Gelecek kaygısı sokakta

Cenk Mutluyakalı

Düdük sesleri geliyor, davul sesleri, boru sesleri…
Sanayici ve esnaf yürüyorlar.
Çoğunluğu işveren…
Eylem adımları acemi zaten...

En son Annan Planı kalkışmasında bu manzarayı anımsıyorum.
İki binli yılların henüz başında…
Tüccar da sokaktaydı o dönem emekçi de…
Öğrenci öğretmen yan yanaydı…
Dedesiyle torunu, annesiyle evladı…
Hekimiyle hastası yan yanaydı…
Belediye başkanı ve işçisi…
Yan yanaydı yoksulu, zengini…

Yıllar sonra yeniden sokağa taşındı gelecek kaygısı…
Hemen hepsi buralı, tanıdık simalar, çoğunun hali vakti yerinde...

Hani "aç değil, açıkta değiller..."
Yine de korkuyorlar, işsiz kalmaktan değil, iş yerlerini kapatmak zorunda kalmaktan…

Zengini de yoksulu da aynı kaygıda ortaklaşıyor.
Gelecek kaygısı bu...

***
İlk kez bu kadar az polis var bir eylemde...
“Bunlar kapıları kırmaz.”

Öyle diyorlar zaten...
“Biz kapıyı kırmaya gelmedik. Derdimizi anlatmaya geldik. Yok oluyoruz.”

Polis yine de kapının önünde bekliyor.
Kim bilir kaç kez yenilenmiş “Başbakanlık” kapısı…
O kapının önünde hayvancıyı beklemiş polis, çiftçiyi beklemiş, memuru beklemiş, hekimi beklemiş, öğretmeni beklemiş…
Kırmızılı halı üzerinden kim bilir kaç “talimat” gelmiş geçmiş de alın teri geçememiş kolay kolay…

***
Bir polis kulağıma eğiliyor, "Biz de yürüyüş yapardık, imkânımız olsa" diyor.
En öndeki pankartta "Üretim Bitmesin, Çocuklarımız Göç Etmesin" yazıyor.

Herkesin çocukları göç ediyor…
Zengin, yoksul, işçi, patron ayırmadan…
Vasatlık, sıradanlık, düzeysizlik herkesi etkiliyor.

Zengin de korkuyor buralarda yaşamaktan, yoksul da...

***
Eylemle aynı saatlerde "Dünya Çocuk Hakları Günü" nedeniyle bir başka toplantı var.

Çocuklarla ilgili mahkemelerdeki veriler paylaşılıyor.
Suça sürüklenen çocuk sayısı 1 yılda yüzde 69 artmış.
71 çocuk yargılanmış mahkemelerde, sadece son bir yılda…


Yoksul da olsanız zengin de fark etmiyor, evlatlarınız için “uyuşturucu” tehdidi var karşınızda…
"Ceza Davaları" 30 binden 48 bine yükseliyor, bir senede...
İşçi de olsanız patron da sokaklar korkunç…

***
Böyle bir manzara varken ortada eğitim bütçesi yüzde 51, sağlık bütçesi yüzde 41 çoğalıyor ama 5 senede tek bir resmi müzakere yapmayan ve toplumuna hiçbir kazanım elde edemeyen "Cumhurbaşkanlığı" bütçesi yüzde 197 artırılıyor.
Polisin bütçesi azalıyor, "Külliye" bütçesi artıyor.

Çok daha fazla camimiz var ama okullarda konteyner sınıflara doluşturuluyor çocuklar...

***
“Üretimi istiyor musunuz istemiyor musunuz” diye soruyor sanayici, esnaf, fabrika sahibi, atölye şefi, ustabaşı…
“Üreten batıyor, hükümet bakıyor” yazıyor pankartlarda…

Bakıyorlar!
Uzaktan, sinsice…

Kendilerine, yakınlarına, yandaşlarına çok hem de çok iyi bakıyorlar elbette…
Bir bakınız sahip olduklarına…
Yandaşlarına bakınız birer birer…
Semiriyorlar onca kirin, karanlığın, yalanın üzerinde…

***
Gelecek kaygısı sokakta…
Patronu da patroniçesi de ağzında düdükle yürüyor.