Tayyip Erdoğan Dünya kamuoyunun önünde barış mesajları verdi, “barışmanın yollarınızı bulmalıyız” dedi. “Bugün Kıbrıs” adlı gazetemiz de, dünkü sayısında “Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyoruz, Kıbrıslı Türklerle barışmak istiyorsan…” deyip bir liste yayınladı…
Altına imzamı atarım bu listenin…
-*-*-
Ve 15 maddelik listeyi aynen paylaşıyorum:
1. Külliyeden vazgeç,
2. Kıbrıslı Türk aydınların Türkiye’ye girişini yasaklayan kara listeyi çöpe at, listeyi hazırlayanları açığa al, gazetecilere açtığın davaları geri çek,
3. Dayatma protokol düzenine son ver, Yardım Heyeti KEİ’yi kapat,
4. Besleme dediğin için özür dile, 22 Ocak Saldırılarını kına,
5. Burayı rehin tutmadığını, kendi ayakları üzerinde durmasına engel olmayarak ispatla,
6. Türk Lirası kullanmamızdan doğan kayıpları karşıla,
7. Cumhurbaşkanlığı, genel ve yerel seçimlere karışma,
8. Kıbrıs Sorunu konusunda Kıbrıslı Türklerin kaderini kendi tayin etmesine müdahale etme,
9. Ürettiklerimizi satın al, gümrük kapılarında gizli ambargo uygulama,
10. Kutlu Adalı’nın katillerini adalete teslim et, mafyanı buradan temizle,
11. Uluslararası toplumda düştüğün işgalci konumundan kurtul,
12. Uluslararası anlaşmalara uy, AİHM kararlarını uygula,
13. Çözümü beklemeden askerini çek, Annan Planındaki duruma getir, normalleşmelerin önünü aç,
14. Müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden devam etmesine öncülük et,
15. İsias Otel’de yitirdiğimiz canlarımız için adaleti sağla!
TDP ve Reynar, 'aday olamaz'
kararını fırsata çevirebilir
Tacan Reynar’ın adaylığı reddedildi…
Bu kararı mahkeme verdi, saygım sonsuz…
Doğru mu?
Değil!
-*-*-
Ancak, olaya hem TDP hem de Tacan Reynar açısından “olumsuz” bakmamak lazım…
Neden?
“Çok kötü sayılabilecek bir sonuç”, hem TDP’yi hem de Tacan Reynar’ı yıpratabilirdi!
Zaten parti yıpranmışlıktan kurtulmaya çalışılıyor…
Bir darbe daha almak, toparlanmayı ve örgütlenmeyi olumsuz etkilerdi…
-*-*-
“Efendim, Tacan Reynar çok güçlü bir aday!”
Bu görüşünüze katılıyorum ama bu “güç”, “sandık gücü” olarak karşımıza çıkmayabilirdi!
Hatta edindiğim izlenim o ki, çıkmayacaktı da…
-*-*-
TDP, ciddi sıkıntılar, bölünmeler yaşamıştır ve şu anda Mine Atlı başkanlığında toparlanma sürecindedir…
Ve “hazır olmadığı” bir erken seçim yerine, olası bir erken genel seçime odaklanmalı, örgütlenmelidir…
-*-*-
Bir tek anket gördüm geçen gün…
Sonuç, TDP ve Reynar adına çok umutlu değildi…
İki partili sistem görüntüsü veren bir anket sonucuydu, bunu da belirtmek isterim…
-*-*-
Her olmayan işte bir hayır var…
Her açıdan, tam hazır olmadan girilen bir seçim, hem TDP’ye hem de Reynar’a daha ciddi zarar verebilirdi…
Fırsata çevrilmeli!
Yalana hiç gerek yok be gardaş!
TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz Cumartesi günü Göreve Başlama Töreni'ne katılan liderler onuruna akşam yemeği verdi… Çankaya Köşkü'ndeki yemek, basına kapalı gerçekleşti…
-*-*-
Merak ettim, yemek basına neden kapalı yapıldı?
Aklıma bir de “pis” soru geldi: Neden Ersin Tatar ve Ünal Üstel’in sosyalleşmelerine engel olundu?
-*-*-
KKTC için, tanıtma, tanınma, dostluk veya samimiyet kurma açısından bu yemek çok önemli değil miydi?
-*-*-
Yani, aklıma bu konu biraz fazla takıldı da…
Paylaşmak istedim…
Yoksa çok da şey ettiğimden değil!
