Geleceğe bakış: Kuzey ve güneydeki seçimler Kıbrıs Sorunuyla ilgili neleri ortaya koyuyor?

... verilen mesaj ise toplumların federasyon için hazır olduğu değil, toplumların bölünmeye hazır olmadığı şeklinde görülmektedir.

Yiorgos Kakouris
ykakouris@gmail.com
Çeviren: Seda Argün

 

Tarafların Crans Montana’da gerçekleştirdikleri görüşmeler başarı kazanmış olsaydı, Ocak ayında gerçekleştirilen seçimler pek ala ülkenin ilk federal seçimleri olma özelliğini taşıyacaktı. Buna karşın, güneydeki başkanlık seçimleri ile adanın kuzeyinde gerçekleştirilen genel seçim belki de adadaki bölünmeyi, hem siyasetçiler hem de kamuoyu önünde ikinci plana attı, hatta böyle bir sorun yokmuş gibi bir durum ortaya çıktı.

Öte yandan, yapılan seçimler bildiğimiz şekliyle Kıbrıs sorununun bitmesi sonrasında Crans Montana’nın ardından bir bütün olarak Kıbrıs’taki siyasetin gideceği yön hakkında birçok ipucu içeriyor. Girdiğimiz bu dönemin yükselmekte olan bir federalleşme mi yoksa daha da derinleşen bir bölünme mi olduğu hala belirsizliğini koruyor. Buna karşın, son olarak doğal gaz kriziyle birlikte ortaya çıkan işaretler gittiğimiz yolun ikincisi olduğunu gösteriyor.

Dramatik Ocak

Kıbrıs’taki uzun seçim döngüsü 7 Ocak’ta Kuzey Kıbrıs’ta gerçekleştirilen genel seçimlerle başlamış, dört partili yönetimin oluşması için görüşmelerin yapılmasına doğru gitmiş ve 28 Ocak ve 4 Şubat tarihlerinde gerçekleştirilen iki haftalık Güney Kıbrıs Başkanlık seçimleri ile en üst noktasına ulaşmıştır.

Ocak 2018 genel itibariyle çarpıcı olayların gerçekleştiği bir ay olmuştur. Sürekli olarak skandallarla uğraşmasına karşın UBP, seçimlerde birinci sırayı alarak Kıbrıslı Rumlar ve Türkleri şaşırtmıştır. Serdar Denktaş, seçim anketlerinin karşısında durarak üç koltuğu garantilemiş, muhalefet partileri ortaya çıkan ilk sonuçları tersine çevirerek, UBP ve aşırı uçtaki YDP’yi güç paylaşımı oyununun dışında bırakmayı başarmıştır. Aynı zamanda, Tayyip Erdoğan ise Kuzey Kıbrıs’ta yayınlanan bir gazeteye karşı şiddeti tahrik edici, daha önce hiç görülmemiş bir adım atmış ve bu da yerel sivil toplum tarafından inanılmaz bir tepkiye yol açarak sonuçta saldırıyı yapan faillerin tutuklanarak hapis cezasına çarptırılması sonucunu meydana getirmiştir.

Bunun yanında, Nikolas Papadopoulos ise başkanlık seçimlerini geçtiğimiz son birkaç yıldır DİSİ ve AKEL’in gösterdiği şekilde müzakerelerin devam edip etmeyeceğini ortaya koyacak bir referandum olarak göstererek büyük bir kumar oynamıştır. Bu da Papadopoulos’un ikinci tura çıkamaması sonucuyla inanılmaz şekilde geri tepmiş ve Kıbrıs Rum siyasetinde daha önce görülmemiş bir duruma yol açmıştır. DİKO, ilk kez geriye kalan iki adayı da desteklemeyi reddetmiş, yani teknik olarak Nicos Anastasiades federal karşıtı kampanyaya karşı hiçbir yükümlülüğü olmadan yeniden başkan olarak seçilmiştir.

Çözüm için hiç bir işaret yok!

Peki bu gelişmeler, Kıbrıs Münhasır Ekonomik bölgesindeki gerginliğin Kıbrıs’ı savaşa götürmek yerine, federal siyasi güçlerin kamuoyundan destek aldığını ve görüşmelerin devam etmesi için her şeyin mevcut olduğunu mu bize gösteriyor?

