beridir “kayıp” olan Fuat Hüseyin Yakup’un oğlu Süleyman Fuat’tan barış mesajı:

“En büyük dileğim Kıbrıs’ta çocukların artık korku dolu kan ve barut kokularıyla değil, sevgi dolu süt ve çiçek kokularıyla büyümesidir…”

23 Nisan 1964’ten beridir “kayıp” olan Fuat Hüseyin Yakup’un oğlu Süleyman Fuat, FACEBOOK profiline babasının bir barış güverciniyle resmini koyarak, barış çağrısı yaptı.
Süleyman Fuat şöyle yazdı:
“Bu resimde görülen babam “kayıp” Fuat Hüseyin Yakup… Kıbrıs toplumsal hadiseleri sırasında 23 Nisan 1964’te Lefkoşa’dan Lefke’ye dönerken, arkadaşı Enver Hüsnü ile birlikte onu kaybettim… Kemikleri hala bulunamadı…
Derviş Ali Kavazoğlu öldürüldükten 12 gün sonra…
O gün 23 Nisan Çocuk Bayramı ve rastgele ya Ramazan Bayramı ya da Kurban Bayramı’nın birinci günüydü…
Kıbrıs barış görüşmelerinin en kızıştığı bu günlerde, bu satırları yazma ihtiyacı duydum…
Çünkü bugüne kadar bulunduğum bazı karşıt görüşlü tartışmalarda ve bana atılan bazı mesajlarda sorulan soruyu buraya aynen aktarıyorum:
“Babanı Rumlar öldürdüğü halde onlarla nasıl barış isteyebilin?”
Her seferinde benim cevaplarım:
“Babamı öldüren kimlerdir?”
“EOKA faşist gerilları değil mi?”
“O katiller savaş suçlusudurlar ve yargılanmalılar… Aynı şekilde Kıbrıs’ta Türkler’in yapmış olduğu katliamlardaki katiller de savaş suçlularıdır, yargılanmalılar…”
“Özellikle şimdiki çocukların suçu ne?”
Ve verilen barış mücadelesi, evrensel bir mücadeledir. Her koşulda, her zaman için savunulması gereken bu…”
“Ama biz de barış isteriz” derler… Sözüm ona “nah istersiniz”… Barış öyle istenmez…
Oldum olası beni bilen herkes, ateşli bir barış savunucusu olarak bilir… Ve büyük bir gururla hiç sakınmadan elbette öyleyim… 60 yıllık hayatımın 40 yıldan fazlasında hep öyle oldum…
Karşıt görüşlü olanların arzuladıkları gibi diyelim ki eskaza barış görüşmeleri kesildi ya da başarısızlık ile sonuçlandı ki umarım öyle bir şey olmaz. Barış mücadelesi yine orada bitmez. Yukarıda dediğim gibi barış mücadelesi evrensel mücadeledir ve insanlık var olduğu sürece devam eder. Kaldı ki Kıbrıs barış görüşmelerini sürdüren yetkililerimiz bugüne kadar gayet iyi geldiler. Kıbrıslıtürkler’in haklarını gayet güzel savunabilecek bir ekip oldukları izlenimindeyim…
Hedef iki bölgeli, iki toplumlu, eşit siyasal haklar ve karşılıklı güvenlik ilkeleri çerçevesinde Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’dir.
Ama FACEBOOK’ta yazılarımı falan beğenen çok insan yokmuşmuş. Ben zaten birileri beğensin diye yazmam. Çok iyi biliyorum ki aynı görüşte olduğum Kıbrıs’ta çok çok fazla insan var. Kıbrıs dışında olanları da unutmayın. Ama ne yazık ki benim FACEBOOK arkadaş listemde oldukça fazla karşıt görüşlü var…
En büyük dileğim Kıbrıs’ta çocukların artık korku dolu kan ve barut kokularıyla değil, sevgi dolu süt ve çiçek kokularıyla büyümesidir… Şefkatle, sevgiyle, barışla…
Karşıt görüşlü olanlar, yazımı okumadan beğenmişseniz, geri alabilirsiniz. Hiç kırılmam.
Hepiniz sevgiyle, saygıyla, barışla, dostça kalın…
Süleyman Fuat.”

-----------------------------------------------------

 KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…

Mora’da iki “kayıp”tan geride kalanlara ulaşıldı…

Kayıplar Komitesi’nin Mora’da (Meriç) yürütmekte olduğu kazılarda iki “kayıp” şahıstan geride kalanlara ulaşıldığı öğrenildi.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nden aldığımız bilgilere göre, Kayıplar Komitesi kazı ekipleri halen Ayyorgi’de (Karaoğlanoğlu), Arçoz’da (Yiğitler), Omorfo’da, Mia Milya’da (Haspolat), Galatya’da ve Boğaz’da bir askeri bölge içerisinde kazılarını sürdürüyorlar.
Kıbrıs’ın güneyinde ise Kutrafa’da ve Tseri’de bir dere yatağında kazılar devam ediyor.
Kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz.