Her 10 gençten 6'sı göç etmeyi düşünüyor.
Üstelik de 18'le 30 yaş arasındaki gençlerden söz ediyoruz, hani “bu ülkenin geleceği” dediğimiz.
Gelecek göçüyor!
***
Kıbrıs'ı bölük pörçük ve belirsizliğe mahkum edenler geçmişte şunu söylerdi, "gelen Türk, giden Türk, ne olacak?"
Şimdi “gelen Türk” de gitmek istiyor!
***
Savaş sonrası adaya taşınan nüfusun evlatları ve torunları da göçü düşünüyor artık…
“Geliniz, alınız, size de Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu veriyoruz” dense, hele bir böylesi teklif gelse, ne varsa bu düzene dair üzerini basarak, ezerek, çiğneyerek koşacaklar.
***
Her 10 gençten 6'sı göç etmeyi düşünüyor, en güncel araştırmaya göre...
Batsın sizin “yeni” dediğiniz siyasetiniz o zaman!
Ada yarısı kültürünü, kimliğini, değerlerini yitirmekle kalmadı; iyice köhneleşti, çürüdü, yozlaştı.
İnsan kalitesiyle birlikte yaşam kalitesi de hep geriye gitti.
Aklını, anılarını, iradesini kaybetti.
Evlatlarını da yitiriyor şimdi…
Şimdi “bize benzemeyen” hayatlar ortasında nefessiz, umutsuz ve karamsarız…
***
Avrupa Birliği’nin Sivil Büyü programı desteğiyle finanse ettiği araştırmada gençlerin yönelimleri ölçüldü.
Statica araştırdı, irkilerek, sarsılarak, üzülerek okuduk.
En fazla da ekonomik sorunlardan dolayı göç etmek istiyor gençler…
Siz adım başı üniversite izni veriyor, tümünü diploma sahibi yapıyorsunuz da ne oluyor?
Ellerinde diplomaları işsiz oturuyorlar.
Yalvar yakar iş arıyor anne babalar, çocuklarına…
***
“Gelecek kaygısı” diyor gençler işitiyor musunuz?
Her 10 gençten 6'sı göç etmeyi düşünüyor.
Siz de araştırınız lütfen…
Saraylarınızda bu işler için yeterince ödeneğiniz var.
İşte o zaman örtülü hayatlarımız için örtüsüz külliyelerinizden vazgeçersiniz belki…
***
Gençlerin korkularını okuyor ve anlıyoruz.
“Gelecekten korkuyor” gençler!
İstediğiniz kadar asker yığınız bir avuç adaya, korku dinmiyor, çünkü hayat egemenlerin hissettiği yerden akmıyor.
“Çaresizlik” hissi ağır basıyor ve körpecik omuzları bu yükü sırtlamıyor.
***
Neler istiyor gençler?
Araştırmada bunun da yanıtları var.
Başarı hikayeleri istiyorlar, özüyle umut…
Adada yaşamak için teşvik programları… Mecburi askerliği ortadan kaldıracak düzenlemeler… Özgürlük istiyorlar… Çok daha iyi altyapı imkanları… Yaşıtları nasıl yaşıyorsa Avrupa’da böylesi bir yaşam… Ev, iş, aş istiyorlar… Kendi ayakları üzerinde durabilmek… Bir de demokratik, özgür, liyakate dayalı bir düzen…
İşin aslı mevcut düzende ne varsa, istemiyorlar…
Türkiye’nin siyasetine göre “koltuk” tutuyor
Türkiye’deki parti-devlet diktasının deniz ötesi bir müdahaleyle göreve getirdiği Ersin Tatar en nihayetinde hakikati itiraf etti.
Kıbrıs’ta “seçilmediğini” söyledi açık açık…
Türkiye’nin Kıbrıs siyasetinde bir değişim olursa “evime giderim” dedi!
“KKTC Cumhurbaşkanı” bu!
Türkiye’nin siyasetine göre “koltuk” tutuyor…
***
Türkiye’de “istibdat” yönetiminin değişmesi ile birlikte herkesin nefesleneceğini düşünsem de Kıbrıs siyasetine dair çok bir beklenti içerisine girmiyorum.
Elbette değişim özgürlükler, demokrasi, laiklik, insan hakları, yargı bağımsızlığı ve modernleşme anlamında yaşamsal olacak. Yine de Kıbrıs çözümüne yönelik erken bir politika değişikliği beklemiyorum. Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde askeri güçle kurduğu düzenden vazgeçmesi için çok daha büyük değişkinlere ihtiyaç var.
***
“Garantör” ülkenin Kıbrıs siyaseti değişse ya da değişmese Ersin Tatar’ın demokrasi tarihimizdeki utancı silinmeyecek.
Zorla o koltuğa oturtuldu.
İradeyi çiğnetti.
Kıbrıslı Türklerin kendi liderini seçebilme mücadelesini yerle bir etti.
Hepimizi kendi kendini yönetme ve kendini yönetecek insanları seçme özgürlüğünden mahrum etti.
***
Türkiye’nin siyaseti değişmezse eğer Kıbrıs’ın kuzeyinin ilhak süreci ileriye taşınacak, uluslararası toplumla aramızdaki uçurum büyüyecek.
Eninde sonunda ada yarısındaki insanlar isyan edecektir bu kuşatmaya, yalnızlığa, çoraklaşmaya, köhneliğe…
Ersin Tatar’ın demokratik bir seçimde evine gitmesi zaten kaçınılmazdır.
Çok da dert değildir aslında…
Hepimizin geleceği “ışıksızlığa” mahkum edilecek ve Saray ya da Külliye’de bir “kukla” oturacaksa eğer ismi önemli değildir…
***
Kıbrıs ülkesinde etnik kimlik değil yurttaşlık temelinde ve birlikte bir gelecek kurmak için ortak başkaldırıya ihtiyaç vardır. İşte o zaman haysiyetli bir gelecek inşaat edilecek, bugünün pası, yarının pusu kaybolacaktır.
Aklıma takıldı!
- Başkent Lefkoşa’de yeni su fiyatı ton başına 18 TL olurken, Tatlısu’da 10 tona kadar ton başına 3,5 TL! Lefkoşa suyunun mucizesi ne acaba?
- Sayıştay raporuna göre Kıb-Tek için 6.7 milyon dolar fazla ödeme yapıldı. Bu işin sorumluları ortada! Halen görevde üstelik... Şimdi yeni kıyaklar için yasal zemin hazırlanıyor. "Resmen soygun" böyle oluyor demek ki!
- Marketlerde uzun çalışma saatleri nedeniyle hem Çalışma Yasası’na aykırı işletilen, hem de sömürülen emekçiler için denetimler yapılacaktı. Bu yönde denetim yapıldığına dair ne bir fotoğraf ne de sonuç gördüm. Unutuldu mu?