Durum çok da öyle değil. Ocak ayında yapılan seçimler ilk kez kuzeydeki seçim öncesi kampanyalarda Kıbrıs Sorununun konuşulmadığı ve esas konunun yolsuzluk ile Kıbrıs Türk siyasetinde olması gereken değişiklikler olduğu bir durumu ortaya koymuştur. Güneyde ise, Papadopoulos’un şu ana kadar müzakerelerle ilgili ikna edici bir alternatif getirmemesiyle müzakerelerin geleceği esas konudan fazlasıyla uzaklaşmıştır.

Buna karşın, her iki toplumdaki seçim sonuçları Kıbrıs Sorunu bakımından her iki tarafın basını tarafından özel olarak takip edilmiştir. Kıbrıs Rum basını öncelikle UBP’nin seçimi kazanmasını çözüm beklentilerine karşı büyük bir darbe olarak görürken dört partili koalisyonun ortaya çıkmasıyla umutların arttığı şeklinde değerlendirmiştir. Aynı şekilde Kıbrıs Türk basını ise başkanlık seçimlerinin ilk raundunu güneydeki federal destekçisi çoğunluğun ortaya çıkması olarak yorumlamıştır.

Seçim sonuçlarının Kıbrıs sorunu ile ilgili herhangi bir mesaj vermediği söylenebilir. Ama verilen mesaj ise toplumların federasyon için hazır olduğu değil, toplumların bölünmeye hazır olmadığı şeklinde görülmektedir.

Israrcı çoğunluk

Her iki taraftaki seçim sonuçlarını ve siyasi trendleri daha karmaşık bir şekilde yorumlamalıyız. Aslında bu makale sadece yüzeyi kaşımak için yapılmış bir girişimdir. Daha yetkin uzmanlar tarafından yapılacak bilimsel bir analize ihtiyaç vardır. Ortaya çıkan durum, federalizm veya anti-federalizm tarafında olmayan ısrarcı çoğunluğun, seçim sonuçlarının kararını verdiğini göstermektedir. Yıllardır her iki tarafta da gerçekleştirilen çalışmalar ve anketlere göre merkeziyetçi çoğunluk ekonomik kalkınma ve güvenlik ile birleştirilmesi halinde federasyona açıktır. Merkeziyetçi kesim gerekli baskıyı ortaya koyarak CTP’yi yönetime getirmiş, Mustafa Akıncı’nın seçimi kazanmasını sağlamış ve şimdi de bir anda HP’yi üçüncü sıraya koymuştur. Aynı merkeziyetçi kesim aynı zamanda Anastasiades’i ikinci kez başkanlığa getirmiştir.

Öte yandan Kıbrıs’ın her iki tarafında da şu an için çok güçlü olmayan ama gittikçe güçlenen hakim trend statükonun kabul edilmesi yönündedir. Güneydeki baskı içeriden gelmekte, toplum ELAM gibi örgütlerden faydalanan defansif aşırı sağcı duruşa doğru kayma göstermektedir. Kuzeyde ise baskı, Kıbrıslı Türkleri Türkiye politikaları ve “Afrika’ya” saldıran milliyetçileri güçlendirmeye yönelik bir siyasi kültüre doğru gitmeye zorladığından dışarıdan gelmektedir.  Bu gruplar halen daha büyük önem taşımamakla birlikte Kıbrıs siyasi ikliminin bu doğrultuda ilerlediği görülmektedir.

Duruma daha kapsamlı şekilde bakacak olursak, çözümün nüfusun çoğunluğu için olayların doğal akışında ulaşılacak bir durum olmadığı görülmektedir. Ocak ayı seçimleri sonrası meydana gelen doğal gaz krizi, siyasi kesimin önemli bir bölümünün kısa vadede bir çözüme ulaşma amacını bir kenara bıraktığını göstermektedir. Bunun sebebi ise isteksizlik, hayal kırıklığı, ihtiyatlı olma ya da bunların hepsi olabilir. Böylelikle, siyasetçiler harekete geçip toplumları federal bir geleceğe yönlendirmeye değil, daha çok birbirlerine tepki koymaya ve olayları meydana getirmeye yatkındır. Aynı zamanda, Kıbrıs’ta yaşayan toplumlar da olgunlukla oy verebileceklerini ve federal bir çözümün referandum ile halen daha onaylanabileceğini göstermişlerdir. Bu şansı elde etme olasılığı gittikçe uzaklaşırken bir başka şansın ortaya çıkmaması da söz konusudur.

 

Dergiler Haberleri