-*-*-
Ersin Tatar’ın sırf yağ çekmek için söylediği, “Erdoğan’ın yeniden seçilmesi Kıbrıs’ta sürdürdüğümüz siyaseti güçlendirmiştir” sözü, basit bir yalandan ibarettir…
-*-*-
Öyle bir siyaset olsaydı, Ersin Tatar’ın şu anda, yedinci sınıf devlet başkanı da olsalar, en az 15 devlet başkanı ile çekilen kucak kucağa fotoları, sosyal medyada bangır bangır yayınlanırdı!
-*-*-
Hakkını da yemeyelim; Tatar Ankara’ya gitmişken, elbette eli boş dönmedi…
Tak şöyle yazdı: “(Tatar) Sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle görüştü, basına mülakatlar verdi ve ziyaretler yaptı.”
Bunun çevirisi şudur, eski siyasetçi ve eski bizden sorumlu bakan Orhan Kilercioğlu ile sohbet etti…
Kıbrıs Türk Kültür Derneği yöneticileri ile görüştü (Ankara’daki bizimkiler…)
Ve Kanal 7’de tv programına katıldı…
-*-*-
Aliyev?
O yok!
O’nunla görüşemedi!
-*-*-
“N’aaaapsıııın?” diyecektim ama demiyorum; “Kendi kendini de bizi de kandırmasın!” yeter!
Bravo Zorlu Töre
Bir eleştiri:
Tayyip Erdoğan’ın taş giyme törenine KKTC’nin eski cumhurbaşkanlarından bir tek Derviş Eroğlu’nun davet edilmesi ve hayatta olan Talat ile Akıncı’nın “es” geçilmesi, bir demokrasi utancıdır.
Açık faşizmdir.
“Yaz bizdensin ya onlardansın” diyen, dışlayıcı, ötekileştirici bir siyasi ayıptır…
-*-*-
Bir alkış:
Merhum sendikacı İbrahim Koreli için anma töreni düzenlendi…
Koreli, TKP geleneğinin bir milletvekili olmasının yanında, efsane bir sendikacıydı…
Kendine has üslubuyla, tarım emekçisinin gönlünde taht kurmuş bir büyüğümüzdü…
Devrimci gençliğimizin, devrimci bir ağabeyiydi…
-*-*-
Ve Koreli’nin kabri başında düzenlenen anma törenine katılanlardan biri, Zorlu Töre’ydi…
Töre’nin duruşu biliniyor…
Geçtiğimiz gün CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın UBP başta, tüm siyasi partilerin yetkililerini ve ara seçimdeki adaylarını kucaklayışını “işte ihtiyacımız olan bu…” diyerek alkışlamıştık…
Töre’nin, Koreli için düzenlenen törene katılması ve övgü dolu sözler söylemesi de alkışı hak etmektedir…
Türkiye’de demokrasi ve ekonomi!
Dünyanın en ünlü üniversitelerinden biri Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’dür (MIT)…
Bu üniversitenin öğretim üyesi olan Türkiye vatandaşı ve Ermeni kökenli kardeşimiz Prof. Dr. Daron Acemoğlu (Fotoğraf), DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı ve özetle şunları dile getirdi:
-*-*-
“… Türkiye'de, insan hakları ve demokrasi geriye gitti. Bu, son 10 sene içinde yaşadığımız bir süreç. Demokrasi zayıfladı, yargı kurumları bağımsızlıklarını neredeyse tamamen kaybettiler ve basın çok büyük baskı altında. Neredeyse tüm televizyon ve gazeteler artık özgür bir şekilde haber ya da yorum yapamıyorlar… Ama hâlâ Türkiye'deki demokratik sürecin tamamen çökmemesi, parlamento içinde de olsa muhalefet bir şekilde devam edebilsin diye umutlu olmaya çalışıyorum…”
-*-*-
Acemoğlu, “Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu en önemli sınamalar sizce ne?” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Şu anda Türkiye'nin iki büyük tehditle karşı karşıya bulunduğunu söylemek mümkün. Birincisi demokrasi ile ilgili bunu biraz önce konuştuk, ikincisi ekonomi. Ekonominin durumu bence hiç iyi değil. Ve kimin seçimi kazandığından bağımsız olarak bu zaten problem olacaktı. Yani Erdoğan seçildi ekonomi daha kötü diyebilir miyiz? Belki… Ama muhalefet gelseydi de ekonominin durumu bir anda iyileşmeyecekti ve hatta bence muhalefet de ekonominin bu baskısı altında, çok zor zamanlardan geçecekti. Şu anda Türkiye ekonomisinin hem yapısal sorunları hem de daha orta vadeli sorunları var. Ve ikisi de çok ciddi…”