Yirmi dört Anayasa maddesi üzerine, Meclis Komitesi tarafından yapılan çalışmalar kritik bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Meclis Komitesinde, Anayasa değişiklik önerisinin bekleme süresi bir hafta sonra tamamlanarak maddeler komitede yeniden görüşülmeye başlanacak. Ve elbette Genel Kurul’da maddeler tek tek ele alınıp oylanacak, her bir madde için otuzdört sayısı aranacak.
Toplum sözleşmesi olarak Anayasa’nın değiştirilmesi, toplumsal bütünlük yanında değişim beklentisini de karşılayacak bir yönetim süreci ile ele alındığı sürece başarı ile sonuçlanabilir. Başarı elbette sadece Meclis ve ardından referandumdan kabul görmesi değildir. Başarı toplumun yapılan değişiklikler bağlamında bu temel yasaya sahip çıkması ve hayata geçirmesi olarak değerdirilmelidir. Anayasanın hayatı değiştirme gücüne sahip olduğunu söylemek yanıltıcı olur. Anayasa değişiminin Kuzey Kıbrıs’taki sorunlara bütünlüklü çözüm üreteceğini söylemek ya da daha açık belirtmek gerekirse, “statüko”yu kendi başına yıkabileceğine dair iddialar yanıltıcıdır.
Ama Anayasa’nın değiştirilmesi, toplumsal değişim/dönüşüm sürecinde önemli rol oynayan etkenlerdendir. Ancak hiç bir yasa veya hukuk düzeninin kendi başına yeni bir sistem yarattığını söyleyemeyiz. İnsan iradesinin değişime yansıyan gücü olarak siyasetin etkin rolü hayata geçmediği ölçüde, istediğiniz kadar yasa yapınız. Bu noktada etkin bir siyaset anlayışı için gerekli yasal düzenlemelerin bir tür yol temizliği olabileceğini belirtmek gerekir.
Burada sanırım önemli olan halkın, sürüden topluma geçiş süreci ya da cumhuriyetçi bir topluluk olarak toplumun kendi iradesi ile dönüşümü talep etmesi olarak da açıklanan ve Habermas’ın Anayasa ile “özdeşleşmek” diye tanımladığı ilişkiyi inşa edebilmektir. Toplumun nasıl yaşayacağına dolaylı veya doğrudan katılımla karar vermesi, geleceğinin resmini çizmesidir bu süreç...
Her bir bireyin katılımını sağlayacak imkanların yaratılması yanında, sivil toplum örgütlerinin yüksek katkısı bu süreci sürdürülür kılabilir diye düşünüyorum.
Kıbrıs sorunundan kaynaklanan ve geniş anlamda yorumlanabilecek statükodan ayrı olarak kendi iç yapımıza dönük düzenlemeleri anlatan ve dar anlamda yine statüko ya da ikincil statüko olarak ifade edilebilecek yapının dönüşümünde toplumun etkisinin, rolünün ve talebinin, siyasi partilerin çok daha önünde olduğunu söylemek yanıltıcı olmaz.
Yirmidört maddenin akıbeti bizim için önemli bir sınav sonucu olacak, umarım bu sınavdan başarı ile çıkar ve geriye kalan yaklaşık yüzkırk madde üzerine yoğunlaşabiliriz.